Mustafa ULUSOY
Bağlanmak
Sonsuz ilmikler atılır insanın kalbine. Bağlandığımız kâinat kalbimize yağar. Yanaklarımızda bağlandığımız varlığın gülleri açılır. Işıkla ırmak sarmaş dolaş olur içimizde. Işıkla ırmak bile kalbimizde bağlanır birbirine.
Her şey bir şey, bir şey her şey olur bağlanmakla ve bir bahçeyi kucaklar gibi kucaklarız her şeyi. Soluğumuzda yıldızlar gölgelenir. Alnımızda hayatın hikâyesi yazılıdır. Bu bir bakıma bağlanmanın hikâyesidir.
Her şey gülüşümüzün ardında saklıdır. Bizden her şeye, her şeyden bize yollar, sonsuz yollar vardır. Yolların içinde en aydınlığı kalpten kalbe olandır. Bu yolun adı, bağlanmaktır.
Hayat insanın içinde pırıl pırıl bir salkım gibi büyür bağlanmakla. Yıldızlar gülümser gözlerimizde. Ay parıldar. Güneş aynı saatte dikilir tepemize aynı saatte geçici olarak ölür bizde.
Bağlanmak, en sevdiğim on kelimeden biri. Sanki hayatın bir sırrı da bu kelimede temerküz etmiş gibi gelir bana. Kelimelerin de bir kalbi varsa eğer, kalbi parlak nurla dolu olanlarından biridir bağlanmak. "Bu kelimeyi yaratan Mutlak Varlığa hamdolsun" demek gelir içimden. Neredeyse her şeye elini uzatmış kalbimizin bağlanışını anlamak, kendimizi anlamanın da yollarından biri olsa gerek.
Psikoloji, bağlanmayı anneyle çocuk arasına indirger. Halbuki bu ilk bağlanmadır. Bağlanma belki anneyle başlar. Erkeğin kadına, kadının erkeğe bağlanmasıyla da sınırlı kalmaz. Halka halka genişler ve her şeyi içine alır. Cenneti bile. Görüp görmediğimiz tüm varlıkları bile. Görünmeyenler içinde belki de en çok da meleklere bağlanırız. Ne hoş değil mi, görmediğimiz halde bağlanmak. Kalp gözün görmediğini görmez mi zaten? İyi ki kalbimiz var.
Varlıklarla aramızdaki bağlılık muhabbetle husule gelir. Muhabbet, kâinatın varoluş sebeplerinden biridir. Bağlanmanın da vesilesidir. Muhabbet her şeyi bir şey, bir şeyi her şey hükmüne getirip kalbimizi doldurur. Biz muhabbetle yaratıldıysak, muhabbetle de bağlanırız her şeye. Her şey de, her şeye muhabbetle bağlanır. Kâinat muhabbetin etrafında döner huşu ile. Muhabbet kâinatın sevinci, neşesi, şevkidir.
Bağlanmanın karşısına ayrılık çıkar ama. Ya da bağlanmanın karşısına karşılık bulamama çıkar. Kalbin kanatları kırılır bu kez. Hüzünlenir, acıya gark olur. Çünkü...
"Çünkü," der Zamanın Bedii, "Bâtın-ı kalb âyine-i Samed'dir ve O'na mahsustur."
Öyleyse?
Öyleyse, "Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-i harfiyle sev, mânâ-i ismiyle sevme. 'Ne kadar güzel yapılmış' de, 'Ne kadar güzeldir' deme.
Bu satırlar şöyle de okunabilir: Varlıklara mânâ-i harfiyle bağlan, mânâ-i ismiyle bağlanma. Bağlandığına, 'Ne kadar güzel yapılmış' diyerek bağlan.
Ve sonra yine devam eder: "Ve kalbin bâtınına başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. 'Allah'ım, bize sevgini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin sevgisini nasip eyle' de."
Kalp, bağlandığı varlıkların yanında olmasını talep eder. Sonsuza dek. İnsana istediği verilecektir. Ama bu dünyada değil. Acelemiz ne ki.
Zaman
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.