Recai ALBAY
Batı medeniyeti nereye gidiyor
Daha önceki yazılarımızda;
a) İslamiyet’in Avrupa’da hızla ilerlediğini,
b) Hıristiyanlığın İslamiyet’e dâhil olacağını,
c) Varlıkların kemal noktasına erişmekle yaratılış maksatlarının da tahakkuk etmiş olacağını söyleyerek her üç olayı da Kâinatı kapsayan bir tekâmül kanunu doğrultusunda ifade etmeye çalışmıştık.
Kainatı kapsayan bu tekamül kanununa insanların da dâhil olduğunu ekleyerek insanoğlunun kemal noktasına ulaşacağını ve böylece yaratılışın gayesi ve va’d-i İlahi’nin tahakkuk ederek beşerin “eşref-i mahlukat” olma şerefine nail olacağını belirtmiştik.
Beşeri ele alırken kastettiğimiz mana keyfiyet yönü yani nitelik yönüyle ilgilidir, yoksa kemiyet yönü olan sayısal çoğunluğu kastetmiyoruz. Bunun dikkate alınması fevkalade önemlidir. Zira 17. Söz’ün Altıncı Notasında;
”Ey kâfirlerin çoklukları ile onların bazı imân hakîkatlerini inkârda ittifaklarından telaşa düşen ve İtikadını bozan zavallı, şaşkın insan!
Bil ki; kıymet ile ehemmiyet âdet ve sayıca üstün olmakta değildir. Çünkü insan, hakîkî insan olmazsa şeytanî bir hayvana benzer. Bazı Avrupalılar ve onların peşinde koşanlar gibi, hayvanî yönleri ve arzuları ile terakki ettikçe hayvaniyet mertebeleri hızla artar.
Sen de görüyorsun ki; sayıları itibariyle nisbeten az olan insanlar fevkalâde çokluktaki hayvanların bütün nev'ilerine sultan, halîfe ve hâkim olmuşlardır. Muzır kâfirler ve onların yolunda giden sefîhler de Cenâb-ı Hakk'ın hayvanatından alçak tabiatlı bir nev'i dir ki Fâtır-ı Hakîm (Kâinatı hikmetle yaratan Allah ) onları dünyânın imâreti için yaratmıştır,” diyerek çokluğun kıymetinin ve ehemmiyetinin olmadığı ifade ediliyor.
Bugünkü yazımızda Nasraniyetin (Hıristiyanlık) hakikatte saflaşması ve İslamiyetleşmesi ile insanlığın kemalata erişmesi arasındaki bağlantıyı biraz açmak istiyorum.
Ebu Hureyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre Peygamber (a.s.m) şöyle buyurdu:
“Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin ederim ki; Meryem oğlu İsa (a.s)’ın adil bir hâkim (zulme son veren bir idareci) olarak aranıza inmesi yaklaşmıştır. İnecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldırıp İslâm’dan başka bir dini kabul etmeyecektir. (Sünen-i İbni Mace 2/363; Müsned-i İmam Ahmed,2/194)
Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri, Mektubat adlı eserinde:
“Nasraniyet, ya intifa veya ıstıfa (tasaffi olup hurafelerden temizlenmek) edip İslamiyet’e karşı terk-i silah edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, Protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı. Tekrar yırtılmaya hazırlanıyor. Ya intifa bulup sönecek veya hakiki Nasraniyetin esasını câmi olan islamiyetin hakikatlerini karşısında görecek ve teslim olacaktır.
İşte bu büyük sırra, Hazret-i Peygamber (a.s.m) işaret etmiştir ki: Hazret-i İsâ nazil olup gelecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir.”
Yukarıdaki hadislerde ve daha başka hadislerde (84 hadis olduğu ifade edilmektedir) hakiki İsevîlerin Kur’an’a iktida edeceklerini, Müslüman olacaklarını anlıyoruz.
Ve yine Mektubat’ta geçen; “Hâl-i hazır Hıristiyanlık dini, o hakikate karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslamiyye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyyete inkılâp edecektir,” cümlesinden murad şu olabilir ki: İsâ (a.s), nüzül etmeden önce Hıristiyanlık âleminde İslâm’a karşı bir meyil ve yakınlık başlamak suretiyle bir tasaffi olacak. Yani Hıristiyanlık âleminde taassup kırılıp onlar imana gelebilecek ve hak din olan İslâm’ı kabul edebilecek bir vaziyete girecekler. O zaman Hırıstiyanların çoğu Müslüman olacak ve isimleri “Müslüman İsevî” olarak kalacaktır. Böylece İslâm dininden başka yeryüzünde ikinci bir din kalmayacak. Hıristiyanlık ve Yahudilik dinleri ise yeryüzünden silinecektir. Yani eşref-i mahlûkat olma vasfını beşer yeryüzünde İslamiyet’in hâkim olmasıyla elde edecektir.
