Dursun SİVRİ
Arena’nın arka planı ve bir profil: Adil Çelik
27 Mayıs 2012 günü Ankara Arena Spor salonunda “İttihad-ı İslâm ve Bediüzzaman” konulu sempozyumunu üzerinde çok yönlü değerlendirme yapılması gerekiyordu. Genel olarak baktığımızda sıradan haberler cümlesinden ve birkaç makale ile geçiştirildi.
Maksadım programı sürekli gündemde tutma gayreti değil.
Her programın icrasında, ortaya konulan servis, işleyiş, süreçler, şekil, muhteva, planlamanın gerçekleşme oranı gibi birçok parametreden ölçüldüğünde fevkalade bir tablo ortaya çıkıyor.
En ufak detayın düşünüldüğü ve planlandığı ve planlandığı üzere aksamadan milimi milimine gerçekleşme başarısı, tazim ve takdirin en üst seviyesine layıktır.
Bu programı organize eden Hayrat Vakfı, Bediüzzaman’ın ilk talebelerinden Ahmed Hüsrev Altınbaşak’ın (r.h) vesile olmasıyla 1974’te İstanbul’da kuruluyor.
Hüsrev ağabey, Risale-i Nur’ların elle yazıldığı Barla hayatı dönemi ve sonrasında, el yazısı hattı güzel ve sarih ve hızı ile temayüz eder. Risalelerin yazılması, Üstad Bediüzzaman tarafından tashih edilmesi, sonrasında dağıtımı gibi işlerin organizasyonunda da merkez koordinatör görevindedir.
Telif edilen risalelerin elle yazılıp çoğaltılması, tashih öncesi,sonrası işlerin sevk ve idaresi işinin başında Hüsrev ağabey vardır. Risale-i Nur telifi ve neşrinde çok önemli bir yeri vardır.
Latin harfleri ile risalelerin basımı konusuna Üstad, “ihtar edildi” diye bir dönem sonra cevaz vermesi hususunda Hüsrev ağabey müstenkif kalmıştır. Orijinal hatt-ı Kur’an’ın muhafazası yönünde irade ve karar kılmıştır. Bu tarzına yine Risale-i Nur’a dayanarak karar kılmıştır.
Hüsrev ağabeyin bu tarzına dair Üstad Bediüzzman’dan farklı ve ayrı düşündüğüne dair bir beyanına rastlanmamıştır. Üstad Bediüzzaman’ın vefatından sonra Hüsrev ağabey ayrı bir kulvarda hizmetlerini yürütmüştür. 1977’de vefat eden Hüsrev ağabey sonrası aynı tarz hizmetleri devam ettirmişleridir.
Ahmet Hüsrev hattı Kur’an-ı Kerim okunması kolaylığı ile en çok satılan Kur’an-ı Kerim mushafı olarak piyasada en fazla talep edilenler arasında yer almaktadır.
Gerek Kur’an-ı Kerim basım ve dağıtımı gerekse orijinal Osmanlıca hattı ile Risale-i Nurları yazarak öğrenme ve eğitimini yapma tarzı ile dış dünyaya fazla açılmayan, “sırren tenevveret” sırrını hizmet tarzında daha fazla dikkat eden bu hizmet grubumuzun nasıl etkin bir yöntemle çalıştığına bir profil isimden bahsederek konuyu daha iyi anlatma imkânı olacak inşaallah…
“Ağabeyler Anlatıyor–5” ve Adil Çelik ağabey
Adil Çelik ağabey Afyon Sandıklı ilçesinde 1904’te doğup 2011’de vefat ediyor. Risale-i Nur’ları 1926 da Santral Sabri (muhtemel isim) vasıtasıyla tanıyor 1927’de Üstad Bediüzzaman’ı ziyaret ediyor. Müteakip yıllarda, Afyon hapsinde ve müteaddit defalar da ziyaret ediyor. Risale-i Nurları tanımasından vefatına kadar geçen zamanda kesintisiz olarak Risale yazıyor. Ağabeyler anlatıyor-5 kitabında Ömer Özcan, hatırları kaydediyor. Adil ağabey merhumla 26 Temmuz 2010 tarihinde röportaj yapıyor, bu tarihten 11 ay sonra 11 Haziran 2011’de hakkın rahmetine kavuşuyor. Ziyaretinde bir ikindi namazında camide karşılaşıyor namaz sonrası eve varır varmaz rahlenin başına oturuyor başlıyor yazmaya. Mesnevi-i Nuriye’yi yazıyor o sıra. Şualar’dan tesirli bir ders de yapıyor.
