Ahmet Altan, Said Nursi’yi görmüş adeta

Ahmet Altan, Said Nursi’yi görmüş adeta

Mehmet Fırıncı ve Çantacı Necmi olarak bilinen Necmi İlgen’e Ahmet Altan’la yaptıkları sohbeti sorduk

Röportaj: Ömer Özcan-RisaleHaber

 

Bediüzzaman Said Nursi’nin talebesi Mehmet Fırıncı ve Çantacı Necmi olarak bilinen Necmi İlgen’e Ahmet Altan’la yaptıkları sohbeti sorduk.

 

MEHMET FIRINCI: ALTAN’IN TEFEKKÜRİ YAZILARINI BAZEN DERSLERDE OKUYORUM

 

Taraf Gazetesinden Ahmet Altan, 18 Aralık 2011 Pazar günü yazdığı makalesinde sizinle ve Çantacı Necmi İlgen ağabeyle yaptığı görüşmelerden bahsediyor. Bu yazı basında, internet sitelerinde geniş yankı buldu. Cemaat içinde de müspet bir dalgalanmaya sebep oldu. Bu görüşme hakkında bilgi verir misiniz?

 

Ahmet Bey çok nazik, çok kibar, nüktedan, manevî bahislerde de duygulu bir insan. Ahmet Altan Bey, bazen, arada bir tefekkürî yazılar yazıyor. Kalemi de çok kuvvetli maşallah. Ben bu yazıları bazen derslerde okuyorum. Derslerde okuduğumu avukat Ömer Faruk Bey ona söylemiş. “Üstad Bediüzzaman’ın yakın talebelerinden Mehmet Fırıncı ağabey var, senin yazılarını derslerde okuyor” demiş. Bu şekilde gıyabî bir tanışmamız oldu kendisiyle.

 

Görüşmeniz nasıl başladı?

 

Herhâlde bundan altı ay kadar evvel olacak, umreye gidecektim. Ömer Faruk Bey de aynı gün Ahmet beyden randevu almış. Safa Mürsel ve Ömer Faruk Uysal bey ile beraber gittik. Diğer yazar arkadaşlarla da tanıştırdı bizi. Bilhassa Yasemin Çongar hanımı merak ediyordum. Eskiden BBC’de onu çok dinlerdik. Onunla da tanışmış olduk orada.

 

mehmet_firinci1.jpgAhmet beyin son yazısından sanki yeni görüşmüşsünüz gibi anlaşılıyor?

 

Son zamanlarda, Allah razı olsun, Çantacı Necmi kardeş görüşmeye başlamış.

 

Necmi ağabeye de soracağım inşallah. Demek ki siz bu son görüşmede bulunamadınız?

 

Ben İran’daydım, bulunamadım.

 

Ahmet beyin bu yazısındaki ifadelerini nasıl buldunuz?

 

Ahmet Altan Bey, Galata Kulesi mesabesinde bir yazar. Bana yazıyı ilk defa Said Yüce Bey telefonla bildirdi, yazıyı okudu. Ben dedim ki; Ahmet Altan beni ve Necmi ağabeyi değil, Üstad’ı görmüş, âdeta 23. Söz’ü tahlil etmiş. Böyle dedim telefonda Said Yüce’ye.

 

TARAF ÇALIŞANLARININ ALNINDA BEDİÜZZAMAN’IN SÖZLERİNİ GÖRÜYORUM

 

Görüşmenizde neler konuştunuz?

 

İman konusunda kendisi bir şeyler söylemek istedi. Ben de, “Yok! Siz bu kadar tefekküri, imani meseleleri anlatan birisi olarak, iman cihetiyle size böyle bir şey denilemez, ama bu yazılar senede bir-iki defa değil de ayda bir-iki defa olmalı, gençliğimiz buna çok muhtaç, sizi de herkes takip ediyor, bu daha sıkça olsun” diye ricada bulundum kendisinden.

 

Sabahları ilk okunan yazarlardan biri de Ahmet Altan...

