Bediüzzaman Kürtler adına yapmış

Bediüzzaman Kürtler adına yapmış

Vakit Gazetesi yazarı Mustafa Özcan, Türk kavramının zaman zaman İslamiyetle eş anlamlı kullanıldığını belirterek, Bediüzzaman'ın Kürtler adına yaptığını anlattı.

Risale Haber-Haber Merkezi

Allah'ın fizik olarak kavimleri ayrı ayrı yarattığını ve bu kavimler arasında buluşma, telaki ve kaynaşma vesilesi olarak da ortak kimyalar ortaya koyduğunu belirten Özcan, Bediüzzaman'ın "İslâmiyet milliyeti" kavramına getirdiği yorumu aktardı.

Risale-i Nur'da geçen, "Aynen öyle de, heyet-i içtimaiye-i İslâmiye büyük bir ordudur; kabâil ve tavâife inkısam edilmiş. Fakat bin bir bir birler adedince cihet-i vahdetleri var: Hâlıkları bir, Rezzakları bir, Peygamberleri bir, kıbleleri bir, kitapları bir, vatanları bir-bir, bir, bir, binler kadar bir, bir... İşte bu kadar bir birler uhuvveti, muhabbeti ve vahdeti iktiza ediyorlar. Demek, kabâil ve tavâife inkısam, şu âyetin ilân ettiği gibi, teârüf içindir, teâvün içindir; tenâkür için değil, tehâsum için değildir.
Üçüncü Mesele:
Fikr-i milliyet şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zalimleri, bunu İslâmlar içinde menfi bir surette uyandırıyorlar, tâ ki parçalayıp onları yutsunlar. Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsanî var, gafletkârâne bir lezzet var, şeâmetli bir kuvvet var. Onun için, şu zamanda hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara ‘Fikr-i milliyeti bırakınız’ denilmez. Fakat fikr-i milliyet iki kısımdır: Bir kısmı menfidir, şeâmetlidir, zararlıdır. Başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adâvetle devam eder, müteyakkız davranır. Şu ise, muhasamet ve keşmekeşe sebeptir. Onun içindir ki, hadis-i şerifte ferman etmiş: 'İslâm dini kendinden önceki bâtıl olan fiil, hareket, âdet ve inanışları keser, kaldırır. Ve Kur'ân da ferman etmiş: Kâfirler, kalblerine cahiliyet taassubundan ibaret olan o gayreti yerleştirdiklerinde, Allah, Resulünün ve mü'minlerin üzerine sükûnet ve emniyetini indirdi ve onlara takvâda ve sözlerine bağlılıkta sebat verdi. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah ise her şeyi hakkıyla bilir. (Fetih Sûresi: 48:26.) İşte şu hadis-i şerif, şu âyet-i kerime, kati bir surette menfi bir milliyeti ve fikr-i unsuriyeti kabul etmiyorlar. Çünkü müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyeti ona ihtiyaç bırakmıyor. Evet, acaba hangi unsur var ki, üç yüz elli milyon vardır? Ve o İslâmiyet yerine o unsuriyet fikri, fikir sahibine o kadar kardeşleri, hem ebedî kardeşleri kazandırsın?”
bölümü okuyucularına hatırlatan Özcan, "
Evet, PKK gibi şuubi akımların Kur’an tarafından tanımı, cahiliyet gayreti ve hamiyetü’l cahiliyedir ve bunu da içimize Fransız Devrimi salmıştır. Bizim de gafletimiz bunda pay sahibidir" dedi.

Tarih içinde Türk milleti kavramının Balkanlar’da ve Avrupa’da zaman zaman İslâmiyetle eş anlamlı ve müteradif olarak kullanıldığını vurgulayan Özcan, yazısını şöyle sürdürdü:

"Bazen de üst kimlik yerine kullanılmıştır. Aynen Kafkaslar’da Çerkez kavramının ifade ettiği etnisiteyi aşan anlamı gibi. Dolayısıyla bu durumda Türklerin üzerine düşen Türk milleti kavramının delalet ettiği manayı daraltarak tarihten iktisap edilen başka milletlerin hürmetini ve saygısını kırmamaktır. Fiziken Türk olmayan Müslüman milletlerin üzerine düşen de, Türk kavramının tarihi vetire içinde İslâmiyete hizmetten dolayı kazandığı hürmetkar manaya sadakat göstermektir. Bediüzzaman da Kürtler adına bunu yapmıştır."