Ayasofya camii de Ruhban okulu da açılsın!
Çoğunluğun beklentisi geçmişte gasp edilen her türlü özgürlüklerin iade edilmesi...
Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılabilmesi için yeni seçenekler bulunması talimatını vermesi gözleri Ayasofya'ya da çevirdi.
Erdoğan’ın talimatıyla Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala başkanlığında uzmanlar ve ilgili kurum yetkilileri özel bir ekip oluşturdu. Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) bünyesinde de Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasına yönelik çalışmalar hızlandırıldı.
Kurumların ortak çalışmasında Ruhban Okulu’nun yüksekokul düzeyinde açılışına imkân verecek formül üzerinde duruluyor. Türk cemaatlere de özel dini okul açma izni vermek anlamına gelen lise eğitimi ise ancak anayasa değişikliği ile hayata geçebilecek. Heybeliada Ruhban Okulu’nun 1971’de kapandığı statüde yeniden açılması için anayasa değişikliği de bir diğer formül.
AYASOFYA CAMİİ DE AÇILSIN
Ruhban Okulu'nun açılması azınlıkların elinden alınan haklarına kavuşması manasına geliyor. Her ne kadar bazı gruplar okulun açılmasına şiddetle karşı çıksa da insanca yaşamanın yolu bu tür özgürlüklerden geliyor. Bediüzzaman Said Nursi, azınlıklara verilen hürriyetlerinin sadece Türkiye için değil Hıristiyan ülkelerinde yaşayan Müslümanların da hürriyetlerinin önünü açacağına dikkat çekiyor.
1930 ile 1935 yılları arasında restorasyon çalışmaları nedeniyle kapatılan Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk’ün emri, Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 kararıyla müzeye çevrildi. O tarihten beri mahzun mabed olarak da isimlendirilen Ayasofya'nın tekrar camii olarak hizmet vermesine dair talepler her geçen gün artıyor.
Bir çok sivil toplum kuruluşu Ayasofya Camii'nin kapalı olmasını bahçesinde namaz kılarak protesto etmişti. Geçtiğimiz günlerde bir vatandaşın TBMM'ye verdiği "Ayasofya Cami olsun" dilekçesi de işleme konmuştu.
Şimdi çoğunluğun beklentisi geçmişte gasp edilen her türlü özgürlüklerin iade edilmesi. Bunun için Ruhban Okulu da, Ayasofya camii de açılmalı.
BEDİÜZZAMAN'IN AYASOFYA VE AZINLIKLAR İSTEĞİ
Hem Demokrata ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur'un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya'yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Bu ise, bu mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik'i görmek istedim ve geldim. (Emirdağ L. Sh. 449)
Ezan-ı Muhammedînin (a.s.m.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya'yı, beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek ve halen İslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, yirmi sekiz sene mahkemelerin muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraatine karar verdikleri Risale-i Nur'un resmen serbestîsini dindar Demokratlar ilân etmeli ve bu yaraya bir nevi merhem vurmalıdırlar. O vakit âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zâlimane kabahatları onlara yüklenmez fikrindeyim. Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki saat baktım ve bunu yazdım. (Emirdağ L. Sh. 396)
AZINLIKLAR
Rum ve Ermenilerin hürriyeti ile ilgili bir soruya Bediüzzaman Said Nursi, şer'i olarak onlara zulmedilmemesi ve rahat bırakılması gerektiğini ifade ediyor. Said Nursi, azınlıklara verilen hürriyetlerinin sadece Türkiye için değil Hıristiyan ülkelerinde yaşayan Müslümanların da hürriyetlerinin önünü açacağına dikkat çekiyor.
İşte Münazarat adlı eserinde geçen o bölüm:
Sual: Pekâlâ, kabul ettik ki hürriyet iyidir, güzeldir. Fakat şu Rum ve Ermenilerin hürriyeti çirkin görünüyor, bizi düşündürür. Reyin nedir?
Cevap:
Evvela: Onların hürriyeti, onlara zulmetmemek ve rahat bırakmaktır. Bu ise, şer'îdir. Bundan fazlası, sizin fenalığınıza, divaneliğinize karşı bir tecavüzleridir, cehaletinizden bir istifadeleridir.
Saniyen: Farz ediniz ki, hürriyetleri bildiğiniz gibi size fena olsun. Lâkin, yine biz ehl-i İslâm zararlı değiliz. Çünkü, içimizdeki Ermeniler üç milyon olmadığı gibi, gayr-ı müslimler dahi on milyon yoktur. Halbuki bizim milletimiz ve ebedî kardeşlerimiz üç yüz milyondan ziyade iken, bunlar üç müthiş kayd-ı istibdat ile mukayyed olup, ecnebilerin istibdâd-ı mânevîlerinin taht-ı esaretlerinde ezilirler. İşte hürriyetimizin bir şubesi olan gayr-ı müslimlerin hürriyeti, bizim umum milletimizin hürriyetinin rüşvetidir. Ve o müthiş istibdâd-ı mânevînin dâfiidir. Ve o kayıtların anahtarıdır. Ve ecnebîlerin, bizim dûşümüze çöktürdükleri müthiş istibdâd-ı mânevînin râfiidir. Evet, Osmanlıların hürriyeti, koca Asya talihinin keşşafıdır. İslâmiyetin bahtının miftahıdır, ittihad-ı İslâm sûrunun temelidir.