Davut ŞAHİN
Bediüzzaman’ı, Mustafa Kemal’le barıştırma çabaları mı?
Bediüzzaman’ı, Mustafa Kemal’le barıştırma çabaları mı?
Hür Adam filmi birçok tartışmanın fitilini ateşledi.
İyi de oldu.
Yakın tarihin bilinmeyen bazı karanlık noktaları gün ışığına çıkıyor veya bu konuda uzman isimler konuşuyor.
Olması gereken bu değil mi?
Görülüyor ki Üstad’ın tasarrufu hala devam ediyor.
*
Film sektörünün etkili olduğunu görmek açısından Hür Adam filmi önem taşıyor.
Çünkü sinema diliyle binlerce kişiye yani, hem havassa hem de avama ulaşmak mümkün.
*
Hür Adam filminin ne kadar izleneceğinin bana göre hiç önemi yok. Aslolan bu filmin mevcudiyeti. Bu film yapımcıların da iştahını kabartmalı. Hatta uyanık yapımcılar eğer gündemde kalmak istiyorsa, işte altın fırsat; Bediüzzaman Hazretlerinin “her dönemi” beyaz perdeye aktarılabilir.
Hayatının bütününü ele almak yerine, yaşadığı bazı özel dönemler gündeme getirilebilir.
*
Kurtlar Vadisi filminin yapımcısı ve yönetmeni Zübeyr Şaşmaz’la bir çekim öncesi sohbet ediyoruz. Malum, Kurtlar Vadisi Filistin, yakında gösterime girecek.
“Rakibiniz Hür Adam olabilir mi?” diye sordum.
“Burada rekabet önemli değil, güzel işin çıkmış olması önemli. Artık Türk sinemasında kaliteli ürünler yapılıyor. Filmlerimizi dışarıya satıyor noktasına gelmemiz çok iyi… Çünkü yıllardır biz hep film satın alıyorduk. Niye film yapıp satmıyalım ki? Biz bunu kırdık.” dedi.
Yıllardır Hollywood bize, “Siz film yapamazsınız, bunları ucuz alın tüketin” demiş. Ama artık Hollywood tekeli kırıldı. Bu bakımdan Şaşmaz’ın söylediklerine katılmamak mümkün değil.
*
Dönelim konumuza; Zülfü Livaneli’nin yönettiği Dersimiz Atatürk filmi gişede çaktı. Can Dündar’ın Mustafa’sı ise çok tartışıldı, hatırı sayılır bir izlenme oranı yakaladığını söylemek güç.
“Hür Adam” filmi daha gösterime girmeden çok tartışmaları beraberinde getirdi. Gişe hasılatı ne kadar olacak şimdiden merak konusu.
*
Burada dikkatimizi çeken bir nokta var.
Bediüzzaman’la Mustafa Kemal’i “barıştırma” çabaları….
Filmde geçen bir sahnenin ardından Habertürk gazetesi bir mektup yayınladı. Bazı tarihçiler bu mektuptan yola çıkarak, kanal kanal dolaşıp, Bediüzzaman’ın M. Kemal’i sevmediğinden adeta dert yandı.
Sormak lazım:
Peki, M. Kemal Bediüzzaman’ı seviyor muydu?
*
M. Kemal’in icraatından anlaşılıyor ki, dini ve dindarları sevmiyordu. Dolayısıyla onun için, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde Bediüzzaman Said Nursi bir tehlike(!) oluşturuyordu. Her yolu denediğini tarih kayıtlarından öğreniyoruz. Bediüzzaman hazretretlerinin 80 yıllık çileli ömrü, bunun ispatıdır.
*
Halbuki Bediüzzaman, “Ben değil sizi, belki dünyanızı sevseydim, dünyadan çekilmezdim. Ne sizi ve ne de dünyanızı beğenmiyorum. Fakat karışmıyorum. Çünkü ben başka maksaddayım, başka noktalar benim kalbimi doldurmuş, başka şeyleri düşünmeye kalbimde yer bırakmamış. Sizin vazifeniz ele bakmaktır, kalbe bakmak değil. Çünkü idarenizi, asayişinizi istiyorsunuz. El karışmadığı vakit, ne hakkınız var ki, hiç layık olmadığınız halde ‘kalb de bizi sevsin’ demeye…” (Mektubat, 16. Mektup)
*
Bediüzzaman ile M. Kemal iki farklı kutuptu. Hayatlarında bir araya gelemeyenleri, vefatından sonra bir araya getirme çabaları acaba niye dersiniz?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.