 

Bu doğrudur. Ben Taraf gazetesine baktığım, neşriyatlarını okuduğum zaman, Üstad Hazretlerinin “Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” sözünü sanki o ekibin alnında yazılmış görüyorum, bu yazıyı okuyorum alınlarında. Bu uğurda her şeyi göze alabilen, hiç çekingenliği olmayan zevat yani bunlar. Bu hususta şayan-ı tebrikler…

 

***

 

ÇANTACI NECMİ İLGEN: AHMET BEY KARDEŞİM TEBRİK EDERİM

 

Size de Fırıncı ağabeye sorduğum ilk soruyla başlamak istiyorum. Ahmet Altan ile nasıl bir araya geldiniz, nerede görüştünüz?

 

O, Mustafa Kemal ve Atatürkçülükle ilgili güzel bir yazı yazmıştı. Kemalizm üç yalan üzerine; İrtica, Kürtçülük, Komünizm üzerine kurulu demişti... Ben kardeşi Prof. Mehmet Altan Bey ile sıkça görüşüyorum. Mehmet beyle bir uçak seyahatinde tanışmıştım.

 

Kardeşi Mehmet Altan mı vesile oldu görüşmenize?

 

Evet. Mehmet beyi telefonla aradım, “biraderini bu yazı için tebrik etmek istiyorum, fakat bende telefonu yok, bulamaz mıyız telefonunu” dedim. “Şu anda yanımda” dedi. Ben zannettim ki telefon numarası yanında. Meğerse Ahmet Altan yanındaymış. Hemen telefonu Ahmet beye verdi, “görüş” dedi.

 

“Ahmet Bey kardeşim gözlerinden öperim, tebrik ederim, çok güzel bir budama yapmışsın, seni tebrik etmek için ziyaret etmek istiyorum” dedim. “Beklerim, gazetedeyim ben” dedi. Geçen hafta Cuma günü ziyaret ettim. Cuma namazından sonra Nurettin Yaşar’la beraber Kadıköy’de, Taraf Gazetesine gittik. Risale-i Nur’dan Tarihçe-i Hayat, Hutbe-i Şâmiye, Asâ-yı Musa gibi kitaplardan da götürdüm. Çok güzel karşıladı bizi.

 

ALLAH’A İNANIP DA KORKAN İNSANLARA HAYRET EDİYORUM

 

Neler konuştunuz?

 

omer_ozcan_cantaci_necmi.jpg“Ahmet Bey ben sizi çoktan beri görmek istiyordum” dedim. “Sağolun, hoşgeldiniz” dedi. “Kardeşim sen çok cesurane yazılar yazıyorsun” dedim. “Ben gariban bir insanım, zengin değiliz, kimseden bir şey beklemiyoruz, kimseye de bir sözüm yok, onun için ben rahat yazarım, rahat konuşurum” dedi. Sonra “Bizim Gazetenin sahibi genç, delikanlı birisi. O da bize istediğiniz gibi yazın, istediğiniz gibi konuşun demiştir. Bize gazetede şöyle yazın böyle yazın diye bir şey dememiştir, böyle bir korkumuz da yoktur. Ben Allah’a inanıp da korkan insanlara hayret ediyorum. Bir insan Allah’a inanacak, bir de korkacak, olur mu ya böyle şey. Ben Allah’a inansam dünyanın altını üstüne getiririm, Allah var yanımda yahu” dedi.

 

Ben de “Bak Bediüzzaman Hazretleri: ‘İman hem nurdur, hem kuvvetttir. Hakikî imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir’ diyor” dedim.

“İnsanlar inanır, inanmayacak bir şey yok ama korkuyla, Cehennemle yanaşınca adam ürküyor, kaçıyor. İslâmiyet tam lâyıkıyla anlatılmıyor herhâlde” dedi. Önünde Hutbe-i Şâmiye vardı. “Bak burayı okuyun” dedim. Hemen kendisi okudu. “Eğer Bir ahlâk-ı İslamiyenin ve hakaik-ı imaniyenin kemalatını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle islamiyete girecekler; belki Küre-i Arz’ın bazı kıt’aları ve devletleri de İslamiyete dehalet edecekler.” “Kardeşim işte budur, İslâmiyet böyle olması, böyle anlatılması lâzım” dedi.

