Musa Kazım YILMAZ
İlahiyat hocaları ve Nurculuk hareketi
Son zamanlarda, Bediüzzaman’a ve Nur talebelerine karşı madunluk hissi taşıyan bazı ilahiyatçılar, televizyon ekranlarına çıkıp, “F. Gülen Nur talebesidir; onu bu camiadan soyutlayamazsınız”, “F. Gulen’in yetiştiği bataklık Said Nursi’nin açtığı Nurculuk bataklığıdır. Önce onu kurutmalısınız” yollu açıklamalar yapıyorlar.
Öncelikle F. Gülen’in Bediüzzaman’la hiçbir alakasının bulunmadığını, F. Gülen sadece zemin bulmak için Bediüzzaman’ı kullandığını söylememiz lazımdır. Bu konuya tekrar döneceğiz. Fakat bu insafsız hocalara göre Bediüzzaman’ın açtığı yol bir bataklıktır. Nur talebeleri de bu bataklıkta türeyen ve öldürülmeleri gereken sivrisineklerdir. Öyle mi? Bu nasıl bir hayasızlıktır Allah aşkına? Bu ne biçim vicdansızlıktır?
Oysa eserleri 45 dile çevrilmiş bulunan Bediüzzaman sadece ve sadece Kur’an’dan ders almış ve sırat-ı müstakimde yol almış bir İslam âlimidir. Bu konuda İslam dünyasındaki alimler arasında bir konsensüs de hasıl olmuştur. Fakat, eserlerini okuyarak tenkit etme cesaretinde bulanamayan bu zevat, bir taşla iki kuşu vurmak ister gibi, F. Gülen üzerinden Bediüzzaman’ı ve Nurculuk hareketini tenkit ve tahkir etmek istiyorlar.
Şunu hemen belirtmeliyim ki, televizyonlarda konuşan İlahiyat hocalarının ekserisi nurculuk hareketinden ve Risale-i Nur’dan haberdar değillerdir. Başka bir deyimle, nurculuk ilahiyatçılar tarafından bilinen bir hareket değildir. İlahiyat hocaları Risale-i Nurları okumamışlar ki, nurculuğun ne olduğunu bilsinler. Bu itibarla yaptıkları tenkitler sadece bir-iki açıdandır ve tamamen sathidir. Peki, acaba neden ilahiyat hocaları genellikle Risale-i Nurları ve nurculuk hareketini sadece yüzeysel tanıyorlar?
Bu sorunun cevabını Bediüzzaman’ın mektuplarından da anlıyoruz. Bediüzzaman bir gün Risale-i Nurları tashih ederken, hastalık ve yalnızlık sebebiyle kardeşi Abdülmecit ve onun gibi hem hatları hem de Arapçaları güzel olan hocalara, “Ey İnsafsızlar! Benim hattım güzel değildir. Sizin Arapçanız ve hattınız güzel olduğu halde neden bana yardım etmiyorsunuz?” diye hiddetlendiğini söyler. Sonra üç sebepten dolayı hiddetinden vazgeçer. Birisi havf damarıdır. Çünkü Bediüzzaman’la temasa geçenler gözaltına alınıp soruşturuyorlardı. Diğeri derd-i maişettir. Bediüzzaman’ın yanına gelenler hapse atılırlar diye çoluk-çocuklarının rızkından endişe ediyorlardı. Üçüncü sebebi de de söylemek istemediğini ifade ediyor. Bu üçüncü sebebin de “İlmî enaniyet” olduğunu, başka mektuplarından anlıyoruz. Bediüzzaman birçok yerde hocalarda bir nevi ilmî enaniyet bulunduğunu ifade eder.
Şimdi Hasan Onat ve Hayri Kırbaşoğlu gibi zatlar, hayatlarında Risale-i Nurlardan bir tek kitap bile okumadıkları halde kalkıp televizyonlarda Bediüzzaman ve Nurculuk hakkında ahkâm kesiyorlar. Oysa Risale-i Nurlarda, her iki hocanın sahasıyla ilgili çok miktarda malzeme vardır. Siz “Risale-i Nurlar” diye bir külliyatın varlığından haberdar olduğunuz halde bunu kütüphanenize almayacaksınız, hatta incelemek için kitap yerine bile koymayacaksınız, sonra F. Gülen diye birisi çıkacak, taban bulmak için Risale-i Nur’u ve Bediüzzaman’ı kullanacak, sizler de buna uzun yıllar seyirci kalacaksınız. Fakat güçlenip palazlandığı zaman ona biat edeceksiniz, daha sonra terörizme bulaşıp sahtekârlıkları ortaya çıkınca da, onun üzerinden Bediüzzaman’a vuracaksınız… Bu nasıl hocalık? Bu ne biçin bilimsel anlayış? Bu nasıl insaf?
