Allah, günahlarınız yüzünden size niçin azâb ediyor?
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Sûresi 15-18. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
15-Ey ehl-i kitab! Muhakkak Resûlümüz (Muhammed) size geldi; Kitab’dan (Tevrât’tan, âhir zaman peygamberinin sıfatları ve recim âyeti gibi) gizlemekte olduğunuz şeylerin birçoğunu size açıklıyor, birçoğunu da (açıklamıyor) affediyor. Doğrusu size Allah’dan bir nûr ve apaçık bir Kitab (Kur’ân) gelmiştir.
16-Rızâsına uyanları Allah onunla selâmet yollarına eriştirir, onları izni ile zulümâttan (küfür karanlıklarından) nûra (îmâna) çıkarır ve onları dosdoğru bir yola hidâyet eder.(1)
17-Andolsun ki, şüphesiz Allah, o Meryemoğlu Mesîhdir!” diyenler kâfir olmuşlardır! De ki: “Peki (Allah, sizin ilâh olarak düşündüğünüz) Meryemoğlu Mesîh’i, annesini ve yeryüzündekilerin hepsini helâk etmek istese, Allah’a karşı kim bir şeye mâlik olabilir? Hem göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Allah’ındır.(2) (O) ne dilerse yaratır.” Çünki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.
18-Hâlbuki yahudiler ve hristiyanlar: “Biz, Allah’ın oğulları ve sevdikleriyiz!” dedi(ler). De ki: “Öyleyse (Allah), günahlarınız yüzünden size niçin azâb ediyor? Bil‘akis siz, (O’nun) yarattığından bir insansınız.”(3)
(O,) dilediği kimseye (hikmetine binâen kendi lütfundan) mağfiret eder, dilediği kimseye de (hak ettiği üzere) azâb eder. Hem göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Allah’ındır. Nihâyet dönüş ancak O’nadır.
(1)“Kur’ân, bil-âyân (açıkça) ve şüphesiz, saâdet-i dâreyne îsâl eder (iki cihan saâdetine ulaştırır), beşeri ona sevk eder. Kimin şüphesi varsa, bir def‘a Kur’ân’ı okusun, dinlesin, ne diyor? Hem Kur’ân’ın verdiği meyveler hem mükemmeldir, hem hayatdardır (canlıdır). Öyle ise, Kur’ân ağacının kökü hakīkattedir, hayatdardır. Çünki meyvenin hayâtı, ağacın hayâtına delâlet eder (delîl olur). İşte bak! Her asırda ne kadar asfiyâ ve evliyâ gibi mükemmel ve kâmil zîhayat ve zînûr (canlı ve nûrlu) meyveleri vermiş.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 88)
(2)“Şu kâinâtın mâlik ve mutasarrıf-ı hakīkīsi (gerçek sâhibi ve hâkimi), ma‘bud ve mahbûb-ı hakīkīsi (gerçek ibâdete lâyık olanı ve sevgilisi) o Zât olabilir ki, gece gündüzü, kış ve yazı, dünya ve âhireti, bir kitâbın sahîfeleri gibi suhûletle (kolaylıkla) çevirir, yazar, bozar, değiştirir. Bütün bunlara hükmeder.” (Sözler, 9. Söz, 30)
(3)“(Kur’ân) Ehl-i dalâletin bütün aksâmını (kısımlarını) susturur ve şübehâtın (şübhelerin) bütün menşe’lerini (çıkış yollarını) kapatır. Ehl-i dalâlet (haktan sapanlar) için, içine girip saklanacak şeytânî bir delik bırakmıyor, kapatıyor. Altına girip gizlenecek bir perde-i dalâlet bırakmıyor, yırtıyor. Yalanlarından hiçbir yalanı bırakmıyor, başını eziyor.” (Zülfikār, 25. Söz, 19)