90'lardan sonra devletin ötekisi: Nurcular
“Dün Kürtler, Bugün Cemaatler” kitabının yazarı Emre Uslu, devletin 90'lardan sonra Nurcuları öteki kabul edip hedef aldığını söyledi.
“Dün Kürtler, Bugün Cemaatler” kitabının yazarı Emre Uslu, devletin 90'lardan sonra Nurcuları öteki kabul edip hedef aldığını söyledi.
Hasan Hüseyin Kemal'in Yeni Asya için Emre Uslu'yla yaptığı röportajdan ilgili bölümler:
“Dün Kürtler Bugün Cemaatler” isimli bir kitap çıkardınız. Derin devletin hedefinde bugün cemaatler mi var?
Kitabımda “Derin devlet ne zaman ve hangi koşullarda şiddet kullanmaya karar verir ve kimi hedef alır?” sorusunu sordum. Bu sorular çerçevesinde derin devlet analizi yapmaya çalıştım. Derin devleti dokunulur, hissedilir hale getirerek, “Bu adamlar ne yapar? Derin devlete nasıl hedef olursunuz?” sorularına cevap aradım. Çalışmalarım sonunda Kürtlerin ve cemaatlerin derin devletin operasyonlarına muhatap olduğunu gördüm.
Cemaatlerden kastınız dindarlar herhalde değil mi? Bu çalışmanın içine azınlık cemaatleri de dahil mi?
Sizin de ifade ettiğiniz gibi, burada sadece bir cemaati değil, bütün dindarları kastediyorum. Bunun içinde Nakşiler, İsmailağa Cemaati de var. Tabiî ki azınlık cemaatleri de buna dahil, hatta kitabımda misyonerlerin nasıl derin devletin hedefi olduğunu anlatıyorum. Ancak kitapta, en geniş kitleleri ilgilendiren Kürtler ve cemaatler üzerine yapılan operasyonlara yer verdim.
Tam olarak ne zaman cemaatler derin devletin hedefi oldu?
98-99 yılında PKK sorunu kontrol edilebilir seviyeye indirgenince, “istenmeyen adamların, devlet içinde istenmeyen yerlere” geldiğini gördü. 98 yılında, kitapta bahsettiğim gibi, cemaatler “Aktif öteki” haline geldi.
Ali Bayramoğlu “28 Şubat Nurculara karşı yapılmıştır” demişti. Katılır mısınız?
Kesinlikle. Nurcuların siyasetle ilgileri olmadıkları, siyasî partileri olmadıkları halde onları derin devletin hedefine yerleştiren şey eğitim müesseseleri oldu. Bunun yanında medya sahibi olmaları ve bürokraside yer almaları devleti korkuttu. 28 Şubat’ta bir karar alınarak cemaatler ve tarikatler birinci hedef olarak adlandırıldı. Ancak “Erbakan’nın iktidara gelmesi irtica tehlikesini gündeme getirdi” diyenler oldu. Aslına bakarsanız, Erbakan bir göstergeydi, asıl hedef arkadaki yapılanmaydı. Onun için de 28 Şubat İmam Hatip Liseleri’nin orta bölümünü kapatıp Kur’ân Kurslarına yaş sınırlaması getirirken, İslâmî özelliklere sahip sermayeyi hedef alırken, arkadaki yapıyı çökertmeye çalışıyordu.
Cemaatlerle devletin tartışması yeni mi ki?
Cumhuriyet döneminde de Said Nursî ile cumhuriyeti kuranlar arasında büyük bir kavga olduğu doğru değil mi?
Burada anlamamız gereken şey, “Derin devletin ne zaman devreye girdiği?” sorusudur. Said Nursî’ye karşı olan mücadele “bürokratik devlet”in mücadelesiydi. Said Nursî ve sevenleri 90’lara kadar pasif ötekiydi. Eğer bu hareket hukuk –burada gerçek bir hukuktan bahsedilemez– sınırlarıyla kontrol edilebiliyorsa, bürokratik devletin mekanizması devrede demektir. 90’lara kadar hukuk Nurcuları belli bir sınır içinde tutabilmeyi başardı, ancak 90’ların sonuna doğru cemaatler aktif öteki olmaya başladı.
Siz, “90’ların sonuna doğru, devletin gücü Nurcuları kontrol etmeye yetmemeye başladı” diyorsunuz…
80’lerle başlayan süreçte cemaatlerin okullaşmasıyla, medyaya yönelik yatırımlarıyla bunun yanında demokratikleşmeyle beraber sınırlanan yapı dışarı taşmaya başladı. Bu taşma da başı boş değil kurumsallaşan bir yapıya dönüşmüştü. Cemaatler artık söz söyleyen, hak talep eden yapılar olmaya başladı. Kendi entelektüelini yetiştiriyordu.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.