Mehmet Selim MARDİN
Bediüzzaman Said Nursi ve milis alayları
Birinci Dünya savaşında vatan savunmasında aşiret mensuplarının oluşturduğu ve büyük faydaları görülen milis alaylarının başlangıcı, II. Abdülhamit devrine kadar gitmektedir. 1891 yılında Hamidiye Hafif Süvari Alaylarının kurulduğu bilinmektedir. II. Meşrutiyet devrinde bu teşkilât önemli ölçüde gevşemişse de Birinci Dünya Savaşı sırasında gördüğümüz aşiret birliklerinin Hamidiye Hafif Süvari Alaylarının devamı olduğu anlaşılmaktadır.
3. Ordu’nun kuruluşunda, İhtiyat Süvari Tümenleri olarak varlığını devam ettiren aşiret birlikleri, eski teşkilatın izlerini önemli ölçüde kaybederek Milisler ve daha sonra da Gönüllü Müfrezeler isimleri ile anılmaktadır.
İhtiyat Süvari Tümenlerinin seferberlikleri için barış zamanında herhangi bir hazırlık yapılmamıştı. Bu tümenler, mensup oldukları aşiretler ve bölgenin imkânlarına göre seferberliklerini yapmak zorunda kalmışlardır. Kolordular, kuruluşlarında bulunan nizamiye birliklerinin seferberlikleri ile uğraştıklarından, bunlarla ilgilenmeye fırsat bulamamışlardır. İhtiyat Süvari Tümenlerine büyük çaplı piyade tüfekleriyle adî Martin tüfekleri ve cephanesi yeteri kadar verilmiş; topçu ve diğer teknik birlikler verilememiştir. Giyecek ve teçhizat verilemediğinden, erler mahallî kıyafetleriyle kalmışlardır. Seferberliğin ilânında bu tümenlerin erleri yaylalarda çadırlarda bulunduklarından, toplanmaları çok gecikmiştir. Subaylar ve erler yeterli eğitimi alamamışlardır. Bu tümenlerin seferberlikleri, birçok eksikliklerle birlikte 42. günde tamamlanabilmiştir. Aşiret Alayları 3. Ordu’ya bağlanarak cepheye gönderildiler.
Ancak imkânsızlıklar içinde bulunan ve ilerleyen Rus kuvvetlerini durdurma çareleri arayan 3. Ordu Komutanlığı, 11 Mayıs 1915’te Muş Talimgâh Komutam Binbaşı Osman Bey’e, talimgâhtaki silâh miktarı kadar er ile Malazgirt istikametinde ilerlemesi, yolda rastlayacağı milis ve sair kuvvetleri de emrine alarak, Rusların Muş ve Hınıs istikametinde ilerlemesinin önlenmesini emretti. Böylece aşiret birlikleri, eskisinden daha düzensiz bir şekilde yeniden ihtiyaç görülen bölgelerde ordu emrine girmişlerdir(1)
Bedîüzzamân Said Nursi de Birinci Dünya harbinde Hamidiye Alaylarının bazı bakımlardan devamı sayılabilecek olan Aşiret Alaylarının başında Ruslara karşı savaşa gitmiştir. Ancak her ne kadar Aşiret Alayları bazı bakımlardan Hamidiyeler’in devamıdır denilse de, aynı zamanda İttihat Terakki dönemindeki yeni bir organizasyondur da. İttihat Terakki’nin siyaseti neticesinde Alaylar eski statülerini kaybettiklerinden, savaşa bir nevi redif taburları gibi gitmişler, onları aşan bir rolleri olmamıştır.
1914 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na girdi. Devletin savaştığı birçok cephe vardı fakat Kafkas Cephesi, Rus-Ermeni işbirliğinin gözler önüne serilmesi açısından farklıydı. Rusya bu cephenin kendi coğrafyasına yakınlığını da fırsat bilerek Ermenileri kendi çıkarları için kullanma yolunu seçti. Kafkas Cephesinde Rusların ilk taarruzu 1 Kasım 1914 yılında başlamış ve Sarıkamış Harekâtına kadar bu cephede önemli muharebeler meydana gelmiştir. I. Dünya Savaşı ve Kafkas Cephesi tarihinde Köprüköy ve Azap muharebeleri olarak bilinen bu savaşlarda 3’ncü Türk Ordusu’nu oluşturan birlikleri başarılı muharebeler vermek suretiyle her anlamda güçlü Rus birliklerini geri püskürtmeyi başarmışlardır.(2)
Bedîüzzamân, Birinci Dünya savaşına dâhil olmamızdan sonra ittihatçı yakın dostu ve kendisine saygı duyan Enver Paşanın Vehip Paşaya talimatı üzerine, bir milis kuvveti kurmasını istemesiyle milis kuvvetlerini teşkil ederek Erzurum Pasinler Cephesinde Süphan Dağı eteklerinde fiilen ve bizzat bütün talebeleri ile harbe iştirak etmiştir.
