Allah'ın rızası için o gemiye bindim

Allah'ın rızası için o gemiye bindim

İsrailin, insanın kanını donduran hain saldırıya maruz kalan yolcuların ayrı ayrı hayat hikayeleri vardır elbet. Ama biri var ki, bu hikaye tam ibret örneği

Saadet Berrin Üstüner'in haberi:

İsrailin, içinde yüzlerce yardım gönüllüsünün bulunduğu Mavi Marmara gemisine düzenlediği, insanın kanını donduran hain saldırıya maruz kalan yolcuların ayrı ayrı hayat hikayeleri vardır elbet. Ama biri var ki, bu hikaye tam ibret örneği. Bütün yolcular şehit olmayı göze alarak yola çıkmıştı. Onlarca erkek gazilik madalyasını göğsüne taktı. Ya o gemideki asalet timsali kadınlar. Ya o geminin GAYE'si... Hepsi de şanlı bir övgüyü haketti.

Gaye Somuncu. Türkiye' nin ileri gelen sanayicilerinden birinin kızı. Bilkent mezunu. THY de uzun süre Halkla İlişkiler uzmanı olarak çalışmış. Ülkemizin en büyük PR ajanlarından birinde görev alıp başarılı işlere imza atan bir genç hanım. Varlıklı ve sefa sürebileceği yaşantısı içinde bu yolu neden tercih etmişti? Söylediği o ki "Bir çok hayır işinin içinde olmama rağmen tatmin olabilmiş değilim. Allah' ın rızasını kazanmak için, Filistinli kadınlar, çocuklar için de yapmam gerekenler var" deyip yola koyulan Gaye Hanım, karşılaştıkları insanlık dışı muamele için hiç üzülmüyor. Tek üzüntüsü yardımın Gazze halkına ulaştırılamamış olması...

Gaye Hanım her türlü imkana haiz yaşantısını, "havuzlu villasını" bırakıp Mavi Marmara gemisiyle Akdeniz'e doğru yol aldı. Sonunun ne olabileceği belirsiz bu yolculuğun uçsuz bucaksız denizlerde heyecanla geçen saatleri onları hiç korkutmamıştı. Silahlarla saldıran İsrail askerlerine plastik sandalyeyle cevap veren bu onurlu insanların içinde kadınlar da vardı. Gayeleri neydi, Gaye Hanım'ın gayesi neydi? Oradaki anne, bebek, çocuk, genç Filistinli Gayelerin dertlerine ortak olmaktı. Gaye Hanım'ın o gemide olmakla verdiği fiziksel ve manevi desteğin yanında emin olun maddi desteği de vardı. Hayırsever bir ailenin mensubu Gaye Hanım, bedeniyle, ruhuyla, malıyla, mülküyle o gemiye binmişti. Birilerinin sadece "sadaka zihniyeti" dediği o paylaşımcılık, ülkemizin sınırlarını aşıp Filistindeki mazlum halka ulaşmıştı.

Bu nasıl bir yürektir ki, "tekrar olsa yine gideriz" dedirtir? Şehitlerin aileleri nasıl onurlu bir duruş sergilemekte. Şehit yakını kadınlar nasıl vakurlu. İşte bu sadece inanç sisteminin kuvvetidir. Din eksenli olmayan hiçbir işin sonu başarılı olamaz. İsrail askerleri inandıkları dinin gereğini hiç düşünmeden yerine getiriyor. Belki içlerinde vicdan sahibi olanlar vardır, ne fayda ki dinleri böyle emrediyor. Emir yerine getirilecektir.

Bizim dinimiz neyi emreder? Komşusu açken tok yatmamayı. Gaye aç ve yaralı Filistin halkına el uzatmaktı. Gayeler bunun için yola çıkmıştı. Havuzlu villasını, son model jipini, sonsuz imkanlarını ardında bırakıp şehitliği göze alarak gemiye binen kadınlarımıza bunu yaptıran da diniydi, imanıydı, inancıydı.

Yeni Şafak