Şeyma GÜR
Bediüzzaman ile Obama mesajlaştılar mı?
Soğuk savaş yıllarında iki kutuplu bir dünyada yaşıyorduk. Bir yanda komünist Sovyetler Birliği, diğer tarafta kapitalist Amerika. Komünizm, insan fıtratına aykırılığı, semavî dinlere karşı duruşu, istibdatı ve yayılmacılığı ile bütün bütün kötüydü. Onun karşısındaki durdurucu güç olarak gözüken Amerika ise iyi oğlanı temsil ediyordu.. Biz de müslümanlar olarak Amerikaya sempati duyuyorduk; birinden birini sevmek zorundaymışız gibi (bkz. .. zulme rızâ zulümdür. Taraftar olsa, zâlim olur; meyletse, Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur. (Hûd Sûresi: 113) âyetine mazhar olur. Kastamonu lahikası)
Sovyetler dağılıp, dünya üzerinden komünizm tehdidi ortadan kalkınca tek patron olarak kalan Amerikanın emperyalist yüzü daha net görülmeye başladı. Hele de Bush yönetimindeki Amerika, dünyanın başına bela olup, bütün milletlerin nefretini kazanmada çok başarılı oldu!..
Şu günlerde hem dış politikası, hem ekonomisi karaya vuran Amerika kurnazca bir atraksiyonla imajını ve durumunu düzeltmeye çalışıyor. Zira buna şiddetle ihtiyacı var. Elbette Obama iyi bir seçimdi. Hem ailesinin bir tarafının Müslüman, hem de zenci olması kendisini aşan ümitlerin odağı olmasına yol açtı. Başkanlığını kurbanlar keserek karşıladık. Sanki dünyanın bütün mazlumları Amerikan yönetimini ele geçirmişti.
Acaba Obamanın başkan olması ile Amerika gitti de başka bir Amerika mı geldi? Bu mümkün mü? Amerikanın sömürgeci ideolojisi bugünden yarına değişir mi? Bu konuda lüzümsuz bir iyimserliğin ortalığı kapladığını düşünüyorum. Elbette Bush kadar kötü olmayacaktır. Bazı şeyler görece iyiye gidecektir. Ama temel sâik, hep Amerikan menfaatlerini korumak olacaktır. Başka ne beklenebilir ki zaten?
Bediüzzamandan Obamaya mesaj yazısı (hiç güncelliğini ve yerini kaybetmeden) Risale Haberde yer aldığında rahatsızlık duymuştum. Bana göre Üstadın ifadelerini bu şekilde tahsis etmek doğru değildi. Obamanın Türkiye ziyaretinin ardından B. Said Çiftçi, konuşmalarından yol çıkarak Obamanın da Bediüzzamana cevâbi mesajlar verdiğini yazması üzerine duramadım ve îtirazımı yazmak zorunda hissettim. Dolayısı ile bu yazının, B. Said Beyin yazısı ile birlikte okunması gerekiyor. Alıntılar da Obamadan Said Nursiye mesaj yazısından alındı çünkü.
Ben de madde madde ele alacağım:
Üstadın birinci mesajı olarak sunulan pasajda Üstad, tamamen hayat-ı ebediyeye bakıyor. Hayat-ı dünyeviyenin fenâsını ve çirkinliğini gören beşeriyetin hayat-ı bekâyı arayacağını bildiriyor. Obamanın mesajında ise ahirete yönelik en ufak bir çağrı yok. Gelin hep birlikte dünyamızı (önce benimkini) kurtaralım diyor.
Bediüzzamanın, beşeriyetin hayat-ı bekâyı arayacağı yönündeki öngörüsünü, dünyanın her yerinde, bu arada Amerikada Müslüman olan insanlar her biri hayatlarıyla yeni yeni ihtida öyküleri yazarak doğruluyorlar. İslamı seçenler artıyor, azalmıyor, elhamdülillah. Ama bu, devletler ölçeğinde görülen bir durum değil. Hele de Amerikada hiç değil. En azından şimdilik... Hatta Amerika komünizm tehditi ortadan kalkınca kendi etrafında ittifak oluşturabilmek için yeni tehdit objesini radikal İslam olarak tanımladı. Aynı düşman oluşturma operasyonunu ülkemizde de irtica tehlikesi adı altında buram buram yaşamadık mı?
Üstad, ikinci mesajı olarak sunulan ifadesinde şimdiki bu hükûmetimizin hakikî kuvveti, hakaik-i Kur'âniyeye dayanmak ve hizmet etmektir. Bununla, ihtiyat kuvveti olan üç yüz elli milyon uhuvvet-i İslâmiye ile ittihad-ı İslâm dairesinde kardeşleri kazanır. Eskiden Hıristiyan devletleri bu ittihad-ı İslâma taraftar değildiler. Fakat şimdi komünistlik ve anarşistlik çıktığı için, hem Amerika, hem Avrupa devletleri Kur'ân'a ve ittihad-ı İslâma taraftar olmaya mecburdurlar derken birinci derecede o günün TC hükümetine yön vermek istiyor. Tebeî olarak Hıristiyan devletlerini de bu ittihad-ı İslâma taraftar olmaya çağırıyor. Zira komünistlik ve anarşistlik karşısında hem Amerika, hem Avrupa devletlerinin kendi menfaatlerinin de Kur'ân'a ve ittihad-ı İslâma taraftar olmayı gerektirdiğini söylüyor.
