Şahin DOĞAN
Ateist ile Müslüman Tartışması -1-
Ateist: Size biraz garip gelecek ama ben tanrının olmadığından eminim. Sizin anlayışına göre Allah benim kalbimi iman etmeye kapamış. Eğer iman etmemi istemiş olsaydı kalbimi kilitlemezdi. Tanrının olmadığını anlamak için çok uzağa gitmeye gerek yok. Çevremiz de yaşanan kötülüklere, haksızlıklara, zulümlere bakmak yeterli. Bunlar sadece insandan kaynaklanan ahlaki kötülükler değil (öyle olsaydı bile durum değişmeyecekti çünkü size göre insanı yaratan da Allah) yaratılıştan kaynaklanan seller, felaketler, doğal afetler, körler, topallar, cüzamlılar gibi tabii kötülükler. Bunlara görmek için hastanelerde, ameliyathanelerde, hapishanelerde, işkence odalarında, kölelerin barındığı kulübelerde, savaş meydanlarında, idam sehpalarında bir parça gezinti yeter sanırım. Eğer sizin iddia ettiğiniz gibi mutlak iyi, mutlak güzel bir tanrı olsaydı çevremizde gördüğümüz bu kadar kötülük, çirkinlik, haksızlık olmazdı. Çünkü mutlak iyi bir tanrı inancı ile bu kadar kötülüğün bir arada olması aklen imkansızdır. Böyle bakınca tanrı inancı yanıltıcı ve ayartıcı bir iyimserlik duygusu üzerine inşa edilmiş gibi.
Müslüman: Tanrı’nın olmadığından emin olmanız doğrusu çok şaşırtıcı. Ben ise sizin aksinize Allah’ın (Müslüman olduğum için Allah demeyi tercih ediyorum) var olduğundan kesinlikle eminim. Demek oluyor ki ikimiz de kendi inancımızdan eminiz. Hiçbir şek ve şüphemiz yok. Ama yine de kafama takılan bazı sorular var. Saydığınız kötülükler Allah inancına bir parça halel veriyor gibi ama Allah’ı nasıl kesin olarak ortadan kaldırıyor, onu anlayamadım. Mesela tanrı iyiliklerle birlikte kötülükleri de henüz esrarına akıl erdiremediğimiz derin bir amaca matuf olarak yaratmış olamaz mı? Dünyada kötülüklerin olması Allah’ın yokluğu için kafi bir neden değil bence. Allah bütün bu saydığınız kötülükleri iyiliklere birer basamak olsun diye yaratmıştır. Kötülük olmasaydı iyiliğin ne kıymeti kalırdı? Dünyada her şey zıddıyla biliniyor. İman etmeyişinizin nedeni Allah’ın kalbinizi kilitlemiş olması değil sizin imana karşı kalbinizi ve kapılarınızı kapatmış olmanızdır. Yani sorun Allah da değil siz de. Gerçi Allah’a inanmayan biriyle kader gibi nazik bir konuyu konuşmak yanlıştır ama neyse.
Ateist: Biliyorsunuz Din Felsefesinde bu kötülük problemi (teodise) adı altında uzun uzadıya tartışılmış. Meşhur filozof David Hume’nin antik yazar Epikür’den esinlenerek sorduğu şu sorulara: “Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? O halde güçsüzdür. Gücü yetiyor da önlemek istemiyor mu? O halde kötüdür. Hem gücü yetiyor hem istiyor mu? O halde kötülük nereden geliyor?” (David Hume, Din Üstüne) Aradan binyıllar geçmesine rağmen dindarlarca tatmin edici bir cevap verilebilmiş değil hala. Kendisi de bir Hıristiyan olan filozof Kant bu çaresizlik karşısında “Bütün Felsefi Teodise Denemelerinin Başarısızlığı Üzerine”(çev. Metin Akbaş, Doğu-Batı) başlıklı meşhur makalesini yazmak zorunda kalır. Orada da ustalıkla işlendiği üzere kötülükler tanrının varlığı üzerine sonsuza dek kuşku bulutları oluşturacağa benziyor.
