Bediüzzaman'ın açıkladığı dört kelime
Haftalık Tellal Gazetesi yazarı Halil İbrahim Kılıçaslan, Bediüzzaman'ın ömrü boyunca üzerinde durduğu 4 kelimeden "niyet" ve "nazar"ı yazdı
RisaleHaber-Haber Merkezi
Kütahya'da haftalık olarak yayınlanan Tellal Gazetesi yazarı Halil İbrahim Kılıçaslan, Bediüzzaman'ın ömrü boyunca üzerinde durduğu 4 kelimeden "niyet" ve "nazar"ı yazdı.
İşte Kılıçaslan'ın yazısından ilgili bölümler:
Nur Üstad Bediüzzaman'ın kırk sene ömründe, otuz sene tahsil hayatında öğrendiğini açıkladığı dört kelimeden birisi niyettir. Mesnevi-i Nuriye adlı eserinde konu ile ilgili şu sözlerini birlikte mütalaa edelim: “Niyet ile nazar (bakış açısı) mahiyet-i eşyayı tağyir eder (eşyanın yapısını değiştirir). Günahı sevaba, sevabı günaha kalbeder (değiştirir). Evet niyet adi bir hareketi ibadete çevirir ve gösteriş için yapılan bir ibadeti günaha kalb eder.”
Bu konuyu biraz daha açıklamak üzere şöyle bir misal verilir: Eskiden bir adam kuyu başına gelmiş su almak için. Ancak kuyuya inip su alabilmesi için atını bağlayacak bir yer aramış, bulamamış. Bu amaçla bir kazık hazırlayıp kuyu başına çakmış. Atını bu kazığa bağlayıp kuyuya inerek su almış. Hem kendisi içmiş, hem de atını sulamış. Daha sonra kaplarını da doldurup oradan ayrılırken, kendi kendine şöyle düşünmüş: Benim gibi su almaya gelen atlılar atlarını bağlayabilirler, bunun için bu kazık başkalarına da lazım olur, deyip bırakmış gitmiş.
Sonra bir başkası gelmiş kuyu başına su almak için. Ancak yerdeki kazığı fark edemediği için ayağı ona takılıp düşmüş. O, benim gibi başkaları da takılıp düşmesin diye tutmuş, yerdeki kazığı sökmüş. Bu olayda kazığı çakan da, söken de, niyetlerinin iyi olmasından dolayı sevap işlemiş olmaktadırlar.
İbadetlerde asıl olan, bunların yalnız ve yalnız Allah rızası için yapılmasıdır. Dinî literatürde buna ihlâs adı verilmektedir. İhlâs ibadetin ruhudur. İhlassız ibadet, ruhsuz ceset gibidir. Aynı davranış mesela namaz kılmak, samimi bir niyetle yapılırsa ibadet olurken, gafletle ve gösteriş için, insanlar benim namaz kıldığı görsünler diye kılarsa bu üstün özellikten tamamen uzaklaşmaktadır. Dinin direği olan namazın böyle bir niyetle kılınması durumunda, Mâûn Suresinde ifade buyrulduğu gibi, “Yazıklar olsun o namaz kılanlara!” itabına muhatap olmak söz konusudur.
...
Büyük Üstadın sözlerinin devamındaki şu cümle de çok manidar: Maddiyata esbab hesabiyle bakılırsa cehalettir. Allah hesabiyle olursa marifet-i İlâhiyedir. (Maddi varlıklara sebepler adına bakılırsa cahillik olduğu gibi, Allah adına bakılırsa Allah'ın yüceliğini bilmeye vesile olur.)”
Varlıklara Yaratıcılarını dikkate almadan bakmak, insanlara Allah'ı unutturur, Allah'tan uzaklaştırır. Yaratıcılarını düşünerek bakılırsa, varlıklarda görülen her şey, insanı Allah'a daha da yaklaştırır. Bu bakımdan sebepler adına değil, varlıklara, kendileri adına da değil, Yaratanları adına bakmak gerekiyor. Son derece aklı, ilmi, irade ve kudreti gerektiren mahlûklara, ne kadar güzel bunlar diye değil, ne kadar güzel yaratılmış, diyerek bakmak.
Evet, güzel bakabilen hiç şüphesiz güzel görür. Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen de hayatından lezzet alır.