ABD Venezuela’yı öldürüyor

ABD Venezuela’yı öldürüyor

ABD son yaşanan gelişmelerle baskıyı iyice artırıyor. Venezuela açlık, yokluk ve hastalıklara karşı hayatta kalma mücadelesi veriyor.

ABD sosyalist başkanlara karşı bir gelenek haline getirdiği ulusal/uluslararası ekonomik ve siyasi baskıyı, Venezuela’da Hugo Chavez’in ardından Nicolas Maduro yönetimine karşı da tüm hızıyla devam ettiriyor. Ancak Venezuela’daki izolasyon, 2019’un Ocak ayı itibariyle eşi benzeri görülmemiş bir duruma evrildi. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri ve eski Şili Cumhurbaşkanı Michelle Bachelet Venezuela’da yaşananları “Trump’ın yaptırımları Venezuela halkını öldürdü” sözleriyle ifade etti.

Ülkenin ekonomik olarak erimesiyle yaşanan toplumsal huzursuzluk, hükümetin, Nicolas Maduro’yu siyasi olarak bitirme maksadı güden itici bir karşı güçle karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Bu bağlamda Maduro Venezuela’da hastane, klinik ve eczanelerde yaşanan medikal araç-gereç ve tıbbi ilaç gereksinimi konularında, özellikle Küba, Çin, Rusya, Türkiye, Belarus ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tedarikinde uluslararası destek ve ticaret anlaşmalarına güveniyor. Ancak yeterli ve düzenli bir dağıtım yapılamıyor. Bunun dışında, bir süredir elektrik santrallerine yapılan sabotajlar var olan sıkıntıların giderek daha da ağırlaşmasına neden oluyor.

Maduro’nun üç hamlesi

Venezuela’nın Çin’den sonra en çok petrol ihraç ettiği ikinci Asya ülkesi olan Hindistan’ın petrol alımına ABD’nin kısıtlama getirmesinden sonra, Maduro yönetimi de üç önemli karşı hamle gerçekleştirdi. Önce Guaido’nun genelkurmay başkanı Roberto Marrero tutuklandı. Ardından, Maduro eleştirilerin odağındaki bakanlar kurulunu değiştireceğini açıkladı. Son olarak da Rusya hamlesi geldi.

Venezuela Haberleşme Bakanı Jorge Rodriguez, Juan Guaido’nun genelkurmay başkanı Roberto Marrero’nun “terörist hücre” oluşturma suçlamasıyla tutukladığını açıkladı. Rodriguez, Marrero’nun Orta Amerikalı paralı askerlerle bağlantısı olduğunu iddia etti. “Geçici Başkan” Juan Guaido ve diğer muhalefet liderlerinin Kolombiya’da eğitilmiş yabancı savaşçılar ve suikastçılar kullandığını ve terör eylemleri yürütme amaçlı bir komplo içinde bulunduklarını iddia etti. Ellerinde delil olduğunu iddia eden Rodriguez, rejim değişikliğini desteklemek için Kolombiya ve Orta Amerika’dan getirilen paralı ve silahlı grupların en az yarısının, hedeflenen cinayetleri/suikastları işlemek ve sabotaj eylemleri gerçekleştirmek için Venezuela’ya girdiğini açıklayarak “Venezuela’ya giren bazı paramiliter gruplar tespit ettik ve onları kara, deniz ve hava yoluyla arayacağız” dedi. Rodriguez paramiliter gruplara ödeme yapılan banka hesaplarını ve WhatsApp konuşmalarının detaylarını açıkladı. Bu bankalardan biri Venezuela’nın en büyük 
özel bankası olan Banesco’ydu, diğeri ise bir Amerikan bankasıydı. Marrero ile ilgili diğer bir iddia, Venezuela Silahlı Kuvvetleri’ndeki askerleri ve paramiliter grupları yanına çekmek için günde 500 bin ila 700 bin dolar harcayarak taraftar toplamaya çalışmış olduğu. Marrero’nun tutuklanmasına, ABD Cuma günü Venezuela’nın kamu bankaları olan Banco de Venezela (BDV) ve Banco Bicentenario’ya yaptırım uygulayarak tepki gösterdi. Ancak tutuklama konusunda bir yorum yapmaktan imtina edildi.

Maduro hükümeti için en büyük zorluk, toplumun sosyoekonomik olarak alt grubunu temsil eden, aynı zamanda Bolivarcı sosyalist partinin ve hükümetin sosyolojik olarak destekçisi olan şehirli işçiler, kırdaki köylüler ve gecekondularda yaşayan fakirlerden kaynaklanıyor. Zorlu yoksulluk koşulları altında yaşanmasına, fiyatların yükselmesine, Bolivarcı kadroların bürokraside yozlaşmasına, işsizliğin artırmasına, yaptırım ve sabotajlara, sağlık, gıda, eğitim ve iş yasalarında yaşanan problemlere rağmen işçi sınıfı, Afro-Venezuelalılar, yoksullar ve yerli halklar Venezuela’daki sosyalist hükümeti -şimdilik- desteklemeye devam ediyor. Fakat bu desteğin ne derece sürdürebilir olduğu kestirilemiyor. Maduro geçen hafta yaptığı açıklamada Bakanlar Kurulu’nu değiştireceğini açıklasa da, “Bolivarcı burjuvazi” (boliburguezya) olarak tanımlanan “yozlaşmış bürokrasi” ve uyuşturucu kartelleri/çeteler eleştirilerin odağında. Tüm bu olumsuzluklara ve ABD’nin askeri müdahale ve işgal tehditlerine rağmen, toplumun tarihsel olarak ötekileştirilmiş ve dezavantajlı bu toplulukları bir arada durmayı başarıyor.

