Bakışlara inen bulanık perde

Bakışlara inen bulanık perde

Katarakt'ta bilinmeyenler...

Katarakt, yeni doğmuş bebekte bile olabiliyor. Cerrahisi ise sanıldığı ya da söylendiği gibi lazerle yapılmıyor. ‘Fako emulsifikasyon’ olarak adlandırılan ultrasonik bir cihaz yardımıyla gerçekleştiriliyor

Hepimizin daha çok yaşlılık hastalığı olarak bildiğimi katarakt, yeni doğan minicik bebeklerde bile görülebiliyor. Göz içindeki lensin saydamlığını kaybederek göz merceğinin yoğunlaşmasıyla ortaya çıkan hastalık, görüntüyü bulanıklaştırıyor ve dolayısıyla görme sorunlarına yol açıyor. Çoğunlukla ileri yaşa bağlı olsa da doğumsal sebeplerden, bazı ilaçların uzun süreli kullanımına bağlı olarak (kortizon gibi), darbeler veya kimi metobolik hastalıklar (diyabet gibi) nedeniyle de katarakt oluşabiliyor. Beslenme, ultraviyole ışınları gibi risk faktörlerinin de hastalığı tetiklediği düşünülüyor.

GÜNLÜK YAŞAMI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Dünyagöz Hastanesi’nden Prof. Dr. Kazım Devranoğlu, hem katarakt hakkında merak ettiklerinizi hem de erken doğumun miniklerin gözlerinde yaratabileceği hasarları anlattı. Katarakt sorununda hastalar önceleri uzak ya da yakın görme bozukluğundan şikayet ediyor. Saydamlığın kaybolma derecesi yükseldikçe hem uzak hem de yakın görmeler, hastanın sosyal yaşantısını rahatsız edecek boyuta ulaşabiliyor.

Prof. Dr. Devranoğlu, teknolojinin gelişimiyle son yıllarda katarakt cerrahisinin korkulan bir ameliyat olmaktan çıktığına işaret ederek bir de uyarıda bulunuyor: “Katarakt lazer ile tedavi edilmez! Fako cerrahisi adı verilen bir işlem uygulanır ki bu da ultarsonik bir cihazla yapılır.” Fako cerrahisinin hekimin ustalığı geliştikçe hız ve mükemmellik kazandığını vurgulayan Prof. Dr. Devranoğlu, “Fako’nun başarısı küçük kesili bir ameliyat olmasından kaynaklanır. Göze küçük tüneller açılarak girilir ve merceğin ön kapsülü soyularak alınır. Gözü hem normal basınçta bırakabilmek hem de fako sırasında gözün iç dokularını koruyabilmek için gözün ön bölümü viskoelastik maddeyle doldurulur. Bu aşamada konulan viskoelastiğin kalitesi çok önemlidir. Ayrıca merceğin kapsülünün korunması, buraya yeni bir mercek konulacağından çok önemlidir” diyor.

BAŞARIYA GÖTÜREN ÜÇ UNSUR

Prof. Dr. Kazım Devranoğlu’na göre başarılı bir katarakt ameliyatını etkileyen üç önemli unsur var:

Hekimin deneyimi, ameliyat yapılan kurumun teknolojik ve hijyenik alt yapısı ve ameliyat esnasında göz içine konulan ve ömür boyu gözde kalacak olan merceğin kalitesi. Kullanılması gereken merceğin FDA (Amerika Gıda ve İlaç İdaresi) onaylı olması önemli. Dünya üzerinde yüzlerce farklı marka, özellik ve kalitede mercek üreticisi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Devranoğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor: Kaliteli merceklerle yapılan ameliyat hem sağlıklı hem de net görüş imkânı sağlar. Kalitesiz merceklerle yapılan ameliyat sonrası ise kısa sürede hastanın görmesinde azalma oluşabilir ve bu da yeni operasyonlar gerektirebilir.

Zaman kaybı tehlikeli

Doğumsal (konjenital) katarakt doğumdan itibaren görülen, lensin tek veya çift taraflı olarak saydamlığını kaybetmesi olarak tanımlanıyor. Annenin gebelik sırasında geçirdiği enfeksiyonlara, kullanılan ilaçlara bağlı olarak ortaya çıkabildiği gibi, hiçbir neden yokken de gelişebiliyor. Bir göz bebeğinin diğerinden farklı renkte (beyaz) olması veya gözde kayma (şaşılık) bulunması, hastalığın en önemli işaretlerinden.

