Bediüzzaman çağının dilini biliyordu
Mardin Artuklu Üniversitesi Öğretim Üyesi Ekrem Akman, Risale-i Nur ve Medya sorularını cevapladı...
Risale Haber-Haber Merkezi
Mardin Artuklu Üniversitesi Öğretim Üyesi Ekrem Akman, Risale-i Nur ve Medya sorularını cevapladı...
Risale-i Nur’un medya (televizyon, radyo, yazılı basın, internet) kanalları aracılığı ile duyurulması, anlatılması, konuşulması ve tartışılması için uygun kişi ve uygun dil, yakışır üslûb konusundaki düşünceleriniz…
Tenasüp Risale-i Nur’da çok geçen bir kavramdır. Elbette konunun niteliğine göre farklı üslup, kişi, dil ve diğer görsel araçların seçilmesi zaruridir. Sözü edilen iletişim araçlarında hizmet alanları diğer bir ifade ile müşterileri göz ardı ederek onların duygu ve hissiyatlarını bilmeden (antenlerinin neye duyarlı olduğuna aldırmadan) iletilecek bir mesaj sağlıklı olarak kaynağa ulaşmaz. Ya da kaynak kendi duyarlıklarını görmediği bir mesaja kapılarını (gönlünü) açmayacaktır.
Risale-i Nur’un hâlâ çok çok tanıtılmaya ihtiyacı var. Ve bu en etkili iletişim aracı hangisi ise onunla olmalı. Ama bir iletişim aracını kullanırken o aracın dilini bilen kişilerle olmalı.
TV, Radyo, gazete, kitap ve dergi yayıncılığı dışında alternatif yayın araçları konusunda neler söylenebilir?
Her zamanın bir hükmü vardır. Aynı şekilde her zamanın, her coğrafyanın, iklimin ve her nesnenin bir mevsimi vardır. O mevsimde hangi ürünler hangi araçlarla tüketiliyorsa ona göre davranmak gerekir. Çağı ıskalamak o çağın iletişim araçlarının sunduğu imkanları göz ardı etmek demektir. Çağı yakalayanlar çağlarının diliyle konuşanlardır.
Bu günün dili (belki yarın yepyeni bir dil doğacaktır) hiç şüphesiz görsel ve sanal alemde yapılan iletişimdir. Bu da (şimdilik) TV ve internet teknolojisidir. Basılı yayında eskime sırasıyla gazete, dergi ve kitap kültür dünyasını oluşturuyorsa, görsel alemde de internet ve televizyon en yaygın sinema ise en kalıcı iletişim aracı olmaya devam ediyor. İnternet sinema için en iyi yayma aracı olabilir.
Bugün bütün dünyanın kullandığı en etkili iletişim araçları ve aygıtları nelerdir? Biz bunları ne kadar kullanabiliyoruz?
Dünya internet iletişiminin yeni versiyonlarını ve yeni nesil telefonları kullanmaktadır. En geri zannettiğimiz Arap alemi bile Facebook devrimi yapabiliyorsa, bizim bu konuda biraz geri olduğumuz anlaşılıyor. Ama bence artık bu teknolojide dünya devlerinin saltanatı yıkılacak. Çünkü her toplumun bu teknolojileri (üretme değil) kullanma imkânları artık eşitlenebilir. Nitekim Arap gençlerin interneti çok iyi kullandıkları görüldü. Yani belki bir uçağı alamazsınız ama bir bilgisayar programına ve ya bir iletişim ağına çok çok ucuza sahip olabilirsiniz.
Risale-i Nurun iletişim dili konusundaki düşünceleriniz?
Risale-i Nurun günümüze kadar etkisini hala devam ettirmesi Bediüzzaman’ın çağının dilini bilmesinden kaynaklanıyor. Risale-i Nurun verdiği mesajlar bu çağın ihtiyaçlarından doğmuştur. Önemli olan bizim neyi sevdiğimiz değil, karşımızdakinin, müşterinin neyi sevdiği veya istediğidir. Balık avlayan kişi oltanın ucuna kendisinin çok hoşuna giden çilek takıyor. Halbuki balık çilek değil başka şeyleri seviyor.
Risale-i Nurda toplumun her kesimine hitap edilmiş (çocuklar, gençler, ihtiyarlar, kadınlar, hastalar, mahpuslar, işsizler, sıkıntı çekenler, hayvanlar, ağaçlar, böcekler, tavuklar, çiçekler, tohumlar, kuşlar ve kainat kardeşler) ve bu hitap içinde muhatap kişilerin istek ve ihtiyaçları doğru tespit edilmiştir. Yoksa bir kişi bir defa okuduğu bir metni neden defalarca okusun. İhtiyaç tekerrür ettiği için. Burada iletişimde de önemli olan çağdaşlarımızın gerçek istek veya ihtiyaçlarını doğru metotlarla gerçek bir şekilde tespit edebilmektir.
Mevcut medya organları –özellikle televizyon kanalları- üzerinden Risale-i Nur’un tanıtımı nasıl yapılabilir?
Oyunu kurallarına göre oynayarak bu iş yapılmalıdır. Basit bir örnek: Bir TV programına çıkan kişinin giydiği kıyafet anlattıklarının çok çok önündedir. Ayakkabı ve çorabına dikkat etmeyenin görsel araçlarda anlattıklarına da kimse dikkat etmez.
Televizyon programcılığında karizmatik ve medyatik isimlerin daha etkili olduğu göz önünde bulundurulursa mevcut potansiyelimiz ile tanıtım ne düzeyde yapılabilir?
