Mehmet Ali KAYA

Mehmet Ali KAYA

Asırlara göre mücedditler

İslam bilginleri müceddit görevini yapan ve mücedditlerin özelliklerini taşıyanları inceleyerek her asrın müceddidini tespite çalışmışlardır. Tespit edilen bu isimlerin bazılarında ittifak edilmiş, bazılarında ise ihtilaf edilmiştir. Ancak bizim de araştırmalarımız sonucu aşağıda belirlediğimiz “On iki İmam”ın asrın müceddidi olduğu, on üçüncü ve son müceddidin de ahir zamanda haber verilen ve beklenen “Ahir zaman müceddidi ve Mehdi” olduğu kanaatına ulaşılmıştır.

Elbette bu kanaat kimseyi bağlamaz. Bir başkası da yaptığı araştırma sonucu başka bir kanaata ve sonuca ulaşabilir. Biz bundan başka doğru yoktur demiyoruz. Ancak bizim araştırmalarımızın sonucu budur diyoruz. Doğrusunu Allah bilir.  

Biz her hicri yüz yılda müceddid olanları şöyle sıralayabiliriz:
1- Ömer b. Abdülaziz (1)  (H. 17-102/M. 638-720)
2- İmam-ı Şafii (2)  (H. 150–204 / M. 767–819)
3- Ebu’l-Hasan Ali El- Eş’ari (H.260–324 / M.873–936)   
4- Ebu Hamidi’l- Isfarayani (H. 344-955 / M. 406-1016)
5- İmam-ı Gazali (H. 450–505/M. 1058–1111)
6- Fahreddin-i Razi (H. 544–606 / M.1149–1209)
7- Mevlana Celalettin-i Rumî (H. 604–672/ M.1207–1273)
8- Zeynüddin-i Irakî (H. 725-806 / M. 1325-1403)
9- Celaleddin-i Suyutî (H.849–911/ M.1445–1505)
10- İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani (3)  (H. 971- 1033 / M. 1563-1624)
11- Şah Veliyullah Dehlevi (H.1114–1176 / M. 1702–1762)
12- Mevlana Halid-i Bağdadi (4)  (H.1193–1242 / M. 1776–1826)
13- Bediüzzaman Said Nursi. (H.1293 – 1379 / M. 1878–1960)

Mevlana Halid-i Bağdadi’nin talebelerinden Mustafa İsmet Efendi “Risale-i Kudsiye” isimli Nakşibendî Tarikatı Halidiye Kolu usulünü beyan eden ve Osmanlıca nüshası bulunan eserinde “Ehl-i keşfin haber verdiğine göre Mevlana Halid’den sonra Müceddit olarak Mehdi”nin geleceğini, başka müceddidin olmayacağını” açıkça yazar ve talebelerine ders verir. (5)

Bu müceddidlerin dışında tarikat şahları ve aktapları vardır ki, onlar hidayet rehberleri olmuşlardır. A. Kadir Geylani, Ahmed Yesevi, Muhyiddin-i Arabî, Şazeli gibi...  Ancak tarikat şeyhleri her ne kadar âlim ve abid de olsalar mücedditlerin ve müçtehitlerin makamına ulaşamazlar.  Onlar da müçtehid ve mücedditlere uymak mecburiyetindedirler. Çünkü bir insan tarikat şeyhinin sözünü tutmazsa bir şey lazım gelmez. Ama bir müçtehidin şeriattaki içtihadına muhalefet etse şeraite muhalefet etmiş olur ve günaha girer. Bunun için tüm ehli tarikat, şeriatın kabul ettiği bir ehl-i hak mezhebe uymuş ve tabilerini de uymaları konusunda uyarmışlardır.

Zira şeriatta imam olan bir müçtehid veya müceddid zamanın devlet başkanı olan imam ve halife gibidir. Onları “Hilafet-i Maneviyenin” temsilcileri sayılırlar. O asırdaki tüm tarikat şeyhleri onun emrindeki vali, kaymakam ve mahalle muhtarı gibidirler. Herkes haddini bildiği ve imama ittiba ettiği ölçüde maiyetindekilere hükmedebilir ve Allah’ın rızasını kazanabilirler. Tüm hak tarikatın şeyhleri bu sınırları en iyi şekilde korumuşlardır.

Asrın müceddidi olan büyük insanlar genellikle Peygamberimiz’in (sav)  neslinden gelmişlerdir. Kimi Haseni, kimi de Hüseyni’dir. Bundan dolayı peygamberimiz (sav) “Size iki şey bırakıyorum, biri Kitabullah, diğeri de Ehl-i Beytim” (6)  “Kıyamette bu iki emanetten soracağım” (7)  buyurmuşlardır.

Peygamberimizin (sav) ehl-i beytine dikkatleri çekmesinin hikmeti bu olsa gerektir. Yüce Allah da, “Resulullah sizden hiçbir ücret beklemez, ancak Ehl-i Beyt’ine sevgi bekler” (8)  buyurarak nazarları o yöne çekiyor. Çünkü peygamberimiz (sav) “Ehl-i Beytim Nuh’un (as) gemisi gibidir. Ona sığınan kurtulur” (9)  buyurarak fitne ve kargaşa zamanında kurtuluşun ancak ehl-i beytten olan asrın imamına uymakla mümkün olacağını ümmetine haber veriyor. Bu peygamberimizin (sav) ümmetine olan şefkatinden kaynaklanmaktadır. İmam-ı Rabbani de, “Ehl-i Beyt’imi sevmek, ehl-i sünnetin sermayesidir” (10)  hadisini naklederek aynı hususta müntesiplerini ve tüm inananları ikaz eder. 