Rusya Maduro’ya hayat veriyor

Geçtiğimiz Cumartesi günü askeri malzeme ve birlik taşıyan iki Rus uçağı başkent Caracas’a indi. Otuz beş ton ilaç malzemesi taşıyan Antonov AN-124 tipi kargo uçağının ve 100 istihbarat subayı taşıyan Ilyushin IL-62 tipi yolcu uçağının Caracas’a indiği hafta sonu, İsrail savunma şirketi ImageSat International (INI) Venezuela’nın Rus S-300 savunma sistemlerini gizlice temin ettiğini ve Güney Caracas’daki Capitan Manuel Rio hava üssünde konuşlandırdığını görüntüler eşliğinde açıkladı. Rusya 2018’in Aralık ayında da Venezuela’ya nükleer bombardıman uçakları göndermişti. Bu durum ABD’nin çok sert tepkisine neden oldu. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Rusya’ya “yapıcı olmayan davranışlarını durdurma” çağrısında bulunarak, ABD’nin “Rusya’nın Venezuela’daki eylemlerine karşı boş durmayacağını” söyledi. Bu açıklamaların gerçekleştiği gün, Venezuela’da elektrik dağıtım sistemine yeni bir saldırı düzenlenerek 23 eyaletin 16’sı elektrikten mahrum bırakıldı. Metro seferleri aksadı; soğutma araçlarının durmasından ötürü gıda ürünleri bozuldu; hastaneler, okullar, işyerleri ve kamu kuruluşları bir kez daha karanlığa gömüldü. Aynı günün akşamında ise ABD Temsilciler Meclisi bir karar alarak Rusya’nın Latin Amerika’daki askeri faaliyetlerinin bir “ulusal güvenlik meselesi” olduğunu vurguladı ve Rusya’ya karşı mücadele edilmesinin ve Kıta Amerikası’ndaki etkisinin artmasının engellemesinin gerektiğini açıkladı. Florida Senatörü Marco Rubio Venezuela topraklarında bulunan Rus askerlerinin ABD’ye “doğrudan tehdit” teşkil eden bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu açıkladı.

ABD ve Avrupa hükümetleri, Venezuela’nın ABD merkezli devlet petrol şirketi CITGO ve İngiltere Merkez Bankası’nda rehin tutulan 1,2 milyar dolarlık altın da dâhil olmak üzere, Venezuela varlıklarını dondurmaya çalışıyor. Washington’a göre bu varlıklar, Guaido’nun önderlik ettiği “gelecekteki hükümeti” finanse etmek için kullanılacak. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence diğer ülkeleri de Venezuela varlıklarına karşı benzer önlemler almaya çağırırken, Maduro ABD yetkililerinin “5 milyar dolar kaçırdığını” iddia ederek ABD’nin “dünya ekonomi tarihinde görülen en kriminal, acımasız, faşist ekonomik engellemelerden birini yaptığını’ söylüyor.

ABD’nin Ortadoğu, Afrika ve Asya’da uyguladığı vekalet savaşları da kuvvetli bir ihtimal olarak masada yer alıyor. Trump’ın danışmanları Bolton ve Abrams’ın bundan önceki görevlerindeki tutumlarını göz önüne aldığımızda ve Venezuela hükümet yetkililerinin açıklamalarını incelediğimizde bir izdüşümü görünüyor. Orta Amerika’daki suikastçıları Venezuela’ya göndererek Bolivarcı Maduro yanlısı görevlileri hedef alan suikastlar düzenlemek, toplu taşıma ağlarını sabote etmek, Venezuela medyası ve sosyal medya aracılığıyla hükümet karşıtı sahte haberler yaymak, iş sektörünün huzursuzluğunu teşvik etmek, cumhurbaşkanlığı sarayına saldırmak ve diğer terörist eylemler organize etmenin planlanan organizasyon seçenekleri arasında olduğu öngörülebilir.