Bediüzzaman 3. Ordu XI. Kolorduya bağlı 33. ve 34. fırkalarının bulunduğu Van ve Muş’ta görevlendirilmiştir. Aynı zamanda milis alaylarına vaiz tayin edilmiş olup, harbe katılan milislere dini ve ahlaki telkinlerde bulunmuştur.
Bediüzzaman, gönüllü alay kumandanı olarak katıldığı Rus harbinde, harp cephesinde, avcı hattında, Kur'ân'ın bir kısmının tefsiri olan meşhur Arabî İşârâtü'l-İ'câz tefsirini telif etmiş.
Harpte büyük musibet ve felaketler yaşanmıştır. Tarihçe-i Hayatta o harbin dehşetli günlerini Bedîüzzamân şöyle ifade eder:
“Eski Harp-i Umumîde Pasinler Cephesinde şehit merhum Molla Habib'le beraber Rusya'ya hücum niyetiyle gidiyorduk. Onların topçuları bir iki dakika fasılayla bize üç top güllesi atıyordu. Üç gülle tam başımızın iki metre üstünden geçip, arkada dere içine saklanan askerimiz görünmedikleri halde geri kaçtılar. Tecrübe için dedim: "Molla Habib, ne dersin, ben bu gâvurun güllesine gizlenmeyeceğim."
O da dedi: "Ben de senin arkandan çekilmeyeceğim. “İkinci top güllesi pek yakınımızda düştü. Hıfz-ı İlâhî bizi muhafaza ettiğine kanaatle Molla Habib'e dedim:
"Haydi ileri! Gâvurun top güllesi bizi öldüremez. Geri çekilmeye tenezzül etmeyeceğiz" dedim.”
Bediüzzaman'ın milis kuvvetlerine "Keçe Külahlılar" derlerdi. Ruslar, 'Keçe Külahlılar geliyor!" diye duydukları zamanlar, nereye kaçacaklarını şaşırır ve bilemezlerdi. Düşmanlar, Keçe Külahlılarla karşılaştıklarında neye uğradıklarını anlamazlardı. Milisler at üzerinde silâh kullanırlardı. Attıklarını mutlaka vururlardı. Üzerlerinde beyaz bir pelerin bulunurdu. Bunun ile fedailer araziye uyarlar, hele kış günlerindeki karda hiç fark edilmezlerdi. Keçe külahlı bir fedai atının dizginlerini bir koluna bağlar veya kolunu atar, ayaklarını atın karnına sıkı sıkı sarar, tamamen serbest ve rahat bir şekilde, süratle yol alırken, seri olarak ateş ederlerdi. Çok keskin nişancıydılar, boş ateş etmezlerdi.(3)
1915 yılının Temmuz ayının bir Ramazan gecesinde Rusların Bitlis’i işgal etmek için Bahan mevkiine geldiği haberi alınmıştır. Bu haberi alan bütün Bitlis halkı çocuklarının ellerinden tutarak göç için yollara düşmüştür. Ancak Bitlis’teki Türk askerinin ve milis kuvvetlerin dirayetli savunması sonucunda Ruslar Bitlis’e giremeyerek geri çekilmiştir. Ancak bu sevinç fazla sürmemiş Şubat 1916 sonlarında Rus askeri ve Ermeni İntikam Tugayları tekrar Bitlis kapılarına dayanmıştır. Bitlis’i savunan kuvvetlerin toplamı bin 400-2 bin kişi arasındaydı. Bu birliğin 600 kişilik kısmı milis kuvvetlerden teşekkül etmişti. Piyade Yarbay Ali Çetinkaya komutasındaki Türk birliği; silah, cephane ve asker bakımından kendisinden çok fazla olan Rus ve Ermeni birlikleriyle savaşmak zorunda kalmıştır. Bütün direnmelere rağmen 3 Mart 1916 günü saat 05.00’de Bitlis işgal edilmiştir.