 

“Allah diğer hayvanları mükemmel yaratmış, insanı ise burada mükemmelleşmesi için bırakmış. İnsan arasın-bulsun kendisi mükemmel olsun, yaratıcı kendi sanatının da birşeyler göstermesini istiyor, bundan da zevkleniyor” dedi. Hani Üstad “Lezzet-i Mukaddese” diyor ya, tabi onları bilmediğinden öyle demek istedi.

 

Sanki 23. Söz’deki, insanın bu dünyaya taallümle tekemmül etmesi için gönderilmesi meselesini özetlemiş?

 

Evet, hayvanlar buraya vazife yapmaya, insanlar ise öğrenmeye geliyor. Onlar kalifiye eleman olarak geliyor, biz ise vasıfsız işçi olarak geliyoruz. Burada vasıflanacağız, namuslu-namussuz, şerefli-şerefsiz gibi burada vasıflanacağız dedim. “Kusura bakmayın ben bu dini konularda sizin yanınızda…” deyince, “Yok, estağfurullah kardeşim” dedim.

 

AHMET ALTAN: BEDİÜZZAMAN ÇOK ZULÜM GÖRMÜŞ

 

Üstad Bediüzzaman hakkında bir şey konuştunuz mu?

 

“Çok zulüm görmüş” dedi. Ben de, “Ahmet Bey siz böyle zulüm görenleri müdafaa ediyor, onların hakkını arıyorsunuz. Bu zat da çok zulüm görmüş, zalimlere karşı büyük bir kavgalar vermiş. Bunu da gündeminize getirin, sütunlarınızda bu zattan da bahsedin, nur cemaati de memnun olur” dedim.

 

Kendisinin inanç durumuyla ilgili de cümleleri var. Bu konuda çok dua alıyor

 

Odundan meyve konusunu anlatınca diyor ya “Ben meyvenin mucize olduğunu biliyordum. Çantacı ağabey Allah bizi odunlarla besliyor deyince -hemen muzip bir cevap veriyor- benim o bakışım değişti odunlara karşı” diyor. “Müslümanları seviyorum, sizin gibi Müslümanları seviyorum, sizin gibi Müslümanlar itimat edilen insanlardır” diyor. Kendisi “İnanıyorum-inanmıyorum” diyor ama bak bu kadar insanın duasını aldı işte.

 

SANKİ RİSALE-İ NUR’U ANLATIYOR AHMET ALTAN

 

Çok cesur yazıları var

 

“Sen Halid Bin Veled gibi bir adamsın” dedim. Halid Bin Velid Peygamber Efendimizin (A.S.V.) yanına gidince “Halid! Sen hem cesur, hem akıllı bir adamsın. Senin gibi akıllı bir insanın küfür cephesinde olmasına ben hiç razı gelmiyordum” diyor. “Biz de senin karşı tarafta yok ateist, yok dinsiz tarafında kalmana razı değiliz. Onun için senin yanına geldik. Senden bir şey beklediğimiz yok, bir şey de satmıyoruz. Sırf sizin bu delikanlılığınız, mertliğiniz için bu hakikatlerden sen de nasibini alasın diye geldik” dedim.

 

“Şeytan olmasa bu âlemin tadı da olmaz” dedi. “Başka Allah yok ki… Şeytan’ı gönderiyor, alın başınıza belâyı diyor. Şeytan’ı Allah yarattığına göre vazifelidir mutlaka” dedi. Sanki Risale-i Nur’u anlatıyor Ahmet Altan. Risale-i Nur fıtrîdir diyor ya Üstadımız, onu anlatmak istiyor. İnşallah Alllah nasip eder de okursa, hemen anlar onları. Bizden daha iyi anlar.

 

Yazısında talebelik sıfatıyla geldiler diyor. Bu da önemli bir tespit herhâlde?

 

Evet öyle. “Talebelik sıfatıyla geldiler, benim inançsızlığımdan rahatsız olmadılar, sadece acıdılar bana” diyor yazısında.

 

www.RisaleHaber.com