Bediüzzaman, boyacı dükkanından Risale gönderirdi
İşte bu kurutma mahallinin duvarından üstadın evi ile irtibat sağlanmakta idi
Röportaj: Ömer Özcan-RisaleHaber
Mahmut Çalışkan 1938 Emirdağ doğumludur. Şeyh Ali Efendinin en küçük oğludur. Bediüzzaman Hazretleri 1944 senesinde Emirdağ’a geldiğinde altı yaşındadır.
Çalışkanlar Hanedanı’ndan Mehmed Çalışkan’ın oğlu Hz. Üstad’ın da en yakın talebelerinden olan Ceylan Çalışkan’ın amcasıdır. Ancak amca Mahmut, yeğen Ceylan’dan yedi yaş küçüktür.
Mahmut Çalışkan Hz. Üstad’a hizmette bulunmuş, şoförlüğünü yapmış bahtiyarlardandır. Üstad’la ilgili çok hatıraları var…
Mahmud Çalışkan ağabeyle, Hz. Üstad’ın Emirdağ’da kaldığı ev ile şahidi olduğu dehşetli Emirdağ yangını hakkındaki röportajımızı Risale Haber okuyucuları ile paylaşıyorum.
Hz. Üstad’ın Emirdağ’da kaldığı ev niçin satın alınamadı?
Üstad’ımız 1944 Denizli hapsinden sonra Emirdağ’a ilk geldiğinde kaldığı ev ile 1949 Afyon hapsinden sonra ikinci gelişlerinde kaldığı mekan yine aynı ev midir?
Aynı evdi.
O ev kimindi, şahsın mıydı?
Şahsındı.
Peki, o iki hapis hayatı arasında o ev boş mu kaldı?
Boş kaldı, Üstad tekrar gelesiye kadar boş kaldı.
Bir ara orada Kur’an kursu olmuş galiba?
Yok, olmadı, orada hiç Kur’an kursu olmadı. Tamamen boş kaldı Üstad yokken.
Üstad gelmeden 1944’den önce Kur’an kursu olmuş olabilir mi?
Değildi.
Neydi orası?
Evdi, ev sahibi manifaturacıydı, ama kendisi oturmuyordu, başka evi vardı.
Üstad’ın bir tavsiyesi olmuş galiba; “Hiç olmazsa benim bulunduğum odayı muhafaza edin” diye. Bundan haberiniz var mı?
Var. “Burasını muhafaza edin” diye abilere söylemiş Üstad.
Neden alınamadı orası, çok yüksek fiyat mı istendi?
Yok, yüksek fiyat değil de, o ev el değiştirdi. Orda esnaflık yapan birisi aldı. Üstad’ımızın kullandığı yer üst kattı, altı dükkândı. Dükkân Uzunçarşı’ya baktığı için orası Emirdağ’ın en merkezî yeriydi. Esnaf olarak düşününce kıymetli bir yer. Daha evvel teşebbüs ettiğimizde o zat, esnaflık yaptığı için kendisinin ihtiyacı olduğunu yıkıp yeniden yapacağını filan söyledi ve satmadı. Sonradan yıktı iş hanı yaptı orayı.
Emirdağ’da Bediüzzaman’ın evinin yakınında çıkan dehşetli yangın
Emirdağ Lâhikasında anlatılan bir yangın hadisesi var, siz o yangın anında orada mıydınız?
Oradaydım
Bir müşahedeniz oldu mu, Üstad dua etmiş galiba balkona çıkıp?
Yok, balkona değil, pencereden zaten görünüyordu yangın. Alevler Üstad’ımızın bulunduğu tarafa doğru yayılıyordu. Sonradan Ceylan ağabey gidiyor Üstadımıza ‘Üstad’ım biz yanıyoruz’ diye söylüyor. O zaman dua ediyor Üstad’ımız. “Yâ Rabbi! Bizi muhafaza et…” şeklinde. Yangın bizim dükkâna kadar geldi, dükkânı yakmadı yani. İçeride Âyet-ül Kübra risalesi varmış o gün. Üstad’a verileceği halde verilmemiş o gün için, nasıl olduysa... Yangın, o kadar şiddetine rağmen oraya kadar geldi ve orda kaldı…
Siz o yangını ve orada Üstad’ı gördünüz mü?
