Bediüzzaman: Eğitimin merkezinde aile var
Eğitimci-Yazar Yasemin Yaşar, ailede bozulma süreci planlı ve programlı çalışan ifsat komitelerinin tuzakları sonucu, önce insanların öncelikleri ve tercihleri değişerek başladığını söyledi
Tuba Şeker'in haberi
Eğitimci-Yazar Yasemin Yaşar, Afyon Yeni Asya Temsilciliği hanım okuyucuları tarafından düzenlenen seminerde, “Risâle-i Nur Işığında Mutlu Aile Modelleri” konulu bir sunum yaptı. Seminerde Yaşar içtimaî hayatın en önemli çekirdeği olan ailenin ne olduğunu, kadın ve erkeğin rolleri, aile büyüklerinin ailedeki yeri ve önemi, günümüz ailelerinde görülen problemler ve çözüm önerileri ve mutlu aile modelleri konularına değindi. Yaşar, aile ile ilgili tanımlardan bahsederken, “İlk insanla başlayan dünyanın en eski ortaklıklarından birisidir. Aile toplumun bel kemiğidir. Bel kemiği zarar görürse toplum felç olur. Aile dengeli olmanın ve dengede kalmanın merkezidir. Ailede dengesi bozulanlar içtimaî hayatta düşerler. Ailede öğrenmeyenler toplumda uygulayamazlar. İnsan eğitiminin merkezi ailedir” cümlelerini kullandı. Yaşar, “Bediüzzaman, insan eğitiminin merkezinin aile olduğunu Lem’alar adlı eserinde şu şekilde izah etmektedir” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum validemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum.”
AİLENİN YIPRANMA SÜRECİ
Yaşar, ailede yıpranma sürecini başlatan sebepler ve çözüm tekliflerini ele aldığı seminerde, insanın yaşadığı hayat içinde her ne olursa olsun önce kul olduğunu bilmesi, bütün hayatını düzene sokacak en birinci formül olduğundan bahsederek şunları söyledi: “Çünkü önce kul olduğunu idrak eden bir kadın, kocasına, çocuklarına, çevresine ve akrabalarına onların hak ve hukuklarını çiğneyerek kötü davranmaz. Yine önce kul olduğunu bilen bir erkek kendisine emanet edilen bir eşi, çocukları, anne ve babalarına kırıcı ve nezaketsiz olamaz. Ailede bozulma süreci planlı ve programlı çalışan ifsat komitelerinin tuzakları sonucu, önce insanların öncelikleri ve tercihleri değişerek başladı. Tercih sebepleri makam, mevki gibi dünyevî sebepler oldu. Oysa biz Müslümanların evlilik gibi çok önemli olan dünya ve ahiret birlikteliğine adım atarken esas ölçüsü sefih medeniyetin telkinleri değil, Kur’ân ve sünnet olmalıdır. Evlilikte öncelemesi gereken husus eşler arasındaki diyanet denkliğidir.”
Ailede yıpranma sürecini başlatan bir diğer noktanın itaatin bozulması olduğunu ifade eden Yaşar, Tesettür Risâlesinde belirtildiği gibi aile mutluluğu itaatsizlikle bozulmakta olduğunu söyleyerek, bunun çözümünün ise itaatin kadının en esaslı bir hasleti olduğunu bilmesi ve bunu kabullenmesi olduğuna dikkat çekti. Yaşar, ailede bozulma sürecinin bir diğer unsurunun tesettürsüzlük ve açık saçıklık olduğundan da bahsetti.
ÇOCUKLAR EVLERİN ŞENLİĞİDİR
Yaşar, çocuğun aile mutluluğuna katkısını dile getirirken de şunlara değindi: “Çocuklar evlerin şenliğidir. Ve onlar Rabbimizin birer emaneti olarak bize verilmişlerdir. Evlilikte sağlıklı atılmış temeller üzerine gelecek olan çocuk, ister istemez kendisinden önce oluşmuş olan zeminin etkisinde olacaktır. Anne ve baba arasında yaşanan samimî davranışlar, fedakârlıklar, kulluk bilinci ile yapılan bütün fiiller önce çocuğun ruh dünyasında yerini alacaktır.” Eğitimci Yasemin Yaşar, konuşmasını “Hayatımızda ne kadar iman varsa, ne kadar sünnet-i seniyye varsa, o kadar saadet ve o kadar mutluluk olacaktır. Çünkü iletişimin özü, davranışın ruhu, samimiyetin kaynağı ne kadar büyük olursa mutluluklarımız da o derece büyük, kalıcı ve sürekli olacaktır” şeklinde tamamladı.
Yeni Asya