Allah’ın sevdiği iki özellik nedir?
Bir yerde okudum, Peygamber Efendimiz Eşecc isimli sahabiye Allah’ın sevdiği iki özellik sende var demiş, hangi özellikler varmış o sahabi efendimizde ve böyle demesinin hikmeti nedir?
İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Abdülkaysoğullarından Eşecc’e: “Sende Allah’ın sevdiği iki özellik vardır: Yumuşak huyluluk ve ihtiyatkârlık.” buyurdu. (Müslim, İman 25, 26)
Abdülkaysoğulları kabilesi, Bahreyn dolaylarında yaşayan bir Arap kabilesiydi. Bu kabileden Münkız İbni Hibban ticaret maksadıyla Medine’ye gelmişti. Resûl-i Ekrem (asm) Efendimizi tanıyınca Müslüman oldu. Efendimiz de ona bir mektup vererek bunu kabilesine götürmesini istedi.
Fakat Münkız Hz. Peygamber Efendimizin (asm) mektubunu kabile halkına vermeye cesaret edemedi. Ama evinde, kimseye fark ettirmeden namazlarını kılmaya başladı. Karısı onun bu halini babası Eşecc’e haber verdi. Eşecc damadı ile görüşerek Hz. Peygamberin gönderdiği mektubu okudu. Gönlüne İslam sevgisi düştü ve hemen Müslüman oldu. Resûlullah Efendimizin mektubunu kabilesine okuyunca onlar da Müslüman olmayı arzu ettiler. Bir heyet hazırlayarak Medine’ye göndermeye karar verdiler.
Asıl adı Münzir İbni Aiz veya Abdullah İbni Avf olan Eşecc’in yüzünde bir kılıç veya bıçak yarası izi vardı. Yüzünde bıçak yarası olan kimselere Araplar "Eşecc" derlerdi. Ona da bu sebeple Eşecc lakabını vermişlerdi.
Mekke fethinden bir müddet önce yola çıkan bu heyet Medine’ye varınca, bir an önce Hz. Peygamber Efendimizi (asm) görmek için Mescid-i Nebevî’ye koştular. Fakat Eşecc onlar gibi davranmadı. Devesini bağlayıp en güzel elbisesini çıkardı. Yıkanıp temizlendikten sonra onu giydi ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin huzuruna öyle geldi. Onun bu hali Resûl-i Ekrem Efendimizin hoşuna gitti.
Eşecc’in takdire şayan ikinci bir hâli daha görüldü. Nebiy-yi Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem Abdülkaysoğullarına:
“Kendiniz ve kavminiz adına bana biat ediyor musunuz?” diye sorunca herkes:
- Evet, ediyoruz, dediler.
O zaman Eşecc söz alarak "kendi adlarına biat edeceklerini, fakat kavimleri adına bu sözü veremeyeceklerini" söyledi. Geri dönüp giderken kendileriyle birlikte kavimlerini dine davet edecek bir mürşid gönderilmesini teklif etti. Bu mürşidin davetine uyanların artık kendilerinden olacağını, İslamiyet’i kabul etmeyenlerle de savaşacaklarını belirtti.
Onun bu sözlerini Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem pek beğendi ve kendisine:
“Sende Allah’ın sevdiği iki özellik vardır: Yumuşak huyluluk ve ihtiyatkârlık.” buyurdu. O zaman Eşecc:
“Bu özellikler bende eskiden beri mi vardı, yoksa yeni mi ortaya çıktı?” diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Eskiden beri vardı.” buyurunca, Eşec: "Beni sevdiği iki özellikle yaratan yüce Allah’a hamd ederim." dedi.
Hadis-i şerifte, Allah Teala’nın sevdiği belirtilen özelliklerden yumuşak huyluluk diye tercüme ettiğimiz hilim, gazap sıfatının zıddı bir huydur.
Hilim akıl manasına da gelmektedir. Hilmin zıddı olan sertlik ve katılık, insanları inciten, korkup nefret etmelerine ve dağılıp gitmelerine yol açan kötü bir huydur.
Halim yani yumuşak başlı bir insan olan Peygamber Efendimizin (asm) bu huyunu takdir eden Allah Teâlâ, “Eğer sen katı ve kaba davransaydın, etrafından dağılıp giderlerdi.” (Al-i İmrân, 3/159) buyurmuştur.
Şüphesiz hilmin de bir ölçüsü vardır. Halim olacağım diye zulme boyun eğmek doğru değildir. Halk arasında hilm-i himârî denilen böylesi yumuşaklık, kötü kimselerin kötülük yapma arzusunu ve cesaretini kamçılayacağı için son derece yanlıştır. Yeri gelince haksızlığa baş kaldırmak bir fazilettir. Merhum şairimiz Mehmed Âkif:
"Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum,
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum"
derken, yumuşak başlı olmakla zillete boyun eğmenin farkına işaret etmiştir.
Sertlik göstermek gereken yerde sert, yumuşak huylu olmak gereken yerde mülayim davranmalı, bu huyların her birini yerli yerinde kullanmalıdır.
Yine Allah Teâlâ’nın hoşnut olduğu belirtilen ikinci özellik "ihtiyatkârlık" diye tercüme ettiğimiz teennîdir.
Teennî, bir iş yaparken acele etmemek, yapılacak işin önünü sonunu düşünmek demektir. Bu da hilim gibi gazap sıfatının zıddıdır.
Hem hilim hem de teennî, sabırlı davranmanın bir sonucudur.
İhtiyatlı ve ağır başlı kimseler, bir işi yaparken önünü sonunu düşündükleri için neticede pişmanlık duymazlar. Yeter ki, fırsatı kaçıracak kadar yavaş hareket edilmesin.
Netice olarak diyebiliriz ki, Eşecc’in gerek Hz. Peygamberin (asm) huzuruna girmeden önceki davranışı gerek onun huzurunda söylediği tutarlı sözleri, kendisinin hilim ve teennî sahibi bir kimse olduğunu göstermiştir. Buna göre:
- Yumuşak başlılık, insanlarla iyi geçinmeyi sağlayan güzel bir huydur.
- Teennî dediğimiz ihtiyatkâr davranma, hata etme imkânını en aza indiren, insanı pişmanlığa düşmekten koruyan bir özelliktir.
- Gurura kapılmayacağı kesin olarak bilinen bir kimseyi yüzüne karşı övmek sakıncalı değildir.
- Bizimle ilgili güzel bir özellik söylenirse ve o özellik biz de varsa, "Beni, sevdiği bu güzel özellikle yaratan yüce Allah’a hamd ederim.", demek veya düşünmek gerekir. (Riyazü's-Salihin - İmam Nevevi Tercüme ve Şerh)
Sorularla İslamiyet
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.