Bediüzzaman’ın hazin gurbeti

Bediüzzaman’ın hazin gurbeti

Günlük Risale-i Nur dersi…


Bismillahirrahmanirrahim

Gayretli kardeşlerim, hamiyetli arkadaşlarım ve dünya denilen diyar-ı gurbette medar-ı tesellilerim,

Madem Cenâb-ı Hak sizleri, fikrime ihsan ettiği mânâlara hissedar etmiştir; elbette hissiyatıma da hissedar olmak hakkınızdır. Sizleri müteessir etmemek için, gurbetimdeki firkatimin ziyade elîm kısmını tayyedip bir kısmını sizlere hikâye edeceğim. Şöyle ki:

Şu iki üç aydır pek yalnız kaldım. Bazen on beş yirmi günde bir defa misafir yanımda bulunur. Sair vakitlerde yalnızım. Hem yirmi güne yakındır dağcılar yakınımda yok dağıldılar.

İşte gece vakti, şu garibâne dağlarda, sessiz, sadasız, yalnız, ağaçların hazinâne hemhemeleri içinde, kendimi birbiri içinde beş muhtelif renkli gurbetlerde gördüm.

Birincisi: İhtiyarlık sırrıyla, hemen ekseriyet-i mutlaka ile, akran ve ahbabım ve akaribimden yalnız ve garip kaldım. Onlar beni bırakıp âlem-i berzaha gittiklerinden neş'et eden hazin bir gurbeti hissettim.

İşte, şu gurbet içinde ayrı diğer bir daire-i gurbet açıldı. O da, geçen bahar gibi alâkadar olduğum ekser mevcudat beni bırakıp gittiklerinden hâsıl olan firkatli bir gurbeti hissettim. Ve şu gurbet içinde bir daire-i gurbet daha açıldı ki, vatanımdan ve akaribimden ayrı düşüp yalnız kaldığımdan tevellüt eden firkatli bir gurbeti hissettim. Ve şu gurbet içinde, gecenin ve dağların garibâne vaziyeti bana rikkatli bir gurbeti daha hissettirdi.

Ve şu gurbetten dahi, şu fâni misafirhaneden ebedü'l-âbâd tarafına harekete âmâde olan ruhumu fevkalâde bir gurbette gördüm. Birden, "Fesübhânallah!" dedim, bu gurbetlere ve karanlıklara nasıl dayanılır düşündüm.

Kalbim feryatla dedi:

Yâ Rab, garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvânem, alîlem, âcizem, ihtiyarem,
Bî-ihtiyarem, el-aman-gûyem, afv-cûyem, meded-hâhem, zidergâhet İlâhî!
(Mektubat Sh. 29)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:

AFV-CÛYEM : Af diliyorum.
AHBAB : Dost. Sevilen dostlar. Sevilenler. Ehibbâ, muhibler.
AKÁRİB : Yakınlar, akrabâlar.
AKRAN : Emsâller, yaşıtlar.
ÂLEM-İ BERZAH : Ruhların Kıyâmete kadar bekledikleri âlem.Kabir.
ALÎLEM : Hastayım.
ÂMÂDE : Hazır.
BÎKESEM : Kimsesizim.
DİYÂR-I GURBET : Gurbet elleri. Gurbet memleketi.
EBEDÜ'L-ÂBÂD : Sonsuzlukların sonsuzluğu; âhiret, ebedî hayat.
EL-AMAN-GÛYEM : Amân diliyorum.
FESÜBHÂNALLAH : Hayret ile Allah'ı tesbih etmek. #Allah'ım kusur ve noksan sıfatlardan uzaksın# demek.
FİRKAT : Ayrılmak, ayrılık.
GARİBÂNE : Gâripce, kimsesizcesine, gârip olarak.
HAMİYET : Mukaddesatı,milletin haklarını, nâmus ve haysiyeti korumak hususlarında gösterilen gayret ve titizlik.
HAZİNÂNE : Hüzün, üzüntü verircesine.
HEMHEME : Rüzgârın ağaçların yapraklarında çıkardığı sesler, uğultu
HİSSEDAR: Hisse sahibi. Pay sahibi.
MEDÂR-I TESELLÎ : Ferahlık sebebi, tesellî kaynağı.
MEDEDHÂHEM : Yardım, imdat istiyorum.
MUHTELİF : Çeşitli. Farklı.
MÜTEESSİR : Tesir altında kalmış, üzülmüş veya sevinmiş, hissiyâtına dokunmuş, üzüntülü.
NÂTÜVÂNEM : Hâlsiz, iktidarsız ve çâresizim.
NEŞ'ET : Çıkma, doğma, meydana gelme, kaynaklanma, yetişme.
SÂİR : Başka
TAYYETMEK : Atlamak geçmek.
TEVELLÜD : Doğma, doğum, doğmuşluk.
ZİDERGÂHET : Dergâhına sığınanlardan et.