Evet, TV programlarında karizmatik ve medyatik kişilerin elbette ki etkileri daha çoktur. Medya dilini konuşabilen karizmatik ve yetenekli, konularında uzman kişiler bu kanallarda daha etkili olurlar. Kendi potansiyelimiz yetmediğinde başkasından yararlanamayız diye kapılarımızı kapatamayız. Bizden olsun halis olsun, isteyen dinler isteyen dinlemez anlayışı kendi kendimizle maç yapmaya benzer.
Bilim adamı, gazeteci, sanatçı, yazar gibi mesleklerinde tanınmış isimlerimiz ile televizyon yayımcılığı konusunda harekete geçmemizin zamanı gelmiş midir?
“Kıymetli şeyler kıymetsiz ellerde kıymetsiz olur” diyen bir zatın takipçileriyiz. Risale-i Nuru; kültür dünyasının, bilim ve sanat dünyasının kabul ettiği isimlerle neden anlatmıyoruz. “Ben Risaleden başka bir şey bilmeye muhtaç değilim” yanlışını yıllarca dillendirerek kapalı devre hizmet anlayışını aslında çoktan bırakmalı idik.
Nur hareketinin kendi medyası olacaksa bunun alt yapısı nasıl oluşturulabilir? Cemaati kanallar mı olmalı yoksa cemaatler üstü bir anlayışla yeni bir yapılanmaya doğru gidilmeli? Tamamen özel girişimciler eliyle yürütülecek işlere destek mi verilmeli?
Hepsi olmalı. Tek tek bütün sayılan seçeneklerin avantaj ve dezavantajları vardır. Cemaati kanallar da olmalı, özel girişimcilerin teşebbüslerine karşı çıkılmamalı. Bu alanda emeği tecrübesi ve birikimi olanların bu durumları göz ardı edilmeden hepsinin ortak birikim ve tecrübelerinden yararlanacak ama onların varsa hatalarını tekrarlamayacak cemaatler üstü anlayışla yayın yapan araçları tesis etmeye ihtiyaç vardır. Risale Haber güzel bir örnektir.
Risale-i Nur’u ne tür programlar ve formatlar aracılığı ile ekrana taşımalıyız?
Japonların hiçbir şey icat etmeden dünyanın en ileri teknolojilerini ürettikleri gerçeğinden hareketle sadece Türkiye’yi değil dünyayı okuyabilecek, dünyanın iletişim dilini bilecek, alanında uzman elemanların rehberliğinde elimizdeki ürünleri uygun dil ve üslupla ekrana taşıyabiliriz.
Toplum neyi niçin seyrediyor? Bizi niçin ve nasıl seyretmeli?
İşte bütün mesele bu. Toplumun neyi niçin seyrettiğini tespit edecek metot ve yollar bulunmalı. Sosyal bilimlerde uzman kişilerin tespitleri önemlidir. Toplumbilimcilerden ve iletişim konusunda uzman kişilerden destek alınarak planlar yapılmalıdır. Yoksa kendi sevdiklerimizi topluma dinletme çabalarımız sonuç vermeyecektir.
“Benim anlattıklarım hakikattir” demek bir anlam ifade etmiyor artık. Seni dinleme potansiyeli olanların istekleri önemlidir. Daha önemlisi bu istekleri tespit metotlarıdır. Toplum bunu istiyor diyerek çoğunlukla kendi isteklerimizi dayatıyoruz.
Risale-i Nur camiasına yakın/uzak TV kanalları ile ilişki kurma ve irtibata geçme konusunda ne gibi çalışmalar yapılabilir?
Paket programlar yapılabilir.
Sizce Risale-i Nurları tanıtmada en etkili araçlar nelerdir? İlk üç tanesini belirtir misiniz?
Değişmez nokta, Risale-i Nurun kendi mekanlarında toplu okunması. Bu hiçbir zaman modası geçmeyecek bir Risale-i Nur uygulamasıdır. Sohbette insibağ vardır. Risale-i Nur Risale derslerinde daha ruhani bir şekilde ve şakirdane okunur. Bunun dışında bu derslerin devamını ve nüfusunu artırmak amacıyla şu araçlar günümüzde en etkili araçlardır. 1-İnternet, 2-Sinema, 3-TV, 4-Dergi ve kitaplar, 5-Her türlü fuar ve panayırlar.
Yerel, bölgesel, ülke çapında ve uluslararası platformlarda Risale-i Nur yayınlarına bakıldığında, Cemaatlerin durumu nasıl gözükmektedir?
Cemaatlerin çoğu kapalı devre yayın yapıyorlar. Ve sadece kendi taraftarlarının seyrettiği maçları düzenliyorlar. Çoğunun karşı taraf seyircisine tahammülleri yoktur. Çünkü henüz (çoğu) iki taraftarın da stadyumda yerlerini alarak oynanmış bir maç seyretmemişler. Risale-i Nuru bütün dünya biliyor gibi söylemler dış dünyaya gözümüzü kapattığımızın bir göstergesidir.
Birkaç yıl önce Şanlıurfa’da (Risale-i Nur ve Said Nursi’nin en çok tanındığını zannettiğimiz bir merkez) özel bir çalışma için caddelerde rasgele gelip geçenlere, kameralı bir çekimle Risale-i Nuru ve Said Nursi’yi tanıyıp tanımadıkları soruldu.
Tahmin edemeyeceğimiz bir sonuç çıkmıştı. Urfalıların yüzde doksanı Risale-i Nuru bilmiyorlar. Biraz daha fazla bir kısmı Said Nursi’yi sadece duymuşlar.
Şimdi Urfa gibi bir yerde bile yüzde on’un dışındakilere hala ulaşamamışsak; yazılı, görsel ve internette yaptığımız yayınların ne kadarlık bir kitleye ulaştığını tahmin edebiliriz.