Hülya YAKUT
Adı konmamış şiirsin
Bir bedii,bir alim,bir seyda,
Bir tevazû örneği,allame geçti dünyadan.
Bitlis,Ağrı,Mardin,Afyon,Van,
Istanbul,Isparta daha pek çok mekan…
İnzivalar,savaşlar,meydanlar,
Ücra dağ köyleri,tecridler,zindanlar…
Geldi bir biri ardına durmadan,
Yılmak mı?Asla!
O’nun adı Bediüzzaman…
Peygamberler şehriydi son durağı,
Yorgundu…üzgündü…hastaydı…Seyda’m.
Ağır ateşli,yanıyordu…
Veda etti bir bir…bu kez ‘dönerim’ demedi kimseye,
İğne,serum…kâr etmedi bi’kese…
‘Hazırlanın’ dedi Zübeyir’ine,
‘Hazırlanın!Gidiyoruz Isparta’dan…
Sanki:
Sanki yine İlhâm gelmişti Allah’tan…
Kimin haddine O’na ‘hayır’ demek,
‘neden’ demek,’niçin’ demek,’olmaz’ demek…
Yola çıkıldı bir sabah,saat dokuzda,
Ateşler içinde yanıyor Üstad,
Derece:Otuzdokuzda…
Yanında üç kahramanı,üç canı,
Fedaya hazırlar,dökmek için kanı.
Yol uzun…yol çetin…
Düşmanlar izliyor O2nu,derin derin…
‘dur’ dediler,’dön’ dediler,
O’ndan korkanlar;istemediler…
‘sür’ ded Seydam şöförüne,
Kim itiraz edebilir ki,Üstad’ımın emrine?
‘gideceğiz’ dedi,yorgun,zayıf sesiyle,
‘Urfa bizi bekliyor’ imanlı nefesiyle.
‘sür’ dedi şöförüne,yolculuk uzun…
Şefkât yüreklim,Urfa yollarında,
Hasta…yorgun…orucun kollarında…
Bu gidiş başka,bu gidiş yaman,
Bu gidişte başka manâ var,
Şöför kardeş yavaş…aman…
Saatlerce yol aldılar,yollar uzadı durdu,
Bu öyle bir yolculuk ki,
Zaman akmadı,geçmedi…Vurdu…
Vasıl oldular Urfa’ya,şereflendi topraklar,
İman dellalı Üstadımı,imanı paklar.
Kimseye yük olmaz,zahmet vermez bilirim lâkin,
Yine de akıl almıyor…Zoruna gidiyor idrâkin,
İpek palas oteli…no yirmiyedi,
Ramazanın son günleri…belkide kandildeydi…
Üstad misafir gelmiş…Urfa duydu ya bunu,
Coştu-sevindi millet…görmeliydiler O’nu.
Urfa nasipli şehir…Halkı şanslı vesselâm,
Nebi’yle buluşma vakti mi yoksa zaman?
Kimbilir,
Belkide bir davet gelmiştir,
Gelmiştir ötelerden o kutlu selâm…
Bekliyor O’nu nurun hadimleri,
Bekliyor Urfa’lı…yüreklerinde elleri…
‘git’ diyor menfur zihniyet,’dön geriye’
Ama heyhat!
Üstad,ölmeye gelmiş bu şehire…
Yanıyor Seyda’m…ateşler içinde..
Dudaklarında halâ virdi var,
Bırakmadığı tesbihatı…zikri var.
Bir ara dalıyor…gece belki iki,belki üç,
Kalmamış mecali…durumu ağır…hali güç…
Uyandı…sordu bir ara usulca,
‘sabah namazı vakti girdi mi?’
Bu soruydu belki de dünyalık son kelamı,
Daldı son kez uykuya…belkide derinlere,
Ateşten yanar iken…dalıyor serinlere…
Sevindi oradakiler,’rahatladı2 sandılar,
Bilmediler gidiyor…O’ na yoldaş…candılar…
Üzerinden yorganı atmıyordu artık ya,
Ateşten titreme bitmiş…demek rahat..daldı uykuya…
Sevinci sadıkların uzun sürmedi…bitti..
Anladılar nihayet…Üstad’ım…
Ebedlere gitti.
Doktor geldiyse de artık nafile tüm çabalar,
Hala sıcak bedeni…
Gözler yaşarmadan da ağlar…
Uçmuştu ötelere…uçmuştu ebedlere…
Nur üstad’ım gitmişti…çok uzak yerlere…
Yetim bırakmıştı O’nu sevenleri,
Görmek isteyip de göremeyenleri.
Gitti Seyda’m!
Gitti Üstad’ım!
Gitti Bediüzzaman!
Bir muhabbet fedaisi,
Bir sarsılmaz kahraman.
Açtı sinesini Halil-i Rahman,
Kapandı dükkanlar,hanlar,ocaklar,
Tatil dedi okuyanlar…
Seyda uçmuş…Seyda gitmiş…
Seyda bizi,Urfayı,sevip gelmiş.
Yığıldı halk otel önüne,
Ah!ki,kim dövüne,kim sevine…
Polis-panzer orada…dediler:Buradan gidin,
Dirisine rahat yok,ölüsünden çekinin,
Urfa ayağa kalktı:’vermeyiz bizler O’nu’
Bizde misafir Üstad…Kalacak burda bilin!
Çaresiz pes ettiler,
Güya kabul ederek,geriye çark ettiler.
Seydam!Üstad’ım!Asrın Bedii’si!
Kur’an dellalı,hizmetin efendisi…
Evi yoktu…barkı yoktu…gurbetti dünya O’na,
Üç-beş talebesi…bir otel odasında,
Gitmişti işte…o kaçınılmaz sona.,
Sarayları olmadı…mal-mülk-araba hani?
Bunca seveni varken…akıl almıyor yani.
Kanaat ve iktisat…en yüklü dünya malı,
Üstadımın her hali…okuyup anlamalı.
Evlat yok…iyal yok..bacı –kardeş yok…
Kimsesiz bir garip…amma,seveni çok.
Bırakıp gitti Bediüzzaman,
Yetim koydu bizleri,ah!ki O’nu tanıyamadan.
Üzdüler…hırpaladılar…zulmettiler…
Zehir…tecrid…hapislere ittiler…
‘cennet asa baharların’ kışı!
‘bir asr-ı saadet’ yakışığı!
Kararan gecelerin sabah muştusu,
Nur’unda dinlendiğim,sabır kuytusu,
İman-küfür cihadının önde gideni!
Ebu Bekir gönüllüm…Ömer yüreklim…
Osman rikkatlim…Ali cüretlim…
Bırakıp gitti Üstad’ım,
Bir miras emaneti…bir vasiyet sayarım,
Nur’ları okur…nur’dan yazarım.
Zindanların bereketli gülü,
Bedre’de attığın tohumların sümbülü…
İman-ihlâs-muhabbet…istiğna kahramanım,
Bu asrın sarsılmazı,
Üstadım!
Seni sevmek:’ihlâs’tır…anladım.
Seni anlamak:’uhuvvet’…bilirim.
Sana kavuşmak:’muhabbet’…gelirim.
Mücadele zor…nefis belâ…gurur düşman…
Rabbim!
Sana sığınır…Sen’den dilerim ‘aman’.
Galp olamam belki…zayıfım…acizim…
Ama,
Ben bu yolda ölürüm,
Ben içimdeki ‘ben’i öldürürüm.
Üstad’ım!...Seyda’m!...Ayrılık zor,ayrılık derin,
Varisisin Sen!O kutlu Peygamber’in…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.