Hasan CEMAL
Artık bu ülkede Genelkurmay başkanları da hesap veriyor!
Bu köşedeki 7 Eylül 2011 tarihli yazıma, “İlker Başbuğ Paşa’dan da hesap sorulmalıdır!” diye başlık atmıştım. Hukuk bu ülkede nihayet bir Genelkurmay Başkanı’na da dokunabiliyor. Ama sorular da bitmiyor, ‘asker-siyaset-demokrasi’ üçgeniyle ilgili konularda.
İnternet Andıcı Davası önemli bir dönemeç olarak gözüküyor.
Çünkü, burada askerin siyasete damardan müdahale ettiği konusunda çok çarpıcı örnekler var.
Dönem, 2007-2009 arası.
Çok yakın bir geçmiş.
Bu yıllarda Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ paşalar oturuyor.
Bu dönemde sayıları zaman içinde 43’e çıkan internet siteleri kuruluyor. Genelkurmay bünyesinde işletilen bu sitelerin amacına gelince:
Hükümet hakkında kara propaganda!
Her gün bu sitelerde Ak Parti’yle hükümeti aleyhine düzmece haberler çıkıyor.
Tayyip Erdoğan’ı, Abdullah Gül’ü yıpratmayı hedef alan gerçek dışı yayınlar yapılıyor.
Bu yalan haber ve yayınlar daha sonra 2008 yılında Ak Parti hakkında açılan kapatma davası iddianamesinde de kullanılıyor.
2007-2009 dönemini düşünün.
Ak Parti’ye Cumhurbaşkanlığı yolunu kesmek için verilen Çankaya Savaşları...
Cumhuriyet mitingleri...
27 Nisan muhtırası...
367...
Bütün bunlara rağmen genel seçimleri yüzde 47 ile kazanması engellenemeyen Ak Parti hakkında, bu kez, 2008 başında açılan kapatma davası.
Bir başka deyişle:
Yargısal darbe girişimi!
Bu iki yıllık süreçte asker, perde arkasında baş rollerdeydi.
Bu bakımdan, İnternet Andıcı Davası da askerin bu rolünün ne kadar derinlere indiğini gösteren çok çarpıcı bir örnek...
Düşünebiliyor musunuz?
Komutanlar ya da büyük paşalar, Genelkurmay’da düğmeye basıyor ve kurdurdukları internet sitelerinde iktidar partisi, cumhurbaşkanı, başbakan hakkında kara propaganda yaptırıyorlar.
Genelkurmay bünyesindeki bu sitelerde, iktidar partisini kapattırabilmek için yalan haberler uçuruluyor.
Ne denir ki?
Akıl alır gibi değil.
Kabul edilebilir hiçbir yanı yok.
Eğer hukukun üstünlüğü diyorsak, eğer demokrasi diyorsak, internet andıcı olayı bunların yerle bir edilmesidir.
Sadece bu dava bile, askerin bu ülkede nasıl boğazına kadar siyasete battığını ve bundan tümüyle temizlenmeden hem kendisinin, hem de demokratik rejiminin düzelmeyeceğini göstermektedir.
Davanın bir numaralı sanığı olarak halen tutuklu olan eski Genelkurmay İkinci Başkanı ve Birinci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız’dan başlayarak hapiste olan bazı asker kişiler, zamanın Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u da işaret etmektedirler.
Hasan Iğsız Paşa, ‘internet andıcı’nın Başbuğ Paşa’ya sunulup sunulmadığını bilmediğini savcılıkta belirttikten sonra, şu eklemeyi yapmak mecburiyetini hissetmiştir:
“Sunulmadan yapılmaz!”
Sözü uzatmak yersiz:
İlker Başbuğ Paşa’dan internet andıcı konusunda hesap sorulmalıdır!
*
Yukarıdaki yazım yeni değil.
7 Eylül 2011 tarihli.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Paşa’dan hesap sorulmalı diye biten bir yazı bu.
Ve hukuk, bu ülkede de nihayet bir Genelkurmay Başkanı’na da dokunabiliyor.
Ama sorular da devam ediyor:
Türkiye’de asker-siyaset ilişkisinin demokrasilerdeki olağan yerine oturması için daha neler yapmak lazım?
Askerin ‘sivil otorite’ye tabi olması demokrasi için yeterli şart olabilir mi?
Milliyet
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.