Bediüzzaman'a itimadımız tamdır
Bugün yazarı Erdoğan: Şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür seda İslam'ın olacaktır diyen muazzez Üstadımıza itimadımız tamdır
Latif Erdoğan'ın yazısı:
Arayışlar ve sonrası
Kıyamet sarsıntılı günler yaşıyoruz. Dünya sabır mihverinden çıkmak üzere. Görülen zaaf çözülmeleri gelmekte olan büyük felaketin öncül işaretleri. Kurtuluşumuz adına, yönelişlerin yol haritasını tekrar gözden geçirmeye mecburuz. Doğu batıyı, batı ise doğuyu doğurmaya hazırlanıyor. Modernite sonrası, kapitalizm sonrası, laiklik sonrası gibi, "sonra" ya kilitli beklentilerin ortak paydası "maneviyat"a olan fıtri ihtiyacın sesli taleplere dönüşmesi hadisesi.
Böylesi güçlü ve umumi isteğe verilecek karşılık, kabul edilebilirlik açısından mutlaka aynı oranda fıtri ve güçlü olmak durumunda. Bu natürel gücü din dışı yapay etki ve sempatilerde aramak lüzumsuz gayret. Geçmiş bu tür lüzumsuz gayretlerin vahim neticeleriyle dolu. Aynı yanlışların hep aynı kötü neticelere götüreceğinde ise kuşku yok. Doğu ve batı fiziki olmaktan öte, zihni coğrafyanın adı.
Yakın geçmişte batının bu zihni yapıdaki nasip payı kapitalizm, doğunun ise daha çok komünizmdi. Ve ayrışmalardaki konuşlanmalar bu iki sistemde yoğunlaşıyordu. Şimdilerde her iki sistem de bloklaşmada adres olmaktan çıktı. Dolayısıyla doğu-batı ayrışmasının da pratikte hiçbir anlamı kalmadı. Bu anlamsızlık boşluğunu globalizmle doldurmaya çalışmak da istenen neticeyi vermedi. Kutupsuz dünya isteği, tek kutuplu dünya arzusunu geri itti.Arayış devam ediyor...
Oryantalizm, doğudaki doğruların envanterini çıkarmak yerine, batının yanlışlarını doğuya yamama ve doğudan devşirilen doğruları ise külliyen batıya mal etme gibi bir saplantıyla hareket ettiğinden çok yanlış yaptı; asırlardır insanlığın doğruya ve de doğuya iz sürmesini engelledi. Ne hazindir ki, içimizdeki "daha oryantalistler" marifetiyle, uydurdukları yalan ve iftiraları tartışılamaz gerçekler gibi bizlere de kabul ettirdi.
Ve bu kompleksli kabulleniş, bizim kendimizi tanımamıza, kendi değerlerimize yönelmemize de en büyük engel oluşturdu. Batının üstünlüğünü, bizim düşkünlüğümüzü kabul, aydın ve entelektüel olmanın ön şartı haline geldi. Ne ki, batı geldiği bu noktada, ilahi taktirin çalışmaya verdiği peşin ücretin bir ifadesi olan teknolojik üstünlük dışında hiçbir değere sahip olmadığını ve insanlığı mutlu edecek hiçbir değere gerçek anlamda sahip bulunmadığını ifşa ve ilan etti.
Yani batı kendi çaresizliğinin derdine düştü; daha öncesinde doğuya dayatmak istediği "doğrularından" şimdi kendisini kurtarmanın çaresini arıyor. Ve arayış devam ediyor.. Kendi varlık gerekçesini yine kendi varlığı zaruretinde bulan,başkalarının zaaf boşluklarını değerlendirerek değil, kendi değerlerinin doğruluğu ve olgunluğu ile başkalarına kendini kabul ettiren, evrensel normlara sahip bir zihni yapılanmayla devreye girerek bu arayış ve yönelişleri cevaplamak ve elde edilecek neticeleri sürekli kılmak bize ait en önemli ve en öncelikli vazifedir, diye düşünüyorum.
Bu bağlamda yapılacak, asla misilleme endişesi taşımayan, sadece problemi yakından tanıma ve ona göre çareler sunma gayesine yönelik olmak kaydıyla ve bütün ilkeleri ilim,ahlak,adalet ve din kriterleriyle test edilmiş oksidantal çalışmalara ihtiyaç olduğu ve olacağı kanaatini taşıyorum.
Hayır, bunca olumsuz görüntülere rağmen, hakkın mutlaka bir gün galebe çalacağına inanan müminler olarak bizler gelecekten kesinlikle ümitsiz değiliz. Allah'ın nurunu tamamlayacağını bildiren mukaddes Kitabımıza imanımız tamdır. Üzerine güneşin doğup battığı her yere İslam'ın ulaşacağını haber veren Resul-ü Zişanımıza itikadımız tamdır.
Ve nihayet, Müceddid-i Azam makamından seslenerek "Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek ve gür seda İslam'ın sedası olacaktır" diyen muazzez Üstadımıza itimadımız tamdır...
Bugün