Ömer ÇELEBİ
Acı bir soru: 'Bu şehre yabancı mısınız?’
Cemrelerin ardı ardına düşmesiyle yeryüzü bir panayır havasına dönüyor.
Kışın kup kuru bir odun yığını haline gelen dallar yemyeşil yaprakları ile gözleri kamaştırıyor.
Her nebatat sümbülleşiyor, kâinat büyük bir tebeddülatla yeniden diriliyor.
Dünyanın kokusu ve rengi bir anda değişiveriyor.
İşte böyle bir bahar havasında, Sultanî Nevruz’un kutlandığı bugünlerde bu büyük tebeddülatı müşahede etmek için geziye çıktım.
Bütün yaratılmışların yeniden dirilişlerini deruhte ediyorum. Sanki sırf bana hizmet edecek diye gösteriye çıkmışlar.
Yol boyu Allah’ın isimlerinin ve sıfatlarının tecellilerini saya saya bitiremiyoruz.
Büyük bir lezzet, büyük bir keyif alıyoruz.
Evet… Dağ yolundan Damlacık, akabinde Arsemia ve Cendere Köprüsü’nü ziyaret etme planımızı gerçekleştirirken karşıdan gelen 46 plakalı (*) araç bize selektör yaparak durmamızı söyler gibi ısrarla işaret ediyordu.
Belliydi ki, bir şeyler soracak, yabancı…
Durduğumuzda orta yaşlarda biri bize adres sordu:
-Efendim, kusura bakmayın ben buralara yabancıyım. ‘Yol altı köyünü arıyorum, biliyor musunuz?’
‘Bilmiyorum, böyle bir köy ismi duymadım’ deyince, bakışları adeta şimşek gibi çaktıran ve o güzelim bahar havasını birden kışa dönüştüren acı bir soru ile karşılaştım.
-Siz de bu şehre yabancısınız galiba?
Bu soru adeta ciğerimden vurdu beni. Memleket aşkıyla gurbet ellerde ömrünü heba eden birisi olarak tekrar rücû edişim taze iken bendeki tüm hissiyatları fena bozdu.
Keyfimiz kaçmış, bahar esintisi yerini adeta kara kışa bırakıveriyordu.
‘Ne münasebet efendim! Ben buraların evladıyım. Kadim bir milletin, Mezopotamya halkının halis birer müntesibiyim. Ben buralara değil bilakis buralar bana yabancı olacak. Mazimiz binler yıllara dayanıyor. Ama sorduğunuz köy ismi köyün orijinal ismi değil. Orijinal ismini biliyor musunuz?’ diye sorunca;
-Köyün orijinal ismi mi olur? Yol altı diye tarif edildi. Başka bir bilgi verilmedi.
-Olmaz olur mu? Buraların köklü bir mazisi, orijinal birer ismi var. Mesela Güzelçay diye zamanında uydurulan köy isminin aslında orijinal adı Qılavin’dir, Akıncılar diye bilinen beldenin gerçek adı Tukaris’tir… Bunun gibi binlerce yerleşim yerinin adları nasıl olduysa her yerleşim yerine birer tabela asılarak değiştirildi.
Belli ki bu olan bitenden hiç haberi yok.
Tabi hayret ve şaşkınlıkla benim ağzımdan çıkan kelimeleri dinliyor.
Adamla sorusuna cevap verememenin üzüntüsü ile ayrıldık.
Ve ayrılırken de aklıma şu soru geldi. Peki, bu orijinal isimler sadece Kürtçe miydi? Ya da Kürt meselesi ile mi alakalıydı?
Hayır. Birçok yerleşim yerinin adı zaten Kürtçe de değil.
Mesela, yakın zamanda inşa edilen Nissibi köprüsünün kökü Süryanicedir, toplanma manasına geliyor.
‘Norşin’ aslında Kürtçe bir kelime değil, Ermenicedir.
Aslı Nor-şén yani yeni-köy manasına geliyormuş.
Bunun gibi binlerce yerleşim yerinin isimleri değiştirilerek bölgenin demografik yapısı bozulmuş.
Belli ki büyük bir müşkülatın, acı bir tahribatın kaynağında yerleşim yerlerinin adlarını değiştirmek varmış.
Ve meseleyi çözmenin en tesirli yolunun bu orijinal isimlerinin tekrar iade edilmesi en azından sonradan çıkarılan isim ve tabelalara ek olarak orijinal isimlerin de tekrar verilmesi.
İşte bir bahar havasından, tefekkürî bir atmosferden ciğerlerimizi parçalayan bu acı soru hafta sonumu böyle zehir etti.
Çok merak ediyorsunuzdur. Peki, bu soruyu soran adamın gideceği ‘Yol altı’ köyünün orijinal adı neymiş?
Öğrendik ki, Yol altı’nın orijinal adı ‘Postin’miş.
Meğerse karşılaştığımız yerin bir km altındaymış.
Ne yapalım; bu ismi değiştirenler, bizi cahil bırakanlar ve bizi kadim şehrimize ‘yabancı’ muamelesi yaptıranlar utansın, bizim gibi garibanlar değil…
(*) Kahramanmaraş il plaka kodu.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.