Bebeklerde bu belirtiler görüldüğü an, hiç zaman kaybetmeden göz uzmanına başvurulmalı. Prof. Dr. Devranoğlu, doğumsal kataraktta ameliyatın göz tembelliği oluşmadan en erken zamanda yapılmasının önem taşıdığına değinerek “Bunun tedavisi de fako yöntemiyle yapılıyor ve yaş uygunsa göz içine katlanabilir mercek yerleştiriliyor” diye konuşuyor.

ERKEN DOĞUM KÖRLÜK GETİREBİLİR

Prematüre yani zamanından önce doğan bebekleri bekleyen tehlikelerden biri de gözlerle ilgili hastalıklar.

Erken teşhis edilmediği taktirde her iki gözde de körlüğe yol açan ‘prematüre retinopatisi’ ile doğan bebeklerin zamanında tedavi edilmesi hayati önem taşıyor. Prof. Dr. Kazım Devranoğlu, hastalığın sebepleri hakkında şu bilgileri veriyor: Bebeklerin gözlerindeki damarlar, doğuncaya kadar gelişir. Erken doğan bebeklerde bu gelişme tamamlanmadığı için doğduktan sonra da devam eder. Prematüre bebekleri yaşatmak için yüksek konsantrasyonlarda verilen oksijen, gözdeki damarların anormal gelişmesine sebep olur. Bunun sonucunda ise ROP olarak tabir edilen, ‘prematüre retinopatisi’ gelişebilir. Erken dönemde tedavi edilmezse her iki gözde de körlüğe yol açar. Hastalığa yakalanan bebek sayısındaki yükselişe rağmen Türkiye’de sadece çok az sayıda hastanede tedavi yapılabiliyor.

İlk bir ayda mutlaka muayene edilmeli

Prof. Dr. Devranoğlu, ROP’un en sık 1000 gram altında doğan bebeklerde görüldüğünü söylüyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: Bu nedenle bin 500 gramın altında ve 32’nci haftadan önce doğmuş tüm bebeklerin mutlaka ROP muayenesinin yapılması gerekiyor. Ayrıca, bebeklerde rastlanan akciğer, kalp damar rahatsızlıkları, ağır enfeksiyonlar ve beyinde yaşanabilecek problemler de retinopati riskini artırıyor. Bebeğin 36. haftadan önce mutlaka göz muayenesinin yapılması gerekir.

HASTALIK İLERLEMEDEN MÜDAHALE

Hafif düzeyden ağıra doğru beş evresi bulunan ROP tedavisindeki başarı, hastalığın evresiyle ilintili. İlk iki evresinde takip yeterli, üçüncü evreden itibaren ise lazer ve krio tedavisine başlanılması gerekir. Çünkü bu tedavi üçüncü evrede yapılır ve bu evrede sonuç alınır. Dördüncü ve beşinci evrelerde yapılması zorunlu cerrahi müdahalede ise başarılı sonuç elde edilmiyor. Yeni doğan tüm bebeklerin ilk bir ay içinde göz muayenesinin yapılması sadece ROP değil, birçok göz hastalığı, göz tansiyonu, göz tembelliği, gözyaşı kanalı tıkanıklığı ve şaşılık gibi zamanında tanısının konması ve başarılı tedavi olanağını sağlaması açısından önemli.

Beyin ameliyatı kadar karmaşık

Katarakt cerrahisi sanıldığı gibi kolay bir ameliyat değil. Prof. Dr. Devranoğlu, “Zorluk düzeyi, gösterilmesi gereken önem ve titizlik bakımından bir beyin ameliyatından hiçbir farkı yok” diyor işlem için. Katarakt ameliyatında hem uzak hem de yakın gözlüklerden aynı anda kurtulmak da mümkün olabiliyor. Burada da ‘multifokal’ lenslerin kullanılması önem kazanıyor. Devranoğlu, “Bunlar, hem yakını hem de uzağı net gösterir.

Hastanın yaşı, uzak ve yakın gözlük dereceleri, mesleği gibi kriterlerin özel ve detaylı tetkiklerle belirlenen göz yapısından elde edilen sonuçların değerlendirilmesiyle uygun bulunan ve hastalara tavsiye edilen lenslerdir. Cep telefonundaki küçük yazılar, sinemadaki alt yazılar, dizüstü bilgisayarların giderek küçülmesi, yazıların okunamaması gibi sorunlar ortadan kalkar. İyileşme süreci kısa olan bu tedavi yöntemi ile hastalar ameliyatın ertesi günü günlük yaşantılarına çabucak geri dönebilir” diye konuşuyor.

Star