Yetmiş beş yıldır kesintisiz risale yazmak ne demek?
Öğrenme metodunda yazarak öğrenmenin ne kadar etkili bir yol olduğunu izah etmek gereksiz söz kalabalığı olur.
Yazmak, hem teorik hem pratik eğitimdir. Davranıştır. Eğitimden maksad değişimin hayata yansımasıdır. Bilginin katre katre dem ve damarlara, akıl, kalp, ruh ve bütün lâtifelere,-tabir uygun düşerse- genetik yapıya dahi nüfuz eden bir ameldir, eylemdir.
Olayın bir de mânevi yönü, hem fikir, hem zikir, hem dua, hem ilim gibi daha birçok kazanımlarını dikkate alırsak 75 yıl kesintisiz risale yazan bir insan, iman-ı billah, marifetullah, ibadetullah, muhabbetullah, lezzet-i ruhaniye sürecini defalarca devr-i daim yapmış demektir. Ruhun hayat dercesine çıkmış demektir.
Şimdi Ankara Arenada düzenlenen Bediüzzaman Sempozyumu ile 75 yıldır risale yazan merhum Adil Çelik ağabey arasında “Ne âlaka?” diye bir sual akla gelebilir.
Evet hem de çok kuvvetli ve direkt alâka var efendim. Nasıl mı?
Arena’da Saat 9’da başlayacak program için gelen 10 bini aşkın, çoğunluğu pırıl pırıl nurani gençlerden oluşan topluluk salonu doldurmuş olması çok önemli bir göstergedir. Saat 9’dan sonra içeride yer kalmıyor. Muazzam bir düzen, disiplin, itina, dakik işleyiş. Bu bir sırdır. Bütün sosyal gruplara da ibret dersidir. Bu bir kuvvetli iradenin yansımasıdır. Sorumluluk şuurudur. İşte bu düzen ve diplinin arkasında yatan bir sır var o da; yazmak… Yazmayı bir hayat biçimi olarak yaşamak vardır. İman, hayat, şeriat vazifelerinden hayat vazifelerinden olan işi zamanında yapmak, zaman yönetiminin en güzel örneği.
“Yazıcılar” adıyla bilinen bu Risale-i Nur grubumuzundan kamu oyuna haberler yansımaz. İşte dışa yansıyan yönü beşincisini gerçekleştirdikleri Bediüzzaman Sempozyumuna yansımalarından bu değerlendirmeleri yapabiliyoruz. Şahsen bendeniz de bahsi geçen grubun iç dünyaları hakkında hiçbir malumatım ve müşahedem yok. Dışarıya yansımadan bu değerlendirmeleri yapıyoruz
Bir de ”İrfan Mektebi” adında bir dergi olduğunu, o derginin yazarlarından “İdris Tüzün”ün “Risale-i Nur’u Anlama ve İstifade Yolları” adında bir kitabını okudum ve bu köşede tanıtmaya çalışmıştım.
Milli Eğitim Bakanlığı ile okullarda "Seçmeli Osmanlı Dersi” okutulması konusunda işbirliği olarak Hayrat Vakfı ile protokol imzaladıklarını medyadan öğrendik. Bu da takdire şayan sevindirici bir gelişmedir.
Risale-i Nur eksenli bir çok cemaat ve gruplar var. Her biri temelde aynı bazı detaylarda farklılık gösteren usüllerde Risale-i Nurlarla iman ve Kur’an hizmeti yapıyorlar. Her grubun diğerinden farklı öne çıkan hizmet şekilleri var. Bugün Türkiye ve Dünya ölçeğinde İslâm dünyasında meydana gelen değişim rüzgârı risale eksenli dip dalganın dışa yansımasıdır.
Hayrat Vakfı tüzel kişilik olarak dışa yansıyan, fakat arka planda ve özde -tarif olarak-“Yazıcılar” olarak bildiğimiz Hüsrev ağabey referanslı, özünde Risale-i Nur eksenli hizmet grubumuz “sırren tenevveret” sırrı ile küçük dairedeki en önemli vazifeden tedricen geniş dairedeki vazifelere doğru açılımın arka planını merhum Adil Çelik ağabeyimiz profili ile münasebet kurarak dikkat çekmek istedim.
“Ağabeyler Anlatıyor-5, Nesil Yayınları Aralık 2011 İstanbul” kitabında daha başka enteresan şahıs ve hatıralar var. Onları da inşallah ayrı bir yazıda değerlendirelim.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.