Bediüzzaman’ın gönüllü alay komutanı olarak vatana yaptığı hizmetler ve Bitlis’in Ruslar tarafından işgaline kadar gelişen olaylar, yeğeni tarafından yazılan ilk kaynak Tarihçe-i Hayatta şöyle özetlenir:
“Pasin’(Pasinler)’den Van’a avdet ederken Van’da ihtilâl zuhur etti. Kendileri bu ihtilâle karışmayarak medresesinde ikamet ediyordu. Ve daima masumların vikayesine son derece çalışıyor ve çoluk-çocuklara dokunmaması için herkesi men‘ ederdi. Bu esnada maatteessüf Van sukut etti. Bunun üzerine talebesiyle medresesinde tahassun edip müdafaa etmek niyetinde idiler. Valinin fevkalade itaati üzerine Van’ı terk etti ise de, muhacirleri vikaye için Vatan’da [Gevaş] muharebe etti. Mezkûr muharebede arkadaşlarımızdan ve üstat-ı muhteremin kâtibi Molla Habib şehit oldu. (Allah rahmet eylesin.) Oradan gelen muhacirleri selâmete isal ettikten sonra İspari nahiyesine Ermeni çetelerinin taarruzunu işitir. Bu defa vatanına yani esas meşkat-ı re’sine(doğduğu yere) giderek fedailere karşı müdafaa eder. Ermenilerin aile ve masum çocuklarını toplayarak bunlara dokunmak şer’in câiz olmadığından ahaliyi men‘ eder. Ve mezkûr çoluk-çocukları Ermeni fedailerine teslim ettirmek için gönderir. Ermeni fedaileri bu hâlden memnun olarak, “Mademki siz bizim ailemize dokunmuyorsunuz, biz de muhariplerinizden başka kimseye dokunmayız.” diye cevap gönderirler. Bu suretle yapılan muharebelerle tekrar Van’a girmeğe muvaffak olurlar. Bu def’e Bedîüzzamân Van Kal ‘asında tahassun ederek müdafaa etmek için ısrarda bulunursa da, Van valisi Cevdet Paşa vaziyet-i sevk-ula eğsinin fenalığından bahisle ilah ederek aldırır, Vatan’a gelirler. Oradan Cevdet Paşa ile Bitlis’e giderler. Bitlis’te bulunan beş yüzü mütecaviz yetim muhacirin çocukların iaşesini der ‘uhde ile onlarla uğraşır.
Erzurum’un sukutu esnasında Muş kasabasının düşman istilasına maruz kalacağı esnada mezkûr kasabada 12 top bulunuyordu. Şu toplar kurtularak Bitlis’e gelirse Bitlis’i müdafaa vaziyetinde kalabilir, olmadığı takdirde Bitlis’in tahliyesine mecbur kalınacaktır. Bunun üzerine Bedîüzzamân talebesiyle ve 300 kişi ile beraber Muş tarafına gider. Mezkûr topları karların üzerinde Bitlis’e getirmesine muvaffak olur. Bitlis hâricinde düşmanla müsademe başlayarak Bitlis müdafaa olunur. Molla Saîd talebesiyle orduya dâhil olur ve garibeden olarak üç kurşuna hedef olur. Bunlardan birincisi kalbinin üzerine isabet ederse de tütün tabakasıyla sigara ağızlığını parçaladıktan sonra vücuduna tesir etmez. İkincisi de hançerinin bulunduğu sol kaburgasına gelirse de hançerinin sapını deler ve kendilerine zarar dokunmaz. Üçüncüsü yine sol omuzuna gelir, hafifçe bir yara açar. Bitlis’in sukutu gecesi ayağı kırılarak arkadaşları şehit düşüp Bitlis’in içinde suya düşerler ve düşmanın ihatasına maruz kalırlar. Düşmanın gelen kuvveti yanı başlarındaki beş nefer Bitlis ahalisini şehit etmeğe uğraşırken baki kalan talebeleri köprünün altındaki gizli bir yere
Çekilirler. Şu suretle orada sığınırlar. Ve talebelerine: “Arkadaşlar, durmayınız. Sizi helâl ettim. Beni bırakınız, siz kendinizi kurtulmağa çalışınız.” demesi üzerine talebeler, “Sizi bu hâlde bırakıp gidemeyiz. Şehit olursak yine hizmetinizde olsun.” diye kalırlar. 35 saat su içinde bu vaziyette bulunur. Bil ‘ahire talebelerinden birisi Rus karakoluna gider. Molla Saîd’in malumatı olmaksızın malumat verir. Ruslar gelip mezkûr yerden çıkarırlar. Bil ‘ahire Van, Çulfa, Tiflis, Kologriv, Kostroma’ya sevk ederler.”
KAYNAKLAR
1.https://www.atam.gov.tr/
2.https://dergipark.gov.tr
3.Son Şahitler. Necmeddin Şahiner C.1
4.Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı. Abdurrahman
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.