136 yılın en sıcak yazı geliyormuş: Allah'tan geliyorsa baş göz üstüne
Telaşa gerek yok...
Risale Haber-Haber Merkezi
Küresel okyanus ve atmosfer olayı olarak bilinen El Nino nedeniyle 2016 yazının 1880’den bu yana yaşanan en sıcak mevsim olabileceği öne sürüldü. Sabah'ta yer alan haber şöyle:
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, önümüzdeki günlerden itibaren tüm dünyada sıcaklıklarda önemli artış beklediklerini belirterek, Türkiye'de haziran- temmuz-ağustos aylarının yaklaşık 60 gününün çok sıcak geçeceğini söyledi. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi'nin (NOAA) 2016'nın özellikle de yaz aylarının oldukça sıcak geçeceği öngörüsünü hatırlatan Prof. Dr. Şen, ülkemizde de İç Anadolu'dan itibaren Batı kesimlere doğru, Avrupa'ya kadar sıcaklıkların yoğun olarak mevsim normallerinin üzerinde seyredeceğini aktardı.
'KAVRULACAĞIZ'
Prof. Dr. Orhan Şen, "2016 sadece Türkiye'de değil tüm dünyada çok sıcak geçiyor. Geçen yıl başlayan El Nino'nun etkisiyle yüzyılın en sıcak yaz dönemi yaşanacak. Küresel ısınma da var. Türkiye'de de yaz aylarını 90 gün sayarsak, bunun 60 günü mevsim normallerinin üzerinde geçecek. Afrika sıcakları ülkemizi kavuracak. Sıcaklık rekoru kırılabilir" dedi.
RİSALE-İ NUR'DAN
Sâni-i Zülcelâl, herbir nevi mevcudatın mahiyetini birer model ittihaz ederek ve nukuş-u esmâsıyla kemâlât-ı san’atını göstermek için, herbir şeye, hususan zîhayata, duygularla murassâ bir vücut libasını giydirerek, üstünde kalem-i kazâ ve kaderle nakışlar yapar, cilve-i esmâsını gösterir. Herbir mevcuda dahi, ona lâyık bir tarzda bir ücret olarak, bir kemâl, bir lezzet, bir feyiz veriyor.
مَالِكُ الْمُلْكِ يَتَصَرَّفُ فِى مُلْكِهِ كَيْفَ يَشَاُ (Mülkün sahibi, mülkünde nasıl dilerse öyle tasarruf eder.) Çünkü verilen bütün vücut mertebeleri vukuattır, birer illet ister. Fakat verilmeyen mertebeler imkânâttır. İmkânât ise ademdir, hem nihayetsizdir. Ademler ise illet istemezler. Nihayetsize illet olamaz.
Meselâ madenler diyemezler: “Niçin nebâtî olmadık?” Şekvâ edemezler; belki vücud-u madenîye mazhar oldukları için, hakları Fâtırına şükrandır.
Nebâtat, “Niçin hayvan olmadım?” deyip şekvâ edemez. Belki, vücut ile beraber, hayata mazhar olduğu için, hakkı şükrandır.
Hayvan ise, “Niçin insan olmadım?” diye şikâyet edemez. Belki, hayat ve vücut ile beraber, kıymettar bir ruh cevheri ona verildiği için, onun üstündeki hakkı, şükrandır. Ve hâkezâ, kıyas et.
Ey insan-ı müştekî! Sen mâdum kalmadın, vücut nimetini giydin, hayatı tattın, câmid kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalâlette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün, ve hâkezâ...
Ey nankör! Daha sen nerede hak kazanıyorsun ki, Cenâb-ı Hakkın sana verdiği mahz-ı nimet olan vücut mertebelerine mukàbil şükretmeyerek, imkânât ve ademiyat nev’inde ve senin eline geçmediği ve sen lâyık olmadığın yüksek nimetlerin sana verilmediğinden, bâtıl bir hırsla Cenâb-ı Haktan şekvâ ediyorsun ve küfrân-ı nimet ediyorsun?) sırrına mazhar olan o Sâni-i Zülcelâle karşı hiçbir şeyin hakkı var mıdır ki, desin, "Bana zahmet veriyorsun, benim istirahatimi bozuyorsun." Hâşâ!
Evet, mevcudatın hiçbir cihette Vâcibü’l-Vücuda karşı hakları yoktur ve hak dâvâ edemezler. Belki hakları daima şükür ve hamd ile, verdiği vücut mertebelerinin hakkını edâ etmektir. (Yirmi Dördüncü Mektup)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.