Ayetlerde geçen Kitap ve Hikmet aynı şey midir, aynı ise hadisleri inkar etmek mi gerekir?
Sünnet inkar edenler, ayetlerde geçen “Kitap ve Hikmet”teki “Vav” harfinin hikmetin de kitabın içinde olduğu manasına verdiğini iddia ediyorlar. Arapça’da böyle bir kullanımın olduğunu diğer ayetlerle de kıyas ederek ve bazı muteber tefsirlerden kaynak...
Bu konuyu bir kaç madde halinde özetlemekte fayda vardır:
a) Kur’an’da yer alan “hikmet” kavramının sünnet manasında olduğunu söyleyen alimler olduğu gibi, onun Kur’a’nın bir hikmeti manasında olduğunu söyleyen alimler de vardır. Örneğin, Katade ve İmam Şafii gibi alimlerin yıldızları olan bazı alimler, Bakara 129. ayetinde yer alan“hikmet”in sünnet manasında olduğunu belirtmiştir.
- Bazı alimler “hikmet”in dini bilmek, dini kavramak ve peygambere ittiba etmek manasında olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre, Hz. Peygamberin (kavli, fiili davranışlarıyla ancak bilinenler konusunda) ona ittiba etmeyi gerektiren dini bilgilerdir.
- Diğer bazı alimlere göre “hikmet” Allah’ın kalbe koyduğu nurdur (anlama ve kavrama kabiliyetidir. (bu görüşler için bk. Taberi, Maverdi, Razî, Bakara, 2/129)
- Taberi’nin tercih ettiği görüşe göre “hikmet” kavramının bu ayetteki, manası, Hz. Peygamberin rehberliği olmaksızın anlaşılması mümkün olmayan hükümlerin bilgisi anlamınadır. (Taberi, Bakara, 2/129)
- Zemahşeri’ye göre, ayetteki “hikmet”ten maksat, şeriattır, Kur’an’ın hükümlerini açıklamaktır. (Zemahşeri, Bakara, 2/129) Kur’an’ın açıklaması ise Hz. Peygamberin sünnetini ifade eder. Zaten Hz Peygamberin Kur’an’ı tebliğ etme yanında onu açıklamak görevi de vardır. (bk Nahl,16/44).
- Semarkandi de ayetteki “hikmet”i Kur’an’ın öğütleri, helal-haramı (ahkamı) olarak değerlendirmiştir. (bk. Semarkandi, ilgili yer)
Öyle anlaşılıyor ki bu görüşlerin hepsinde netice itibariyle “hikmet”in başka manaları yanında sünnet manasının olduğuna da vurgu yapılmıştır. Özellikle Taberi’nin tercihi bunun göstergesidir.
b) Bir kelimenin farklı bağlamlarda farklı anlamları olabilir. Örneğin, hidayet kavramını ifade eden “el-Hüda” kelimesinin on yedi farklı anlamı olduğu bildirilmiştir. (bk. Mukatil b. Süleyman, Kitâbu'l-Vücûh ve'n-Nezâir)
Keza, hikmetle sorudaki iddiada bulunanların verdikleri misallerden biri KADİR suresinde yer alan “ruh” kavramıdır. Bu surede “ruh” kavramı -yaygın görüşlerden biri olan- melek Cebrail olarak değerlendirilmiştir. Halbuki İsra suresinde (17/85) Ruh kavramı bildiğimiz insan ruhu olarak değerlendirilmiştir. (bk. ilgili ayetlerin tefsirleri)
Hikmet kavramı da bütün Kur’an’da aynı manada kullanılmamıştır. Örneğin: “Kime hikmet verilirse muhakkak ki ona çok hayır verilmiş demektir.” (Bakara, 2/269) mealindeki ayette hikmet kavramını SÜNNET anlamına almak elbette mümkün değildir.
Buna mukabil, “(İbrahim ve İsmail dua diyor:) Ey bizim Rabbimiz! Onların içinden öyle bir resul gönder ki, kendilerine Senin ayetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları tertemiz kılsın. Şüphesiz azîz sensin, hakim sensin.” (Bakara, 2/129) mealindeki ayette yer alan “hikmet” kavramının Sünnet manasında anlamakta bir sakınca olmadığı gibi, bunun önemli bir gerekçesi de vardır. Çünkü ayetin başında özellikle Hz. Peygamberin kendisi söz konusu edilmiştir. Bu ise onun tebliğ ettiği Kur’an’ın yanında hepsi birer hikmet olan sünnetine de işaret edildiği anlamına gelir. Çünkü, bu alamda kitaptan farklı olarak hikmetin de öğretilmesi onun farklı bir anlamı olduğunun göstergesidir.
Bununla beraber, atıf edatı olan “Vav” harfinin asıl görevi aralarında bulunduğu iki şeyin farklı olduğunu göstermektir. Bu edatın bir nevi atf-ı tefsir olan (arasında bulunduğu iki şeyi ayırmayan) manası ise ikinci derecede yer alan bir manadır. Bu sebeple “vav” harfinin asıl manası, arasında bulunduğu iki şeyin farklı olduğunu göstermektir. Bu da ayette yer alan kitap ile hikmetin farklı şeyler olduğunun gerektirir.
c) Hikmet kelimesinin lügat anlamı: Menetmek, engellemek demektir. Çünkü hikmet, sahibini sağa-sola kaymaktan, yanlışa girmekten alıkor. Nitekim, “hayvanın dizgini”ne de hikmet denir. Çünkü onun dizgini onu yanlış yola girmekten korur. (bk. el-Beğavi, Bakara:32. ayetin tefsiri)
Demek ki, “hikmet” kelimesinin lügat manası dahi Bakara suresinin 129. ayetindeki hikmet kavramının sünnet olduğunu gösterir. Çünkü Hz. Peygamberin Kur’an’daki pek çok şeyi, ibadetleri, hükümleri beyan edip açıkladığı bilinmektedir. Ve bu açıklamalar sayesinde insanlar örneğin namazın, haccın, oruç ve zekâtın nasıl eda edileceğini öğrenmiştir.
d) Sorudaki iddiada, sanki Sünnetin varlığının, söz konusu hikmet kavramına bağlı olduğu gibi çok yanlış bir açıklamaya yer verilmiştir. Halbuki bu ayet sadece delillerden bir tanesidir. Hz. Peygamberin sünneti İslamın ikinci kaynağı olduğu hususunda ehl-i sünnet alimlerinin bir nevi icmaı vardır.
Başta dört mezhep imamı olmak üzere ehl-i sünnetin milyonlarca alimleri Hz. Peygamberin sünnetinin İslamın/Dinin/Şeriatın ikinci kaynağı ve bu sünnetin kaynağı da ayetler ve sahih hadis kaynakları olduğunu açıkça ifade etmişlerdir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.