Kriz bankacılıktan futbola kadar her şeyi etkiliyor

Son haftalarda temel gıdaları ve diğer yaşam gereksinimlerini bulamama ya da karşılayamama güçlüğünden dolayı Venezuelalılarda artan bir huzursuzluk ve yağma eğilimi görülüyor. Ülke genelinde yer yer süpermarketlere, alışveriş merkezlerine ve devletin gıda/sağlık dispanserlerine saldırılar görülüyor. Venezuela’da asgari ücretin ayda 40 ABD doları civarında seyrettiği bugünlerde, nüfusun büyük kesimleri, et, tavuk, balık ve diğer protein kaynaklarına ulaşamıyor. Devlet tarafından işletilen sağlık sistemi de çökmüş halde. Bebekler arasında ölüm oranının 2012’den bu yana yüz kattan fazla arttığı, hastanelerde doğum yapan annelerin ölümlerinin beş kat arttığı ifade ediliyor. Ölüm oranlarındaki bu artış, temel ilaçların ve malzemelerin eksikliğinden kaynaklanıyor. Elektrik işçileri, hükümetin yeni bir sözleşme müzakere etmeyi reddetmesinden ötürü, beş yıl sonra ilk kez, gelecek hafta ulusal çapta bir genel grev başlatma planını duyurdu.

Kriz şimdi Venezuela’nın spor kurumlarına da tesir etmeye başladı. Venezuela milli futbol takımının Arjantin’e karşı 3-1 kazandığı maçtan sonra, Guaido’nun bir temsilcisinin soyunma odasını ziyaret etmesinin ardından, teknik direktör Rafael Dudamel istifa ettiğini açıkladı. Venezuela’ya uygulanan yaptırımlardan biri de ülkede güvenli ve uluslararası ticari işlem yapmanın birkaç yolundan biri olan Visa ve Mastercard faaliyetlerinin yasaklanması oldu. ABD Venezuela bankacılık sistemine de baskı uygulayarak Banco de Venezuela ve Banco Bicentenario gibi bankaları yaptırım listesine aldı. Elektrik kesintisi nedeniyle hastanelerde sıkıntı yaşanıyor. Başkent Caracas hastanelerinde bile, kesinti nedeniyle çalışmayan cihazlar yüzünden onlarca insan yaşamını yitirdi. Uluslararası Caracas havalimanında yüzlerce insan seferlerin yeniden başlamasını bekledi.

Maduro ise sağlık ve gıda ihtiyaçlarını Rusya, Hindistan, Küba ve Türkiye üzerinden sağlamaya çalışırken, olağanüstü hal durumuna ek olarak, BM’nin ülkede daha aktif rol almasını istiyor. Bunun dışında, ülkeye Kolombiya ve Brezilya sınırlarından yasadışı yollarla giren ajan, suikastçı ve silahlı çetelere karşı olağanüstü hal ilan edebilir. Ordunun desteğini kim kazanırsa ülkenin geleceğini de o belirleyecek. Şuan için Venezuela Silahlı Kuvvetleri komutanlarıyla Maduro hükümeti arasında bir ihtilaf görünmüyor. Yüksek rütbeli askerler ve bürokratlar Maduro’dan yararlanıyor; ayrıcalıkları ve menfaatleri var; ekonomiyi ve siyaseti kontrol ediyorlar. Dolayısıyla, geleceği ve ilişkileri belirsiz olan muhalefeti desteklemeyecekler. Bununla birlikte, Venezuela ordusunda özellikle orta rütbeliler, alt rütbeliler ve sivil bürokraside bir memnuniyetsizlik var. Çünkü düşük rütbeli askerler düşük maaş aldıkları ve rüşvete daha az bulaştıkları için, yaşadıkları ekonomik sıkıntılar nedeniyle, sıradan Venezuelalar gibi yoksulluk çekiyorlar.

ABD son yaşanan gelişmelerle baskıyı iyice artırıyor. Venezuela açlık, yokluk ve hastalıklara karşı hayatta kalma mücadelesi veriyor. BM misyonunun, Venezuela halkının durumu karşısında, uluslararası insani müdahaleyi kolaylaştıracak etkin ve acil önlemler alması gerekiyor. Sağlık ve gıda hakkı siyasallaştırılamaz. Bu evrensel haklar Venezuela’da restore edilmezse uluslararası toplum başarısız olur. Washington Venezuela’ya adeta bir ölüm/kalım hali yaşatırken, başta Brezilya ve Kolombiya olmak üzere kıtadaki diğer ülkelerle birlikte, Latin Amerika’daki ABD hegemonyasını yeniden düzenlemeye çalışıyor. Rusya ve Çin’in artan etkisine karşı koymak ve onu engellemek için, Venezuela krizini bir fırsat olarak görüyor. Rusya ise Venezuela’daki hem kazanımlarını garanti altına almak istiyor hem de yakın çalışma ortağı Maduro’yu bırakmak istemiyor.

Venezuela’da bir askeri müdahaleden bahsetmek çok güç. Zira Maduro’ya karşı en güçlü duruşu sergileyen ABD’de bile askeri bir müdahale fikrine çok az destek var. Ancak Ortadoğu’da kurmaya çalıştığı “Arap NATO’su” gibi bir askeri platformu Latin Amerika’da “Latin NATO’su” olarak kurabilirse, arka kapı diplomasisiyle Latin Amerika’da sağcı hükümetleri koordine ederek ABD -en son seçenek olarak- Venezuela’ya askeri müdahalede bulunabilir.

AA
 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.