Mustafa ÖZCAN
Abbasiler döneminde Bediüzzaman modeli
Aslında başlığımız Abbasiler döneminde yaşayan ‘Halit Deryuş modelinden Bediüzzaman modeline’ olmalı idi. Murat ve maksadımız Halit Deryuş modelinden Bediüzzaman modeline köprü kurmaktı. Bununla birlikte, benzeyen benzetilenden (mekis, mekisun aleyh veya müşebbeh, meşebbuhun bih) daha tanınmış olduğundan dolayı başlığı makus şekliyle kurmak ve tespit etmek zorunda kaldık. Bediüzzaman modeli aslında Cafer-i Sadık modelidir. Cafer-i Sadık da gerek Zeyd Bin Ali gerekse Nefsüz Zekiyye isyanlarına taraftar olmamış ve genellikle bu hareketlerden uzak durulmasını tavsiye etmiştir.
Abbasiler döneminde de israf ve hazcılık başını almış gitmiştir. Dini yaşantı ve dini değerlere bağlılık gevşemiş ve dolayısıyla toplumsal bir çürüme veya inhilal hali baş göstermiştir. Bazı gayret ehli ise bu yolun yol olmadığını söyleyerek toplumu ve idarecileri uyarmaya tevessül ve teşebbüs etmiştir. Bu sayıları az davetçi ve uyarıcı zevat bu yolun çıkmaz olduğunu görmüş ve kötü sonuçlarıyla alakalı olarak toplumu ve önderlerini, yöneticileri uyarmaya çalışmıştır. Bu Beşir ve nezir zevattan birisi Halit Deryuş isimli zattır ve Bağdat’ta etrafına topladığı bir cemaatle birlikte fasık ve facirleri doğru yola çağırmış ve dini ve içtimai ıslahat yapmaya gayret etmiştir. Lakin içtimai ıslah ve dini ihya hareketi mevcut siyasi yapının çerçevesinin dışına çıkmamıştır. Ya da devlete karşı huruca teşvik etmemiş ve yapıcı hareketi esas almıştır. Daveti mahza içtimai ve onun ötesinde barışçıdır. Bediüzzaman’ın bilahare uyguladığı yönteme benzer yöntem uygulayan Halit Deryuş ihlası kendisine destur edinir ve siyasetin etrafından dolanarak hizmetlerini ifa eder.
Yüzyıllar sonra Bediüzzaman da aynı yöntemi esas alır, benimser ve asayişi kırmadan müspet hareket ederek toplumu iyiye ve güzele sevk etmenin yollarını arar: “Haricî tecavüze karşı kuvvetle mukabele edilir. Çünki düşmanın malı, çoluk-çocuğu ganîmet hükmüne geçer. Dâhilde ise öyle değildir. Dâhildeki hareket müspet bir şekilde manevî tahribata karşı manevî, ihlas sırrı ile hareket etmektir. Hariçteki cihat başka, dâhildeki cihat başkadır. Şimdi milyonlar hakikî talebeleri Cenab-ı Hak bana vermiş. Biz bütün kuvvetimizle dâhilde ancak asayişi muhafaza için müspet hareket edeceğiz. Bu zamanda dâhil ve hariçteki cihad-ı manevîyedeki fark, pek azîmdir.”
Bir yerde de şöyle der: ”Hem dahildeki cihad-ı manevî, manevî tahribata karşı çalışmaktır ki, manevî hizmetler lâzımdır.. Onun için ehl-i siyasete karışmadığımız gibi ehl-i siyasetin de bizimle meşgul olmaya hakları yoktur!..”
Abbasiler döneminde Bediüzzaman modeliyle hareket eden Halit Deryuş gibiler olduğu gibi Şeyh Said Piran modelini esas alan ve onu temessül edenler de vardır. Şeyh Said Piran modelini esas alan kişi de Sehl İbni Selame Ensari’dir. Şiddeti davetin vesilelerinden birisi olarak ele alır ve asayişi korumak yerine asayişi kırmaya yönelir. Bazı Zeydi imamlar veya anlayışı gibi ıslah için veya emri bi’l maruf için şiddeti esas alır ve seçtiği bu yolda yürür. İnsanları Allah’ın kitabı ve peygamberin sünneti ile amele çağırır. Kim olursa olsun sözünü esirgemez, gözünü de budaktan sakınmaz ve onun ötesinde eyleme geçer. Sultan da olsa geda da olsa ıslah için karşısına yalın kılıç çıkar ve çatışmaktan kaçınmaz.
İki modelin de kendisine göre izleyicileri vardır. Halit Deryuş aynen Bediüzzaman gibi şiddete bulaşmadığı ve isyana veya asayişsizliğe çağırmadığı halde tutuklanmaktan kendisini kurtaramaz. Davet için silahı ve şiddeti benimseyen ve Şeyh Said Piran modeline benzeyen Sehl İbni Selame el Ensari de tutuklanarak hapse atılır. Bu iki akımın yanında bir de kendi halinde, nemelazımcı tasavvufi bir akım ve kesim vardır. Bunlar ise içlerine çekilmiş ve topluma yabancılaşmışlardır. Bu zahitlerin başını da Ebu’l Atahiye gibi şairler çekmiştir. (Eş Şuubiyye: Dr. Zahiye Kaddure, s: 197, el Mektep el İslami Beyrut). Bunlar içlerine kapanmışlar ve toplumla ilişkilerini kesmişler veya kendi köşelerine ve uzlete çekilmişlerdir.
Bu kıssadan alacağımız hisse ve ders şudur: Her devirde benzeri modeller vardır. Demek ki Bediüzzaman’ın çığırı da Asr-ı saadetten beri bilinen ve benimsenen ve uygulanan bir çığırdır. Her devirde takipçileri ve erbabı vardır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.