Eğer “Hayır biz kimseye biat etmedik” diyecekseniz, neden üç sene önce F. Gülen hakkında konuşmuyordunuz? Hatta 17-25 Aralıktan sonra neden onun sahtekâr ve din üzerinden şarlatanlık yaptığını söylemediniz? Onun hakkında konuşamazdınız, çünkü F. Gülen güçlüydü ve bir şekilde sizleri de kuşatmıştı. Ama bugün, devlet onun terörist olduğunu kabul etmiş; siz de cesaretlenip onun aleyhinde konuşabiliyorsunuz. Fakat onu vesile yaparak, hiçbir zaman hakkında konuşmadığınız Bediüzzaman’a ve Risale-i Nur’a dil uzatıyorsunuz.
Hayri Kırbaşoğlu bir TV programında, “Gülen’in Bediüzzaman'la ilgisi yoktur” diyenlere sert çıkıyor ve: "F. Gulen’i Bediüzzaman’dan koparmak istiyorlar ama Bediüzzaman'ı anlamadan F. Gülen'i anlayamazsınız. Türkiye'de yeni hareketlerin hepsi mesihcidir, mehdicidir. Buna İhvanı Müslimin de dâhildir" diyor.
Ey Kırbaşoğlu! Sen hadis hocasısın. Senden ve senin gibi birkaç hocadan başka hiçbir Müslüman, Müslim gibi sahih bir hadiste yer alan Hz. İsa’nın nüzulü ve Mehdinin gelmesi ile ilgili hadisleri inkâr etmez. Buna İhvan-ı Müslimîn de dâhildir. Müslümanlar 1300 yıldır bu hadisleri tevil etmeye ve bir şekilde anlamaya çalışıyorlar. Hadisleri su-i İstimal edenler olmuştur diye hadisleri inkâr mı edeceksiniz? İnkâr etmek kolaydır ve sizler her zaman kolay olan yolu tercih ediyorsunuz.
Sizler pekala F. Gülen’in Bediüzzaman’la bir ilgisinin bulunmadığını çok iyi biliyorsunuz. Siz 30 yıldır Ankara İlahiyatta Hocasınız ve F. Gülen’i izliyorsunuz. F. Gülen, “Başörtüsü teferruattır” dedi; Bediüzzaman ise Tesettür Risalesi yüzünden 9 ay Denizli hapsinde yattı. Bunun neden söylemiyorsunuz?
F.Gülen, “Cebrail bir parti kursa onun da partisine girmem” diyerek imkânsız bir benzetme yaptığı halde, 1999 seçimlerinde müritlerinden, DSP’ye oy vermelerini istedi. Bediüzzaman ise, ezanı Türkçe’den Arapça’ya çevirdiği, İmam-hatipleri ve Kur’an Kurslarını serbest bıraktığı için Adnan Menderes’e “İslam Kahramanı” diyordu, oyunu da açıkça ona veriyordu.
Bediüzzaman asla ikiyüzlülük yapmadı. En zalim ve en muannid idarecilere karşı: “Kur’an’ın bir tek hakikatına bin ruhum olsa feda etmeye hazırım” diyordu ve dediği gibi davranıyordu. Bediüzzaman’ın hiç mi anlatılacak, örnek alınacak bir fazileti yoktur? Siz neden tedlis yaparak onun hiçbir faziletinden söz etmiyorsunuz?
F.Gülen’in yanında yıllarca talebelik yapan öğrencileri, onun sırlarını ve sahtekârlıklarını ifşa ettiler. Buna göre Gülen’in görüşlerinde, İslam’a ve Ehl-i Sünnet itikadına aykırı şeyler vardır. Acaba bugüne kadar Bediüzzaman’ın aleyhinde konuşan bir tek talebesi görülmüş müdür? Onun Kur’an’a ve Ehl-i Sünnete aykırı bir görüşünü tesbit eden bir İslam alimi ortaya çıkmış mıdır? Varsa, sizler onun İslam’a aykırı görülerini neden söylemiyorsunuz?
Şimdi bütün bu hakikatlere rağmen, düne kadar korkudan tenkit edemediğiniz, fakat perde yırtılınca tenkit etmek için cesaretlendiğiniz F. Gülen üzerinden Bediüzzaman’ı insafsızca tenkit ediyorsunuz. Elbette ki, Bediüzzaman’ı da tenkit edebilirsiniz; fakat onu tenkit etmeden önce bir tek risalesini bile alıp okudunuz mu? Kaldı ki, daha önce ya Nur talebelerinden veya devletten korkarak hiç ağzınıza almadığınız ve tenkit etmediğiniz Bediüzzaman’ı, şimdi tenkit etmek ucuz kahramanlık değil midir?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.