Himmet UÇ
Mehmet Kırkıncı Hoca’nın eserleri üzerine
Kırkıncı Hoca, Anadolu’da Bediüzzaman’ın başlattığı iman ve aksiyon hareketinin önemli aktörlerinden biri. Kendisini orta okul yıllarında tanımıştım, ilk dersini dinlediğimde anahtar ile kilidin farklı yerlerde uzun zaman ayrı bekleyip beklenmedik anda bir araya gelmesi gibi, onun sohbetinin sıbgası beni Allah’a kul olma tarikine çekmişti. Kim anahtar, kim kilit o ayrı bir konu. Bütün mürşidler gibi konuşmasının tesiri kabül-ü ammeye mazhar olmuş bir zattı. Erzurum Alvarlı Efe’nin deyimi ile “mülki İslamın kilidi“ idi. Bu söz maverai bir söz idi, dünyadan çok mafihaya dayanan bir ilahi Hablullahın ifadesi idi.
Batılıların önemli yanlarından biri coğrafyalarında çıkan insanların hayatlarını, mücadelelerini ciddiye almaları ve onlarla ilgili araştırmalar ve biyografiler yayınlamalarıdır. Ben Yeni Türk Edebiyatı sahasında birkaç biyografi çalıştım, onları kendi imkanlarımla araştırdım. Anadolu ve İstanbul coğrafyasında dolaştım, sadece Ahmet Kutsi Tecer’in babasının terceme-i hal ve memuriyet hayatı için günlerce arşivde bekledim. Bir sahifelik belgeyi aldığımda dünyalar benim olmuştu. Bu çalışmaların ayrı bir hazzı vardı. Tolstoy’un biyografisini yazan ünlü Rus asıllı Fransız biyograf bin sahifeyi aşkın bu biyografi için çok büyük gayret sarfetmiş. Eşinin hatıralarını okumuş, Tolstoy’un nesi var nesi yoksa dünya kadar bilgiye ulaşmış. Bin sahifeyi aşkın bu biyografiyi Türkiye’de Fransız elçiliğinin yardımı ile iletişim basmış. Çok etkilendiğim bir eser olduğunu belirteyim.
Müslüman büyüklerini bu tür biyografilerle sürekli yaşayan hale getirememişiz, bu da bizim ayıbımız. Yoksa Cenab-ı Nebi ve arkasındaki insanların hayatları ne kadar harika biyografi örnekleri olur kıyas eyle.
Kırkıncı Hoca bir yazar, birçok eser yazmış ve yayınlamış. Ben bunların bazılarının hazırlanış ve edite edilmelerinde bulundum. Hatta hiç unutmam Kader ile ilgili eserini yazmak için bayram günü evde bir odaya kapandım, anama bile gitmedim. Dört günde daktiloda o eseri yazdım sonra baskıya gitti.
Kırkıncı Hoca’nın eserlerinden birisi adeta onun yazarlık vadisinin fatihası durumunda olan Hikmet Parıltıları isimli eseridir. Kırkıncı Hoca Bediüzzaman’ın konuları eserlerinde dramatize ettiği gibi yüksek bir dramatizasyon zekasına ve hayaline sahipti. En zor meseleleri bile bir anda mantık vadisinde teşahhus ettirir ve ortaya herkese hayret uyandıran metinler ve örnekler çıkarırdı. Necip Fazıl Hocama “Mantık küpü” demiş gerçekten öyle bir insandı. Nice bükülmez inatçı zekalar onun bir örneği ile başını aşağı indirir ve ilzam olurdu.
Hikmet Parıltıları’nın bendeki bir örneği dokuzuncu baskı Cihan yayınlarından çıkmış. 1983 yılında, eserde aforizmalar türünde çarpıcı mantık, hayal ve itikad dolu metinler var. Eserde üçyüzü aşkın kısa kısa bahisler var. Bunlar konularına göre değil, sıralama ile arka arkaya konmuş. Kitap 257 sahifeden oluşuyor sonunda sekiz sahifelik bir lügat konmuş. Lise ve üniversite hatta alim ulema sınıfına nasıl bakmalı, nasıl yorumlamalı konusunda bir anahtar eser. Gözden geçirilip yayınlansa hatta Kültür Bakanlığı yayınlasa nesillere büyük kurtarıcı metinler, müjdeler... Ateizmin, nihilizmin dolaştığı bu mahfellerde bu eser bir can kurtaran simididir.
Kırkıncı Hoca’nın eserleri Zafer Yayınları’ndan külliyat olarak yayınlanmış, müteferrik eserleri bir araya getirilmiş. Bunlardan biri bütün eserleri 5 Fikir Damlaları ve Gönül Damlalarından oluşuyor. Eser 311 sahifeden oluşuyor. Eserin takdimini rahmetli, gayretli insan Selim Gündüzalp yapmış. Selim Gündüzalp bir gün hava alanında Kırkıncı Hoca’ya rastlar yalnızdır. 32 yıldır kendisinden istifade ettiğini söylüyor ama yalnız olmasına hüzünleniyor. Burada Hoca’nın hayatını şu cümleler ile özetler: “Hiç boş kaldığına şahit olmadık, ya okuyor, ya ders veriyor, ya yazıyor, ya yazdırıyor, ya da sohbet ediyordu. Kaç elle kaç akılla kaç ruhla çalışıyor diye düşünmeden edemiyor insan.”