Obamanın şahsında Amerikanın söylediği ve yapmaya çalıştığı ise Müslümanları kabul edilebilir ve kabul edilemez Müslümanlar olarak ayırıp bir kısmını yanına alıp, hep yaptığı gibi, birlikte hareket etmelerini yani ittihad-ı islamı engellemek. Ne söylemlerinden ne de eylemlerinden ittihad-ı islama taraftar olmak noktasına geldikleri çıkarılamaz.
Amerika bir şey düşünür: Kimi nasıl kullanabilirim?
Dünya Müslümanları olarak artık şunu görmek zorundayız. Dini anlamak ve yaşamak konusunda ne kadar farklılıklarımız olursa olsun, birbirimize, Müslüman olmayanlardan daha yakınız. Zira Müslüman olmak hasebiyle kardeşiz.
Üstad; Şimdi milletin arzusuyla şeâir-i İslâmiyenin serbestiyetine vesile olan Demokratlar, hem mevkilerini muhafaza, hem vatan ve milletini memnun etmek çâre-i yegânesi, ittihad-ı İslâm cereyanını kendine nokta-i istinad yapmaktır. Eski zamanda İngiliz, Fransız, Amerika siyasetleri ve menfaatleri buna muarız olmakla mâni olurdular. Şimdi menfaatleri ve siyasetleri buna muarız değil, belki muhtaçtırlar. derken de o günün demokratlarını itihad-ı islama çalışmaya çağırıp korkmayın, siz Amerika, Fransız ve İngiliz hükümetleri ne der diye düşünüyorsanız onların da menfaatleri ve siyasetleri bunu gerektirecek demiş oluyor. Bu arada Demokratlardan beklentisini de şeair-i islamiyenın serbestisi olarak satır arasında belirtiyor. Diyebiliriz ki adı Demokrat olan günün siyasetçilerini şeâiri-i islamiyenin serbestiyetine vesile olmaları için destekliyor
Demokratların hasenatı, Üstadı dinledikleri kadardır. Seyyiatları da onu dinlemedikleri kadar.
Bu arada B. Said Bey yazısının başında Üstada atfen ..şeâir-i İslâmiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettirmekle mânâ-yı hilâfeti dahi vekâleten deruhte edebilme kabiliyetine haiz olan TBMM çatısı.. dediği meclis bu meclis midir? Bu ifadenin bugün için bir temenniden öte gerçekliği var mıdır, takdirlerinize
Ülkesinde Müslüman olmakla suçlanan, öyle olmadığını ispatlamak için kırk takla atan Obamanın siyâseten söylediği ben de Müslüman bir aileden geliyorum sözünden, maksadının ötesinde anlamlar çıkarmak, Üstadın; Avrupa ve Amerika İslâmiyetle hâmiledir. Günün birinde bir İslâmî devlet doğuracak ihbarının gerçekleşmek üzere olduğu şeklinde yorumlamak erken bir iyimserlik olur. Amerikanın Müslümanlara karşı duruşunu Obamanın şeceresinin inançları değil, menfaat politikaları belirleyecektir.
Bu vesile ile Bediüzzamanın Demokratları iktidar yerinde muhafaza etmeye Kur'ân menfaatine kendisini mecbur bildiğini, Onlardan hayır beklemek değil, belki dehşetli, baştaki iki cereyana siyasetlerince muarız oldukları için, onların az bir kısmı dine verdikleri zararı, vücudun parçalanmasına bedel, yalnız bir parmağı kesmek gibi pek cüz'î bir zararla pek küllî bir zarardan kurtulmamıza sebep oluyorlar bildiğinden, o iktidar partisinin lehinde ehl-i dini yardıma davet ettiğini hatırlatmış olalım.
Amerikan siyasilerinin dinî fütühata hizmet gibi bir misyonları olabileceğini düşünmek, bizim kendi siyasilerimizden bu yönde bir hayır umma beklentisinin bir uzantısı gibi görünüyor. Biri ne kadar yanlışsa diğeri de öyle.
Obama geldi ve gitti. Obamalar, Bushlar gelir gider. Siyasetleri ve menfaatleri ne gerektirise onu söylerler. Muhatabları da kendileri gibi siyasilerdir. Onlar kendi aralarında diplomatik lisanla konuşurlar. Aslında ne demek istediklerini de karşılıklı olarak pek güzel bilirler.
Bizim yapmamız gereken ise onlardan bir hayır beklemek değil, mesâimizi, dikkatimizi, enerjimizi, yeteneklerimizi iman hizmetine yoğunlaştırmaktır. Üstadın ihbarlarının ve temennilerinin gerçekleşmesi de buna bağlı.
Yerli ya da yabancı siyasilerden İslamiyet adına bütün bekleyebileceğimiz; gölge etmemeleri olabilir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.