Müslüman: Konuyu biliyorum. İslam Tarihinde de Batı dünyasından biraz farklı olarak Allah’ı tenzih babında başta Gazzali olmak üzere bu mesele enine boyuna tartışılmış. Kötülük iyiliğin yokluğudur. Kötülükten ne anladığımız, kötülüğün tarifi konusu belki biraz muğlak ama yine de dediğim gibi kötülüklerin varlığı ciddi bir problem olsa bile tek başına Allah’ın yokluğu için kafi bir neden değil. Ateistlerin dört elle mal bulmuş mağribi gibi bu probleme sarılması ellerinden Allah’ın yokluğunu ispat edecek başka sahici nedenlerin olmayışından kaynaklanıyor. Sadece bu mesele de bile bilhassa Batı dünyasında modern zamanlarda kaleme alınmış çok başarılı tesodise savunmaları yok değil. Bunun için John Hick ve Richard Swinburne gibi din felsefecilerinin bazı yapıtlarına göz atmak yeterli. Ayrıca bizim için kötülük sorunu varsa sizin için de güzellik sorunu var. Objektif bir istatistiki değerlendirme yapacak olursak insan hayatında güzelliklerin kötülüklerden daha fazla olduğunu siz de göreceksiniz. Antoni Flew’i bilirsiniz meşhur ateist duayen sonun da “Yanılmışım Tanrı Varmış” demek zorunda kaldı ve bu ismi taşıyan bir kitap yazdı.
Ateist: Bana kalırsa tanrı olmasaydı her şey daha net ve anlaşılır olurdu. Her şeyi anlamsız kılan yada kolayca anlamayı güçleştiren tanrının var olma ihtimali. Tanrının yokluğu durumunda tarihte okuduğumuz ve çevremizde gördüğümüz bütün haksızlıklar, adaletsizlikler, zulümler normal ve sıradan. Çünkü güçlü olan zayıfı eziyor. Ama işin içine metafizik bir öğe olarak mutlak iyi, güzel ve güçlü bir tanrı girince durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Kötülük problemi sizce tek gibi görünüyor ama bazıları var ki binlerce iyilik ve güzelliği anlamsız hale getirebiliyor. Tek başına ölüm gibi büyük ve trajik bir son bile hayattaki bütün iyilik ve güzellikleri zehirlemeye yetiyor. Bence sizin gibi optimistler (iyimserci) insanlığın acılarını Schopenhauer’ın tabiriyle hem görmezlikten geliyor hem de hafife alıyor. Bu hususta tatmin edici bir kanaate varmak için insanlığın tarih boyunca çektiği ahlaki ve tabii acıları derinlemesine duyumsamak gerekiyor. Volter’in Candide’sini özellikle okumanızı öneriyorum. Antoni Felw, sizin anladığınız manada iman etmedi “bir tanrı olabilir” dedi sadece. Hıristiyanlar da Yahudiler de tanrının varlığına inanıyor ama siz Müslümanlara göre onların imanı geçerli ve sahih değil. Çünkü İslam’a göre tek bir tanrıya inanmak yetmiyor Kur’an da anlatılan tanrıya kayıtsız-şartsız iman etmek gerekiyor. Kısacası Flew için sevinmenizin bir anlamı yok yani.
Müslüman: Çok takıntılı gibisiniz. Kötülüğe takılıp kaldınız. Mesela yüz kapılı bir saray var, siz oraya girmek istiyorsunuz. Bu sarayın 95 kapısı açık 5 kapısı kapalı. Siz inatla bu kapalı olan 5 kapının birisinden girmek istiyorsunuz saraya. Giremeyince de saray kapalıdır diyorsunuz. Halbuki diğer 95 kapı girmek için sizi bekliyor. Durumunuz aynen buna benziyor. Allah’ın varlığına inanmak için yüzlerce neden varken bir hikmeti olduğu anlaşılan kötülüğe takılıp kalıyor ve sonra kötülük varsa tanrı yoktur hükmüne varıyorsunuz. Ben şahsen ateizmi insan doğasının benimseyebileceği son düşünce olarak görüyorum. Tarihe baktığımızda doğru veya yanlış ateist bir toplum gösteremezsiniz. Bütün antropolojik ve arkeolojik veriler bunu gösteriyor. Bu durum bize gösteriyor ki insanoğlu dinsiz yaşayamıyor. İnsanlığın büyük kafalarına bakın büyük çoğunluğu dindar. Shakespeare, Dostoyevski, Dante, Tolstoy, Gandi gibi.
Ateist: Benim gibilerin durumunu anlatmak için verdiğiniz saray örneği çok ilginç. Ben sadece kötülük yüzünden değil diğer ontolojik, epistemolojik nedenlerin dahi tanrının varlığını ispat etmekte yetersiz kaldıklarını düşünüyorum. Bana göre sarayın 95 kapısının hepsi felsefi olarak kapalı. Hepsinden girmeyi denedim ama olmadı. Saydığınız isimler bekli ateist değil ama sandığınız gibi dindar da değil. Bunların büyük çoğunluğu özellikle Dostoyevski dindar değil agnostik. (bilinemezci) bunu anlamak için Karamazof Kardeşlerdeki İvan karakterine dikkatle bakmak yeterli. Biliyorsunuz agnostiklerle ateistler kardeş sayılır.
(Devamı gelecek yazıya)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.