Kitap adeta bir portreler yığını. Tanıdığı, sevdiği, arkadaşı olduğu insanları anlatıyor. Hizmet-i diniyedeki çevresinde medar-ı muhabbet ve fahr olan kişiler bunlar. Bir portre eleştirisi gibi, muhabbet üzerine kurulmuş. En sonunda Bekir Berk gibi bir mümtaz hakperestin mektubu. Yazan Bekir Berk muhatap Kırkıncı Hoca. Bekir Berk, hocaya olan hürmet ve saygısını anlatır bu metinde. Şöyle diyor: ”Size layık bir kardeş olabilmeyi, dünyada tamamen olmasa bile ahirette ebediyyen sizinle beraber olmayı Cenab-ı Erhamürrahimimden ruhu canla niyaz ederim.“ İkisi de dar-ı uhrada olan bu olağan üstü insanların Allah bizi de şefaatlerine mazhar etsin.
Bekir Bey bir davayı bini aşkın dava ile savunmuş mevki-i muallası aklın ihata edemediği bir insan. Kırkıncı Hoca ise hakikati yüzyılımızın ilim, felsefe, sanat ve din karşısındaki en ideal duruşu ve yorumu olan Risale-i Nurları metinlerle savunan yine ahiretteki mevk-i pakı idrakimizin fevkinde bir insan. Bediüzzaman, Bekir Berk için iki parmağını bir araya getirir ve “seninle ben ahirette böyleyiz” der, ne iltifat değil mi?
Kırkıncı Hoca’nın kendi tensibi ile yazılmış ve basılmış bir nevi onun kültürel biyografisi olan eseri Hayatım ve Hatıralarım adını taşır. Zafer Yayınları’ndan Birinci Baskısı 2004’te çıkmış. Eser 500 sahifeden oluşuyor. Büyük boy, hacimli bir kitap. Üzerinde Kırkıncı Hoca Efendi’nin geleceğe bakan anlamlı bir resmi var. İki bölümden meydana gelmiş, birinci bölüm hatıralar, olaylar ve seyahatler adını taşıyor. Kırkıncı Hoca’nın Anadolu coğrafyasında bir manevi serdar gibi dolaşıp milletin itikadi, ilmi ve dini yaralarına çare olduğunu anlatan olaylardan, hikmetli vakalardan oluşuyor. Nasıl ilahi bir itici gücün tensibi ile vazifete koştuğunu gösterir.
Son yüzyıllarda kaybolan Müslüman Türk’ün cihat felsefesinin dirilişidir bu bahisler. Madagaskar, Filipinler ve daha nice uzak iklimlere hakkı anlatmak için giden Müslüman Türk erleri orada İslamı, Hz. Muhammed’i (asm) dini mübini ve Allah’ı anlatması gibi Hoca da aynı aşk ve iştiyakla Anadolu’yu dolaşmış, hakkı anlatmış. Bugün bu ülkede sayısız yerde mana iklimlerini coşturan ve insanları Allah’a rabteden insanlar hocanın bu gayretleri ile meydana gelmiş ve şimdi de bulundukları coğrafyaları yeşertiyorlar.
Eser çok yönlü bir eser, bir biyografi olmasının yanında yaşadığı coğrafyanın sanatçı, alim, yazar ve velileri ile olan buluşmaları ve izlenimleri de buralarda anlatılır. Bunlardan biri ünlü yazar Necip Fazıl Kısakürek’in Erzurum seyahati ile ilgilidir. Kırkıncı Hoca ona “ehli İslamın keskin kılıcı“ der. Kırkıncı Hoca ona bazı fetvalar vermesinden dolayı şöyle der. “Sen bir fikir ve dava adamısın, büyük bir edebiyatçısın, fikirlerini dinledik istifade ettik ama fetva sahasına girmen bence doğru değil.“
Kitabın ikinci kısmı, mektuplar, sohbetler, sorular ve cevaplardan oluşuyor. Burada da yine Bediüzzaman’ın davası ve o davanın çevresinde karşılaştığı insanlarla yine Bediüzzaman’ın davası doğrultusunda yaptığı konuşmalardan oluşur. Kitap aslında yeni bir editörle farklı bölümlerle daha etkin hale gelebilir.
Kırkıncı Hoca’nın bir kitabı da İnsan, Millet ve Devlet adını taşır. Zafer yayınlarından çıkmış. 2005’te yayınlanmış. Kitap aslında bir ferdi ve toplumsal ahlak kitabı. Beş bölümden oluşuyor. Kainat sarayında insan, insanın vazifeleri, insanı yücelten değerler, insanı alçaltan kötü huylar, toplum hayatı. Ahlakın insan, millet ve devletin hayatındaki kuşatıcı, şümullü tesirleri kitabın özelliğidir.
Kırkıncı Hoca’nın ahirete intikalinin olduğu ay içinde olmamız nedeniyle bu kısa çalışmayı yaptık. Daha mükemmel çalışmalar ümidi ile.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.