Bediüzzaman'ın faydasız bulduğu tartışmalar
Zaman yazarı Ahmed Şahin, Bediüzzaman'ın günümüze taşımayı faydalı bulmadığı tartışmayı yazdı
Risale Haber-Zaman yazarı Ahmed Şahin, Bediüzzaman'ın geçmişte Müslümanlar arasında cereyan etmiş gönül yakıp vicdan sızlatıcı olayları on dört asır sonra bugün bir daha günümüze taşımayı faydalı bulmadığını ve ikazlarda bulunduğunu yazdı.
Şahin, okurlarından gelen "On Muharrem Aşure gününde Kerbela'da Resulullah'ın (sas) nesl-i necibinden Hz. Hüseyn'in başında bulunduğu 72 Ehl-i Beyt'in şehadetlerini neden etraflıca anlatmıyorsunuz? Daha önce de Cemel ve Sıffin savaşları cereyan etti. Onları neden günümüze taşımıyor, bir nefret cephesi oluşturmuyorsunuz?" sorusunu şöyle cevapladı:
Geçmişte Müslümanlar arasında cereyan etmiş gönül yakıp vicdan sızlatıcı olayları on dört asır sonra bugün bir daha günümüze taşımayı faydalı bulmayan Bediüzzaman gibi Ehl-i Sünnet alimleri, ikazlarda bulunarak diyorlar ki:
- Ehl-i Sünnet imamları, sahabeler zamanındaki fitnelerden bahis açmayı yasaklamışlardır!
Çünkü Cemel vak'asında Aşere-i Mübeşşere'den Zübeyir ve Talha ve Aişe-i Sıddika (ra) bulunmasıyla Ehl-i Sünnet vel cemaat, o savaşı, içtihad neticesi deyip "Hazreti Ali (ra) haklı, ötekiler haksız; fakat içtihad neticesi olduğundan affedilmiştir." diyerek konuyu kapatmışlardır.
Hatta, Haccac-ı Zalim, Yezid ve Velid gibi heriflere! ilm-i kelamın büyük allamesi Sadeddin-i Taftazani, "Yezid'e lanet caizdir" demiş, fakat "Lanet vacipdir!" dememiş, "Hayır vardır, sevaplıdır" dememiştir! Çünkü, hem Kur'an'-ı, hem Peygamber'i, hem bütün sahabelerin kudsi sohbetlerini inkâr eden bugün çok kimseler vardır! Onlardan söz etmeyip de geçmişin yaralarını yeniden deşeleyip de kanatmakta fayda yoktur!..
- Kaldı ki, şer'an, bir adam lanetlikleri hiç hatıra getirmeyip lanet etmese, hiçbir zararı yoktur! Çünkü zem ve lanet, medih ve muhabbet gibi (sevap getiren faziletlerden) değildir. Onlar salih amele dahil olamazlar.
-Madem zem etmemek ve tekfir etmemekte bir emr-i şer'i, bir mecburiyet yok, bir günah söz konusu değildir. Ama zemde ve tekfirde hükm-ü şer'i var. Zem ve tekfir haksız olsa, büyük zararı da var; haklı olsa, hiç hayır ve sevap yok! Öyle ise hayrı ve sevabı olmayanları terk etmekte isabet vardır.
-İşte bu gibi gerekçelerden dolayı başta dört imam ve Ehl-i Beyt'in on iki imamı olarak Ehl-i Sünnet, Müslümanlar içinde o eski zaman fitnelerinden söz açıp münakaşa etmeyi caiz görmemişler, faydasız, zararı var, demişlerdir.
- Hem o savaşlarda her nasılsa çok ehemmiyetli sahabeler iki tarafta da bulunmuşlar. O fitneleri bahsetmekte o hakiki sahabelere, Talha ve Zübeyir (ra) gibi Aşere-i Mübeşşere'ye dahi tarafgirane bir inkâr, bir itiraz kalbe gelir. Halbuki, hata varsa tövbe ihtimali kuvvetlidir. Bunu düşünmeden o büyük sahabelere karşı itiraz duygusuna girmek bir şey kazandırmaz ama çok şey kaybettirebilir!
Bu gibi sebeplerle geçmiş zamana gidip lüzumsuz, zararlı, şeriat emretmeden o üzücü olayları yeniden kurcalamaktansa, şimdi bu zamanda bilfiil İslamiyet'e dehşetli darbeleri vuran, binler lanete, nefrete müstahak olanların verdikleri zararları önlemeye çalışmak, önde gelen görevimiz olmalıdır.
-Mevcutların devam eden zararlarını düşünmeyip, geçmiştekilerin geride kalan zararlarını tekrar gündeme taşımak gibi bir tavır, dikkatli dindarların hizmet anlayışlarına da muvafık düşmemelidir. Ömer bin Abdülaziz gibi birinci hicret asrının ilk müceddidi, konuya ait ölçüsünü açık ve net şekilde koyarak demiş ki:
-Allah bizim elimizi o kanlı hadiselerden temiz tuttu, biz de dilimizi temiz tutar, ileri geri konuşarak günaha girmekten uzak kalırız!
Bu sebeplerle ihtilaflı, tartışmalı konuları yenilemekten kaçınan Müslümanlar, kardeşlik duygularını canlandıran konuları konuşup yazmalıdır diye düşünmekteyim. Yoksa Ehl-i Beyt sevgisi bizim inancımızın özünde yer alan vazgeçilmez vasfımızıdır. Bunda tereddüt yoktur, ihtilaf da olamaz.
Elbette böyle düşünmeyenler de olabilir. Yeter ki kurcaladıkları konular birlik beraberliğimize zarar vermesin, bir incitme ve kırılmaya sebep olmasın.