Alyuvarlar ve çiftçinin oğlu

Alyuvarlar ve çiftçinin oğlu

Bu küçük ve basit öykünün alyuvarlarla ne alâkası olduğunu merak ediyorsunuz değil mi?

Dr. M. Şerif Zekioğlu-Zafer Dergisi

Bir çiftçi vardı. Sabahları erkenden kalkar ve tarlasına giderdi. Öğleye doğru onun küçük oğlu, annesinin hazırlayıp bir sepete koyduğu yemekleri, babasına götürürdü. Bir gün yine sepeti kolunda tarlaya giden patikadan yürürken, sepetten yükselen leziz kokular iştahını kabarttı ve yiyeceklerin orasından burasından yemeğe başladı. Hem yürüyor, hem de yiyordu. Tarlaya vardığında, babasını bir ağacın gölgeliğinde oturmuş kendisini beklerken buldu. Babası çok acıkmıştı, üstelik çok da yorulmuştu. Karnını doyurursa, daha akşama kadar çalışabilirdi. Ancak, sepeti açıp baktığında yiyeceklerden geriye küçük bir kaç lokma ve çokça ekmek kırıntısı kaldığını gördü.

Gülümsedi ve oğluna dedi ki:

“Anlaşılan, sen de bugün çok çalışmışsın ve acıktığın için gelene kadar sepette ne var ne yok silip süpürmüşsün.”

Bu küçük ve basit öykünün alyuvarlarla ne alâkası olduğunu merak ediyorsunuz değil mi?

Önce, alyuvarlar hakkında bildiklerimizi bir hatırlayalım, alâkayı hemen kuracağız.

Bedenimizde ortalama 25 trilyon alyuvar hücresi bulunmaktadır. Bu miktar yüzlerce galaksideki yıldız sayısı kadardır ve bunlarla bir futbol sahasının zemini döşenebilir. Ayrıca alyuvarlarımızı tespih taneleri gibi peş peşe dizebilsek 47.000 kilometrelik bir tespih elde ederiz. Yetişkin bir insanda saniyede 3 milyon alyuvar, bir o kadar ölenin yerini almak üzere yaratılır.

Hayatımızın devamı ve dolayısıyla enerjinin elde edilmesi alınan gıdaların yakılmasına bağlıdır. Gıdaların yakılmasına havadan teneffüsle aldığımız oksijen vesile olur. Ayrıca hücrelerde birikmiş olan ve yüksek konsantrasyonu toksik olan karbondioksit gazını da alarak akciğere getirir ve atılmasını sağlar. Akciğerlere alınan oksijen kana karışır ve kanda hemoglobine bağlı olarak taşınır ve tüm hücrelere götürülür. Hemoglobin ise kanda tek başına bulunmaz; alyuvar hücrelerinin içinde paketlenmiştir. Normal alyuvar hücreleri küçük diskler şeklindedirler ve hemositoblast olarak adlandırılan öncül kök hücrelerinden yaratılırlar.

Alyuvarlar bölünemezler ve ortalama ömürleri 120 gündür. Hemositoblastlar’ın normalde çekirdekleri vardır ve solunum yaparlar (oksijen harcarlar). Fakat bu hücreler çok garip bir şekilde çekirdeklerini kaybederek alyuvarlara dönüşürler. Alyuvarların çekirdekleri ve mitokondrileri olmadığı için de oksijen harcamazlar.

Hayvan ve insan dokularında binlerce çeşit hücre olmasına rağmen çekirdeği olmayan ve oksijen harcamayan tek hücre cinsi alyuvarlardır. Eğer alyuvarlar da diğer hücreler gibi oksijeni harcasaydı o zaman akciğerlerden aldıkları oksijeni diğer hücrelere götürünceye kadar çiftçinin oğlu gibi -işte öykümüzün konumuzla ilgisi- kendileri harcarlardı.

Üstelik çiftçinin oğlunun yürüdüğü yol bir-iki kilometre iken, alyuvarlarınki binlerce kilometredir. Dolayısıyla bu uzun yolculukları sırasında taşıdıkları oksijeni yeselerdi, oksijensiz kalan hücreler ölür, canlı organizmanın canlılığını devam ettirmesi mümkün olmazdı.

Binlerce hücre çeşidi arasında, sadece alyuvarların oksijen kullanmıyor olmaları, ne tesadüfle ne de tesadüfler üzerine kurulu bir teori olan evrimin açıklayabileceği bir mucizedir.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum