Allah, bir adamın içinde iki kalb kılmadı

Allah, bir adamın içinde iki kalb kılmadı

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Ahzâb Sûresi 4-5. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

4-Allah, bir adamın içinde iki kalb kılmadı. Ve kendilerine zıhâr (*) yaptığınız zevcelerinizi, analarınız saymadı. Evlâdlıklarınızı da öz oğullarınız (gibi) kılmadı. Bunlar sizin ağızlarınızdaki sözünüzdür. Hâlbuki Allah, hakkı söyler ve doğru yola O hidâyet eder.

5-Onları (evlâdlıklarınızı kendi) babalarına nisbet ederek çağırın! (**) Bu, Allah katında daha doğrudur. Şâyet babalarını bilmiyorsanız, o takdirde (bilin ki onlar) sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Bununla berâber, hakkında hatâ ettiğiniz şey husûsunda size bir günah yoktur. Fakat kalblerinizin kasdettiğinde (günah) vardır. Çünki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.

(*) Zıhâr: Eşinin bir uzvunu anasının a‘zâsına benzetmektir. Câhiliye devrinde iken bir kimse, eşine meselâ: “Senin sırtın, anamın sırtı gibidir” dediğinde artık eşini kendi anası gibi sayar ve böylece ona yaklaşmazdı. Bazen bu bir boşanma sebebi de olabiliyordu. Daha sonra İslâmiyet bu hükmü kaldırmış, cezâ olarak da keffâret hükmünü getirmiştir.
Bu âyette, başka âileden olan evlâdlığın hakīkī oğul, onu evlâd edinen karı-kocanın da o çocuğun hakīkī anne-babası olmayacağı ve bir kimsenin evlâdlığının boşadığı kadını nikâh etmesinin haram olmayacağı da beyân buyurulmaktadır. (Beyzâvî, c. 2, 238-239)

(**) Buhârî ve Tirmizî’de rivâyet edildiğine göre İbn-i Ömer (ra) şöyle demiştir: “Resûlüllah’ın âzadlısı olan Zeyd bin Hârise’ye bizler ‘Zeyd İbn-i Muhammed’ diye hitâb ediyorduk. Bu tarz hareketimiz, bu âyetin nüzûlüne kadar devâm etti.” (İbn-i Kesîr, c. 3, 81)