Evet, Üstad’ımız yangına tam muhataptı, çok yakınındaydı yangın...
(Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-6 hazırlanıyor)
***
Emirdağlı Nevzad Müftüoğlu ile ilgili röportajımızdan konu ile ilgili kısmı şöyledir:
Kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Nevzat Müftüoğlu, Emirdağlıyım. Üstad’ın evinin dükkan komşusu Hasan Hüseyin Ateş’in kayınbiraderiyim. Aynı zamanda Hz. Üstad’ın “Buranın korkak müftüsü dediği” zamanın Emirdağ Müftüsünün torunuyum. Hz. Üstad’ın ellerini çok öptüm.
Bediüzzaman’ın Emirdağ evini çok gördünüz. Bize o evi tanıtır mısınız?
Üstad’ın Emirdağ’da kaldığı ahşap ev, çift cepheliydi. Bir tarafı Bolvadin yoluna, diğer tarafı Uzunçarşı’ya bakardı. Üstad üst katta kalıyordu. Alt kattan, üste kata ahşap merdivenle çıkılıp inilirdi. Evin kapısı Bolvadin Caddesi tarafından açılırdı. Uzunçarşı tarafında kapı yoktu, pencereler vardı. Evin pencereleri hafif cumbalıydı. Oradan hem hükümet konağı, hem de Bolvadin Caddesi gözüküyordu. Bu evi sonra yıktılar, işyeri yaptılar…
Bu ev bir akrabanıza aitti değil mi?
Üstadımızın Emirdağ’da kaldığı bu ev, benim eniştemin kız kardeşinin (Şükran) kocasınındı. Yanındaki tek katlı Üstad’ın evi ile zemin katlarından bitişik olan müstakil dükkân ise, ablamın kocası eniştem Hasan Ateş’in babası Sabri Ateş’indi. Bu yün boyacılığı yapılan dükkânda Babası Sabri Ateş’e yardım ederdi.
Hz. Üstad’la bu dükkandakilerin komşuluğu nasıldı?
Emirdağ’da koyunculuk çok meşhur olduğu için halk iplerini getirip Sabri Ateş’in dükkânında boyattırırlardı. Hasan Ateş orada babasına yardım ederdi. Dükkânın kapısı kıbleye açık, girişte sağ tarafta iplerin boyanmak üzere alındığı tezgâh, sol tarafında odun ateşiyle ısıtılan ve iplerin içine konduğu büyük kazan ve büro maksadıyla kullanılan kapalı alan, bir kapı ile de boyanan iplerin kurutulmak üzere asıldığı açık alan. İşte bu kurutma mahallinin duvarından üstadın evi ile irtibat sağlanmakta idi.
İki tane sivil polis devamlı Üstad’ın kapısı önünde duruyor, kimsenin girip çıkmasına müsaade edilmiyordu. Bu durumda Üstad ile irtibat nasıl sağlanacak? Zübeyir ağabey eniştemle görüşüyor…
Üstad’ın evine bitişik bu boyacı dükkânına, ipini heybelerle getiren herkes girip çıkabiliyor ya, abiler de heybelerin içine tashih edilecek risaleleri koyuyorlar üzerini de iplerle kapatıp dükkâna geliyorlar. Tashih edilenleri yine heybelerine koyup üzerine boyanmış iplerle kapatıp dükkândan çıkartıyorlar.
Bina horasan tipi kerpiçten yapılma olduğu için, oradan üç-beş kerpiç çekiyorlar ve Üstad’ımızın eviyle zemin kattan irtibat kurulmuş oluyor. Oradan eserler veriliyor, tashih edilmiş olarak geri alınıyor, gene heybenin içinde dışarı çıkarılıyor. Bediüzzaman, eserlerini o küçücük delikten dünyaya neşretmeye devam etmiştir…
Polis kapıda yine bekliyor tabi… Bu bekleme hadisesi Emirdağ Lâhikasında şu şekilde geçer: “…sabaha kadar bir bekçi o bedbahtın emriyle kapımı bekliyordu.” (Emirdağ L. 264) (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-5)