50 bin arşiv belgesi Said Nursi'yi anlatıyor
“Arşiv Belgeleri Işığında Bedîüzzaman Said Nursi Ve İlmî Şahsiyeti” isimli külliyatın birinci cildi yayınlandı
Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-Prof. Dr. Ahmed Akgündüz’ün “Arşiv Belgeleri Işığında Bedîüzzaman Said Nursi Ve İlmî Şahsiyeti” isimli külliyatının birinci cildi yayınlandı.
Prof. Akgündüz, eser ile birlikte bir çok gelişmenin yalanacığını şu cümlelerle belirtiyor: "Bundan sonra belgeler konuşacak ve tabular yıkılacak. Said Nursi ile alakalı özel ve resmi bütün yalanlar, tahrifler ve iftiralar son bulacak. Müslüman Milletimiz doğru tarihini bu eserle öğrenip pekiştirecek. Bu zamana kadar toplanan 50.000 küsur belge kitap haline gelecek ve belki de 6 cildi bulacak. Bediüzzaman’ın ve Osmanlı Tarihinin 40 yıllık dönemi belgelerle aydınlatılacak. 1160 sayfa, ansiklopedi boyunda ve dört renkli olarak basılan eser hayati belge ve resimlerle dolu olacak. Bediüzzaman’ın 1918’e kadar kaleme aldığı bütün makalelerin aslı ve tahlili, kitaplarının ise tam tahlilleri kitapta bulunacak."
Bir giriş ve 8 bölümden oluşan eser 1878-1918 yılları arasındaki Bediüzzaman’ın 40 yıllık hayatını ele alıyor.
Altıncı bölümdeki "Bedîüzzaman’ın İkinci İstanbul Seyâhati Ve Medreset’üz-Zehrâ Projesi" başlığı altında yer verilen çalışmada, Bediüzzaman Hazretlerinin Sultan Reşad ile birlikte resmen katıldığı Rumeli Seyahati ve Medreset’üz-Zehra projesi zikrediliyor.
Medreset’üz-Zehra’nın ne zaman kurulmasına karar verildiği, kuruluş gerekçeleri ve konuyla alakalı belgeler ve yazışmaların yer aldığı çalışmayı Prof. Akgündüz şöyle özetliyor:
"Bedîüzzaman Hazretleri bu seyahat-ı şahâneye refaketinin ve Kosova'ya kadar Padişah'la beraber gittiğinin ve orada hem Sultan Mehmed Reşad’a hem İttihâdçıların ileri gelenlerine; Kosova’da yaptırılması plânlanmış olan Üniversite dolayısıyla; şark vilâyetlerinin daha çok böyle bir Dâr’ül-Fünûna muhtaç olduğunu anlatmıştır. Burada vurgulanması gereken bir nokta da, Medreset’üz-Zehra ile alakalı bütün konuların belgelerle ortaya konmuş olmasıdır. Projenin hitap ettiği alan, Arabistan, İran, Hindistan, Türkistan, Kafkasya ve Bosna'ya kadar Osmanlı toprakları olduğu için, eğitim-öğretim de kullanılacak dil veya dillerin de, bu alana mutabık olması zarureti vardır. Bu noktadan baktığımızda, Doğu Anadolu'daki Medreset’üz-Zehrâ için, üç dilin birden tedrisatta kullanılarak başarının temin edilmesinin hedeflendiğini görüyoruz. Bedîüzzaman, "Arabî vâcib, Kürdî câ’iz, Türkî lâzım" diye bu dilleri formülleştirmiştir."
Başta Van Müftüsü ve Bediüzzaman olmak üzere Şark Ulemasının Medresetüzzehra ile alakalı taleplerini bildiren telgraf.
İnşasına izin verilen ve padişahın ismi konulan Medrese-i Ali-i Reşadiye'nin temeli atılarak Padişaha dualar edildiğinin yer aldığı telgraf.