Evet, Bediüzzaman’ın tabiriyle İstikbalin kıtalarında hakiki ve manevi hakim olacak ve beşeri, dünyevi ve uhrevi saadete sevk edecek yalnız İslamiyettir ve İslamiyete inkılap etmiş ve hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak İsevîlerin hakiki dinidir ki, Kur’an’a tâbi olur, ittifak eder.
Bugün büyük bir kısmı kendilerini tam açıklamasalar bile (Mister Karlayl ve Prens Bismark gibi) son yıllarda bir çok araştırıcıların, akademisyenlerin ve önemli şahsiyetlerin (Avrupa’daki Marksist Araştırmalar Derneği Başkanı Roger Garaudy, Konsolos ve Nato Enformasyon Dairesi Başkanı Murad Hoffman, MTV’nin kurucularından Kristiane Becker, İsveç Sosyal demokrasisisnin kurucu babalarından Tage Lindbom, 2008 Nobel Edebiyat Ödülünü alan Doris Lessing, Rusya’da vicdan özgürlüğü yasasının hazırlayıcılarından Viacheslav Polosin…) hızla İslamı seçtiğini ve onlarla birlikte artık sayıları yüzbinler ve milyonları bulan Müslüman nüfusun Batı’da ve Amerika’da hızla çoğaldığını basından okuyoruz. Eminim ki, Hıristiyan Batı âlemi, içine düştükleri gayr-ı insani ve gayr-ı ahlakî durumdan yine bu zeka tarlalarının ve islamı doğru temsil eden Müslümanların gayretiyle İslam hakikatlerini tanıyıp kurtulmakla kalmayarak yeryüzünde huzur, saadet ve refahın tahakkukuna da vesile olacaklardır.
Evet, bugün dünyanın şiddetle adalete, hürriyete ve barışa ihtiyacı vardır. Zira yeryüzündeki bütün kavgalar, zulümler, tecavüzler kazançların ve gelirlerin adilce bölüşülmemesinden meydana gelmektedir. Bu tecavüzleri, zulümleri önlemek için, insanlar, çalışmalarının karşılığını, semerelerini paylaşmakta mutlak bir adalete muhtaçtır. Böyle bir adaleti de ancak bütün insanlara eşit davranan islamın hakikatleri, pensipleri ve güzellikleri ile bezenmiş hakiki bir medeniyetin tatbiki ile sağlayabilirler. İşte islamın özünde bu mevcuttur. Beşerin huzur ve saadet arayışı kendisini mutlaka bu noktaya ulaştıracaktır.
Son Sözümüz : “İslâm hakikatleri beşeri içine düştüğü esfel-i safilin derece-i sukutundan kurtarmaya ve zeminin yüzünü temizlemeye ve sulh-u umumiyi temin etmeye vesile olmasını Rahman-ı Rahimin rahmetinden niyaz ediyoruz ve bekliyoruz.” (Hutbe-i Şamiye)
Tarihi İtiraf
Avrupa Kiliseler Birliği'nin 5 -10 Mart 1984 tarihleri arasında Avusturya'nın Pölten Şehri'nde gerçekleştirdikleri konferansta Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Hak Peygamber olduğunu ve Kuran'ın Allah Kelamı olduğunu kabul ve tasdik ettikleri ortaya çıktı.
Avrupa Kiliseler Birliği Konferansı'nın Pölten'de gerçekleştirdiği konferansta aldıkları kararlar, 1985 yılında Cenova'da basılan "Seküler Avrupa'da Allah'a Şehadet" adlı kitapçıkta yayınlandı.
Kitapçığın orijinal metni, toplantıya hangi isimlerin katıldığı ve tamamının Türkçe çevirisi, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'ün yayına hazırladığı, Popüler Kitaplar etiketiyle neşredilen Çan'dan Minare'ye Büyük İtiraf adlı kitapta yayınlandı.
Hz. Peygamber'in yukarıda değindiğimiz müjdesi ve Bediüzzaman'ın ısrarla bu müjdenin gerçekleşeceğine dair tespitleri ergeç tahakkuk edecektir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.