Şahin DOĞAN
Aşk
Firak olmadan visal olmaz, doğru. Visal olmadan firak olur mu? Duygular yaşanınca güzel, kelimelere aktarılınca ölüyor. Ebedi firak, ebedi visal ikisi de muhal. Aşk ulaşılamayandır, kavuşulamayandır, uzakta olandır. Aşkın anlamı bir araya gelememek, kavuşamamak. Visal bitirir aşkı. Aşk son tahlilde tensel bir haz. Bu açıdan cinsellik ile aşkı tam manasıyla ayırt etmek güç.
Doğunun aşkı, aşk dışında her şeye benziyor. Aşk çoğu şeyde olduğu gibi yatağını, gerçek mecrasını batıda buldu. Aşk batıda ete kemiğe büründü. Leyla-Mecnun, Kerem-Aslı, Ferhat-Şirin bunlar tahayyülün çocukları. Romeo-Jülyet bu tahayyülün batıya yansıyan burcu. Doğu sade tahayyülden ibaret bir diyar. Aşkı bile gerçek değil, hayali.
Aşkı ikiye ayırır doğu: hakiki ve mecazi. İnsanın Allah’a olan sevgisi hakiki, insanın insana olan sevgisi mecazi. Yaşamı bile hayalden ibaret gören bir medeniyet için bu çok olağan. İnsan insana aşık olur. Görülmeyen, madde olmayan, cisim olmayan, her şeyden münezzeh bir varlığa aşık olamaz insan; ancak itaat edebilir. Çünkü mahiyetler farklı. Ama aşık olduğunu söyleyen yüzlerce mutasavvıf yalan mı söylüyor?
Aktarılamayan tek tecrübe mistik tecrübe. Diğer tecrübeler aktarılabilir mi? Hakiki aşkın tahtında oturan Mevlana, tasavvuf uzmanı Abdulbaki Gölpınarlı’ya göre veliler velisi, yine aynı Gölpınarlı’ya göre deniler denisi. Bu zıt hükümlerin ikisine birden doğru demek mümkün mü? “Bana haktan nida geldi, gel ey aşık ki mahremsin, bura mahremler makamıdır, seni ehl-i vefa gördük” der, Nesimi.
Bunun bedeli ulema-i rüsumca derisinin diri diri yüzülmesi olur. Ah şu ulama-i rüsum ah! Hangi aşığın idam fetvasını vermedi ki! Devlet onda, servet onda, makam onda, yetki onda, kılıç onda, zer onda, zor onda. Aşığın elinde aşkından başka bir şeyi yok. Yeryüzünde bundan daha adaletsiz, daha hakkaniyetsiz bir müsabaka olabilir mi? “Aşk imiş her ne var ise alemde ilim bir kıyl-ü kal imiş ancak.” Keşke durum her zaman Fuzuli’nin dediği gibi olsa!
Stendhal’e göre aşk kristalizasyondur, merkezileşmektir, yoğunlaşmaktır. Bu anlamda birden çok aşklar çıkar ortaya. Bilgi aşkı, para aşkı, makam aşkı, evlat aşkı, ten aşkı… İnsana göre Leylalar ve Mecnunlar değişebiliyor. Allah insana şefkat eder, insan Allah’a aşık olur. Bu itibarla şefkat aşktan daha kucaklayıcıdır. Zat-ı Ahmediye dahil Allah’ın bir faniye aşık olması düşünülemez. Aşk acizliktir, kusurdur çünkü.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.