Ahmet AKCAN
Tevhid ve Şirk-I
Kâinatta en büyük hakikatin tevhid, en dehşetli seyyiatın şirk olduğu bilinmektedir. Kur’an’da müslümanların tevhide vuslatı istenmekte, şirk en büyük zulüm olarak ifade edilmekte, müşrikler necis olarak nitelendirilmektedir. (Lokman, 13; Tevbe, 28) İslamiyet’te en ehemmiyetli hakikat tevhid olduğu gibi en büyük mücadele de şirk’e karşı verilmektedir...
Kelime-i tevhid, nefiy ve ispat olmak üzere iki kısımdan teşekkül etmektedir. Nefiy (lâilahe) ile şirkin reddi, ispat (illallah) ile vahdetin tasdiki gerçekleşmektedir. İnsan kelime-i tevhidi ikrar ile “bezm-i eleste” Halık’ına verdiği sözde durarak selim fıtratını muhafaza ettiği gibi, Malikine karşı da takva şuuruna ermektedir. Bu takva (sakınma) onun Rabbiyle ülfetini ve kurbiyetini ziyadeleştirmektedir. Rabbiyle ülfeti kavileşen insan manevi âlemleri keşfetmektedir...
Esma’ül Hüsna adedince tevhidin tezahür nev’ileri olduğu gibi Zatta, fiiliyatta, hükmiyatta ve mülkiyatta tevhid hakikatinin tefekkür dünyasında tasnifi mümkün görülmektedir. Tevhidin en kolay kabul derecesi Zatı birlemektir. En zoru da, kâinatı ihata eden külli kanunların Vahid ve Ehad tek bir Zattan sudurunu kalbi ve şuhudi olarak kabul ile gerçekleşmektedir.
Evet tevhid-i hakiki; kâinatı kuşatan intizamdan hareketle, “nihayet bidayetten, mülk melekütten müstakil olamaz” gerçeğine intikali ve idraki gerektirmektedir.
Şirk; Kur’an’ın isimleri ve sıfatları ile tanıttığı gibi Allah’ı tanımak yerine, kendi sınırlı ölçüleri ve indi görüşleri ile Rahman-ı Zülcemali tanımlamak, sonsuz sıfatlarını sınırlamak demektir. Demek bütünü (küllü), parçalara bölmek ve bütünlüğe (külliyete) ait hususiyetleri (cüz’iyeti) sebeplerden bilmek şirke sebebiyet vermektedir.
Evet sırr-ı vahdet ile hâsıl olan intizamı görememek şirke düşmeyi tevlid etmektedir. Şirke düşen bir insan ifrat ve tefritten azade, “itidalli düşünme” nimetini yitirmektedir. Düşüncede istikamet ve i’tidal olmayınca, insanın melaikeye tercih sırrını tahakkuk ettirmesi müşkülleşmektedir...
Şirk kavramının avam-ı nas arasında inkâr ile iltibas edildiği görülmektedir. Şirk, imani hakikatleri inkâr olmayıp mülk-ü ilahiyeyi başkalarına taksim etmek, kâinat binasının yapı taşları olan unsurlara ilahi sıfatları atfetmek, mevcudatın yaratılmasını onların tasarrufu ile olduğunu zannetmektir. Tümü de zulüm olan bu hatalı kabullerin farklı çeşitleri görülmektedir.
Şirki İntaç Eden Vaziyetler
- Şirk; ilahi ve mutlak sıfatları mevcudatın kendine ya da cansız unsurlara izafet etmek fikriyatından neş’et etmektedir.
- Takva gerçeğine erememe, tevazu ve mahviyet yerine kibirlenme, seyyiat ile kirlenme gibi sebepler şirki intaç etmektedir.
- Fikriyatta parçalanma, hissiyatta daralma, âlemde intizam içinde temaşa edilen vahdete ulaşamama gibi sebepler şirke sebebiyet vermektedir.
- Halıkiyetin, Rububiyetin ve Hâkimiyetin tüm cihet ve cepheleri ile Rahman’a ait olduğu gerçeğini idrak edememek şirke sebebiyet vermektedir.
- Şirk; ihtiyaçlarını Rahman’dan umma yerine esbabı merci tanıma, mabud-u hakiki Allah yerine batıl ilahlara tapınma olarak tezahür etmektedir.
- Halık-ı kâinata acz, fakr ve naks isnad demek olan şirk; kâinatı ihata eden ilim, irade ve kudreti görememenin bir neticesi olduğu bilinmektedir.
- Şirk; nihayetsize nihayet vermek, mutlakı mukayyed zannetmek, kâinatta intizam içinde tecelli eden sırr-ı vahdeti görememekten neş’et etmektedir.
Elhasıl; doğru bir Allah tasavvurunda en öncelikli olan şirkten arınmış duru bir iman, yani tevhide vuslat gerekmektedir. Bu ise Esma’ül Hüsna’yı talimi iktiza etmektedir. Çünkü “Esma’ül Hüsna, güzellik adına kimde ne görüyorsan bendendir” demekte, şirkin tüm çeşitlerinin kökünü kesmektedir. Bundan dolayı şirkten uzaklaşmak, Talim-i Esmaya vuslatı gerektirmektedir. Esma-ül Hüsnayı talim olmazsa, tevhid hakikati devam etmemekte, insanı şirke düşürecek sebepler ziyadeleşmektedir.
Şirki red ve imha olmadan vahdet-i mutlakayı ilan ve ikrar hakkıyla mümkün görünmemektedir. Zihinler şirk ile alude iken içtimai vahdet olan uhuvvet ile ittihadı gerçekleştirmek de muhal görülmektedir...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.