Bediüzzaman davası büyük kimsedir
Bediüzzaman Haftası çerçevesinde Tokat’ta Said Nursî’ye Göre İslâm Toplumlarının Geleceği ve Dünya Barışı” adlı bir konferans düzenlendi.
Mehmet Erbaş'ın haberi
“23–30 Mart Bediüzzaman’ı Anma Haftası” çerçevesinde yürütülen faaliyetler kapsamında, Tokat’ta 26 Haziran Kültür Sarayında 8 Nisan 2011 Cuma günü Risâle-i Nur Enstitüsü ve Tokat Yeni Asya Gazetesi Temsilciliği tarafından Said Nursî’ye Göre İslâm Toplumlarının Geleceği ve Dünya Barışı” adlı bir konferans tertip edildi.
Sunuculuğunu eğitimci Ahmet Bozkurt’un yaptığı konferans Ali Paşa İmam- Hatibi Bahri Akyol’un Kur'ân tilâvetiyle başladı. Açış konuşmasını Zile İmam Hatip Lisesi Müdürü Mehmet Ali Kaya yaptı.
Salonu dolduran kalabalığa hitap etmek üzere araştırmacı-yazar M. Nihat Derindere kürsüye geldi. Konuşmasına; “Büyük insan, dâvâsı büyük olandır. İşte Bediüzzaman dâvâsı büyük kimsedir. Çünkü Onun dâvâsı şahıs dâvâsı değil, iman dâvâsıydı" diye başlayan Derindere, Onun dâvâsının bugün bütün dünyaya yayıldığını, Risâle-i Nur Külliyatının otuz beş dünya diline çevrildiğini ifade etti. Derindere, Risâle-i Nurların Kur'ân’ı açıkladığını dolayısıyla Said Nursî’nin Hazret-i Kur'ân’ın anlaşılmasına hizmet ettiğini ifade etti.
Derindere, "Üstad Bediüzzaman, sözlerini 1908 de söylemeye başlamıştır. Risâle-i Nurların yazılmaya başladığı Barla’da talebesi Şamlı Hafız Tevfik’e 'Bir gün gelecek bu eserler bütün dünyada okunacak' demiştir. Bediüzzaman ismi üzerinde şimdiye kadar hep karartma vardı. Artık Bediüzzaman üzerinde bir aydınlanma dönemi başlamıştır. Bediüzzaman’a herkes sahip çıkmaya ve onu referans almaya başlamıştır. Risâle-i Nurlar artık herkesin malı oluyor, herkes Risâle-i Nurlara sahip çıkıyor” dedi.
Kâbe imamı Sudeysi’nin de On Dokuzuncu Mektub’u okuduğunda Peygamberimizi daha iyi tanıdığını, Saraybosna’da Bosna âlimlerinden Süleyman Hoca hutbede Peygamberimizle ilgili bir risâleyi cemaata anlatınca cemaatin çok etkilendiğini, bu sebeple cami çıkışında iki yüz elli adet Mu'cizat-ı Ahmediye Risâlesi aldıklarını nakleden Derindere, Bediüzzaman’ın şefkatli dersinin bir gün bütün insanlığı kucaklayacağını belirterek, "Tarihî noktada Bediüzzaman’ı iyi anlamak lâzım. Çünkü Bediüzzaman anlaşıldığında Türkiye’nin tarihi de iyi anlaşılacak" diye konuştu.
Bediüzzaman’ın meşrûtiyete İslâm namına sahip çıktığını söyleyen M. Nihat Derindere, Hutbe-i Şamiye’den örnekler vererek İslâm Toplumlarının geri kalma sebepleri ve çarelerini anlatarak, Müslümanlardaki altı hastalığı şöyle ifade etti:
1- Ümitsizliğin içimizde hayat bulması. 2- Doğruluğun sosyal hayatta ölmesi. 3- Düşmanlığa muhabbet. 4- Müslümanları birbirine bağlayan nuranî rabıtaların bilinmemesi. 5- Bulaşıcı hastalıklar gibi istibdatlar. 6- Himmetini şahsî menfaatine hasretmek. Derindere, bu hastalıkların çarelerini de sıraladı:
"1- El Emel; Allah’ın rahmetinden kuvvetli ümit beslemek. 2- Doğruluk. Çünkü doğruluk topluma hayat verir. 3- Adavete avdet, muhabbete muhabbet. Sevgiye en lâyık şey sevgidir, düşmanlığa sevgi beslemek yanlıştır. Toplumu kaynaştıracak şey muhabbettir. 4- Müslümanları birbirine bağlayan en önemli bağ meşverettir. Çoğunluğun yanılmazlığı önemlidir. Fertler birbirleri ile istişare ettiklerinde İslâm toplumlarının ayaklarındaki prangalar çözülecektir. 5- İstibdadın çözümü demokrasidir. İslâm coğrafyası meşveret ve şûrâ ile gerçek anlamda hürriyete kavuşacaktır. 6- 'Kimin milleti himmeti ise o tek başına bir millettir'. İnsanlar milletin menfaatini şahsî menfaatinden üstün tuttukları zaman yükseleceklerdir."
Programda daha sonra “Asya'nın Bahtının Miftahı” adlı sinevizyon izlendi. Ardından Ahmet Göksu söylediği ilâhilerle programa renk kattı ve karikatürist İbrahim Özdabak günün anlam ve önemi ile ilgili kısa bir konuşma yaptı. Yerel basın ve medyanın ilgi gösterdiği program SRT TV tarafından canlı olarak yayınlandı. Program, çevre il ve ilçelerden gelen misafirlerin katılımı ile çok sıcak bir ortamda sona erdi.
Yeni Asya