Müminlerin devamlı duası selavat-ı Peygamberi olan “Allah’ım Al-i İbrahim gibi Al-i Muhammed’in neslini de mübarek kıl” duası kabul edilmiştir ki, Al-i İbrahim neslinden peygamber geldiği gibi, Al-i Resulullah’dan da müceddid ve müçtehitler silsilesi gelmiş... Peygamberimiz (sav) Ehl-i Beyt’ine muhabbeti emrederek, ümmetin istikametini istemiştir. Ehl-i Beytine sevgisinin sırat-ı müstakimi netice vereceğini, beliğane ifade etmiştir.

Nihayetinde Hz. Mehdi tüm müceddid ve müçtehidler silsilesini birleştirip son bir irşad görevi yapacaktır. Nitekim öyle de olmuştur. Bediüzzaman, “Ben hem Hasani, hem Hüseyniyim” diyerek bunu belirtmiştir.

Allah’ın (cc) gerçek velileri bu müceddit ve müçtehitlerdir. Çünkü İmam-ı Azam bunun için “Âlimler Allah’ın velileri değil ise yeryüzünde veli yoktur” buyurmuşlardır. Peygamberimiz (sav) buyurdular ki: “Yüce Allah buyurdu, kim benim velime, veli kuluma düşmanca davranırsa, ben ona harp ilan ederim. Kulumun bana yaklaşmak için yaptıklarının katımda en sevimli olanı üzerine farz kıldığım ibadetlerdir. Kulum bana nafile ibadetlerle de yaklaşmaya devam eder. Nihayet onu severim. Onu sevince de, onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olurum. Benden bir şey isterse, şüphesiz ona veririm. Bana sığınırsa onu korurum, benden bir şey isterse kabul ederim.” (11) 

İbn-i Hacer, “Veli, Allah’ı bilen ve ona itaatte devamlı olan ve ihlâslı olan kişidir” der. Yemenli Şevkani de bunu kabul eder. Nitekim Yüce Allah veliyi tarif ederken: “İman ve takvayı esas alır.” (12)  Veli, ihlâsla, Allah rızası için emr-i İlahiyi icraya çalışan ve rızadan ayrılmayan kuldur. Şu halde, onun hiçbir günahı yokken ona düşman olup yaptıklarına karşı çıkan, onun temsil ettiği iman ve ibadet ve ahlaka düşman olmuş oluyor demektir. İhlâs ve ihsan mertebesine ulaşan veliler de ibadeti, ceza ve mükâfat için değil, Allah’a olan sevgi ve bağlılığından dolayı yaparlar. İbadet, onların ruh gıdalarıdır. O’na yaklaşmak için vasıtalarıdır. Nafile ibadetler için de zikir, tesbih, dua ve tefekkür vardır. Farz ibadet içinde haramdan kaçmak da vardır. Hadisin anlamı: “İçlerine koyduğum nurum sebebiyle onun kulağı, gözü olurum, emrim ve rızam dışına çıkmazlar. Yaptıkları işlerde bu nur ile yardım ederim de, bu iş uygun ve düzgün olur.” (13)  Şevkani bu hadisi izah eden müstakil bir eser yazmıştır.

Peygamberimiz (sav) buyurdu: “Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisi gibidir. Buna sığınanlar kurtulur” (14)  Yani mücedditler ve müçtehitlerden her hangi birisine uyan kurtulur. Tabii ki her asrın insanı o asırdaki müceddide uymalıdır. Nitekim bu konuda da peygamberimiz (sav) “Asrın imamını tanımayan cahiliye üzerine ölür” buyurur.  Cahiliyenin ne olduğunu bilen bu hadisi anlamakta zorlanmaz.

Dipnotlar:
1-Hilafet noktasında. Bu isimde, Zühri, Ahmed bn. Hambel, mütekaddidimin ve müteharrin imamlarından bazılarının ittifakları vardır.) (Avnü’l- Ma’bud 11: 384-387
2-Ahmed bn. Hambel onu müceddid olarak kabul ederken, (Keşf’l- Hafa, 1: 244) Mevdudi ise, dört mezhep imamını bir müceddid kabul eder. (İslamda İhya Hareketleri, Mevdudi, s. 55-56)
3-Şualar, 139, 152
4-Bediüzzaman, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, 15
5-Mustafa İsmet Efendi, Risale-i Kutsiye, (Osm.) s. 76
6-Tirmizi, 2: 308; Müslim, Fazail-i Sahabe, 1
7-Hilyetü’l – Evliya, Ebu Nuaym, 1: 355
8-Şura Suresi, 42:23
9-Hilyetü’l - Evliya, Ebu Nuaym, 4: 306
10-Mektubat, 2; 36.Mektup
11-Buhari, Rikak, 28
12-Bakara Suresi, 2: 257; Yunus Suresi, 10: 62-64
13-Şevkani, Katrü’l- Veli ala Hadisi’l- Veli,  s.427-436
14-Mektubat-ı Rabbani 1: 51.Mektup

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.