Nagehan ALÇI
Sivilleşmenin zaferi
Bugün, yani 6 Ocak 2012 Türkiye için bir milat. Bugün bu ülkede ilk kez eski bir genelkurmay başkanı, hükümet hakkında olumsuz propaganda siteleri kurdurmaktan, darbe ortamı hazırlamaktan ve eylem planları kaleme aldırmaktan sorgulandı ve tutuklandı. Bu sivilleşmenin zaferidir! Bu hukukun önünde eşitliğin zaferidir! Bu demokrasinin zaferidir!
Olanlara bakıyorum da... İlker Başbuğ'un şüpheli sıfatıyla adliyeye gitmesi. Saatler süren ifade. Tutuklama talebiyle mahkemeye sevk. Mahkemede geçen saatler. Sabaha karşı açıklanan karar. Başbuğ'un cezaevine götürülüşü... Son derece iç burkucu bir tablo! Keşke, diyorum, keşke böyle olmasaydı. Keşke bu ülkenin ordusunun içine yerleşmiş darbecilik alışkanlığı bazı komutanlarımızı böyle esir almasaydı. Keşke İlker Başbuğ bu ülkeyi halkından korumaya çalıştığını ve sivil iradeyi hiçe saydığını ve bunların demokratik hukuk devletlerinde ağır bir suç olduğunu zamanında görseydi...
***
Ama göremedi. Başbuğ görev süresinin başından itibaren kendini bir askerden çok bir siyasetçi, bir sosyolog, bir ideolog olarak tanımladı. Toplumu şekillendirmeye, yargıyı etkilemeye, sivillere gözdağı, gazetecilere 'ayar' vermeye kalktı. Şimdi yargılandığı internet andıcı ve 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' hiç şaşırtıcı değil aslında. Başbuğ o sitelerde hedeflenen ama gerçekleştirilemeyen propaganda, o belgede planlanan AK Parti ve Gülen Hareketi'ne yönelik iftira ve yıpratma çalışmalarının işaretlerini göğsünü gere gere verdi. Ne zaman mı? Nisan 2009'da.
O tarihte Harp Akademileri Komutanlığı'nda birçok gazeteciyi toplayıp iki saati aşan bir brifing verdi Başbuğ. Benim de dinlediğim o brifingde açık açık iki düşmandan bahsetti: PKK ve Gülen Cemaati. İkisi ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini anlattı. Yani eli silahlı bir terör örgütü ile bir sivil toplum hareketini aynı kefeye koydu, klasik 'iç düşman' algısıyla kendi döneminde neyle mücadele edeceğini tasvir etti.
Yani kendi halkının bir bölümünün düşman olduğunu hiç saklamadan, gizlemeden gazetecilere anlattı eski genelkurmay başkanı. Tabii o zaman bizler ne andıç sitelerinden ne de mücadele planlarından haberdardık. Gülen cemaatine karşı cephe alacağını anlamıştık ama ötesini bilmiyorduk. Bu konuşmayı yaptığı tarih ile irticayla mücadele eylem planının yazıldığı tarih birbirini tutuyor. İkisi de Nisan 2009! Böyle bir tesadüf olabilir mi?
Hasan Iğsız, Hıfzı Çubuklu, Dursun Çiçek tutuklu olarak yargılanırken sürecin yukarı doğru işletilmesi hukukun gereğidir. Hatta geç bile kalındı. Bundan sonra süreç geriye doğru işletilmeli ve aynı kapsamda Yaşar Büyükanıt da yargılanmalıdır. Zira onun döneminde faaliyette olan psikolojik harp siteleri ortada. Hadi onu geçtim, e-muhtıra bütün Türkiye'nin gözünün önünde duruyor maalesef...
Akşam
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.