Hasan TANRIVERDİ
Ailede mutluluğu yakalamak ( 2)
Deprem ülkesi olan yurdumuzda, insanların temeli olmayan çürük binalar
yüzünden hangi acıları yaşadığını millet olarak gördük. Temeli zayıf
atılmış ailelerin de, deprem misalinde olduğu gibi, ileride küçük
sarsıntılara dahi dayanamayacağını tahmin etmek zor olmasa gerektir.
Evlilik öncesi anne ve babanın rızasını usulen sormak değil, onlarla
gerekli istişareyi yapıp, onaylarını alanlar, mutlu yuvalarının
kurulmasında hayırlı dualarıyla birlikte hayat yollarına devam
ederler. Böylece kurulacak yeni ailenin temellerinin sağlam
atılmasında önemli bir aşama kaydetmiş olurlar.
Evlilik öncesi eş seçimine dikkat edilmesi ve evlilik dediğimiz
olayın asla aceleye getirilmemesi gerekmektedir. Bir birini iyi
tanıdıkları hükmüne varanlar, zamanla ne denli hataları görmemezlikten
geldiklerini, ileride tatsız olayları yaşadıkça anlayacaklardır.
Unutmayalım ki, boşananların çoğu evliliğe acele karar verenlerdir.
Çünkü, bu günün gençleri aklı ve kalbiyle değil, sadece gözü ile
seviyorlar. Gözü ile sevenlerin ise karşısındakinin hatalarını görme
şansları yoktur. Atalarımız "Aşkın gözü kördür" sözünü boşuna
söylememişler.
Gençler evlilik öncesi "pamuk prenses ve beyaz atlı prenses"
masallarını gerçek zannederler. Biz masallarda değil, gerçek dünyada
yaşıyoruz. İçinde yaşadığımız dünyada karşılaştığımız kişiler de
masal kahramanları değil, gerçek kişilerdir
Eş seçiminde sosyal yaşantı, fiziksel uygunluk, inanç, ekonomik ve
kültürel değerleri görmemezlikten gelmek olmaz. Bu unsurlar kurulacak
ailenin temel taşları olacaktır, denklik önemlidir.
Evlilik öncesi dikkat edilecek önemli bir detay da, karşısındakinde
bariz bir şekilde görülen hataların zamanla düzeleceğini varsaymak
hatadır. Basit gibi görünen davranış bozuklukları zamanla kartopu gibi
büyür ve altında kalırsınız. Zira "Kundakta giren huy teneşirde
çıkar."
Bu yüzden, aranızda derin çelişkiler olup olmadığını görmeniz için,
biri birinize zaman ve fırsat tanımalısınız. Böylece her iki taraf da
bazı özelliklerinden taviz vererek, çok sivri huylarını
törpüleyebilir. Ancak insanların yapılarında fıtratın gereği
farklılıklar normaldir. Bu farklılıklar aynı zamanda zenginliktir. Bu
zenginliği hoşgörü ve samimiyet anlayışına taşımak eşlerin elindedir.
Aile dediğimiz yuvanın tutkalı sevgidir. Hz. Peygamberimiz (S.A.V)
kızı Fatma'ya derki; "kızım kocana cariye ol ki, o da sana köle
olsun." Yüce peygamberin bu harika sözünü örnek alamıyorsak mutluluğu
hak etmiyoruz demektir.
"Nikâhta keramet vardır" derler. Çünkü nikâh bu dünyada olan
beraberliğin öteki dünyada da devam etmesi anlamına gelir. Nikâh,
evlenen eşleri sonu sonsuzluk olan altın zincirin halkaları yapar.
Eşlerimizin ebedi hayat arkadaşımız olduğunu unutmamak, bizleri kader
bağı ile bir birimize ayrılmamak üzere bağlar. Onlarla, dünyada
çektiğimiz sıkıntıları değil, ebedi hayatta yaşayacağımız güzellikleri
düşündürür.
Ancak önemle belirtmek gerekir ki, aile müessesesini canlı tutan,
yaşatan sevgidir, paylaşmasını bilmektir. Eşimize vermediğiniz
sevgiyi, göstermediğimiz ilgi ve alâkayı ondan beklemeye hakkımız
yoktur. Sevgi beklemenin yolu, sevgi vermekten geçer. Mutlu olmak
istiyorsan mutlu etmesini başarmalısın.
Unutmayalım ki, mutluluk gittiğimiz sokakta arkamızdan gelir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.