Bediüzzamanla nasıl tanıştılar?
Bediüzzaman Hazretlerinin “imana fedakârâne hizmet eden” hanım talebesi Şahide Yüksel’i Yeni Asya gazetesi yazarlarından Yasemin Güleçyüz ile konuştuk.
R. Sercan Somuncu söyleşti
Sizi tanıyabilir miyiz?
1964 İstanbul doğumluyum. İlk, ortaokul, lise, üniversite eğitimimi İstanbul’da tamamladım. 1988 yılından itibaren Yeni Asya Neşriyat bünyesinde çıkan Bizim Aile dergisinde çalışmaktayım. Derginin genel koordinatörlüğü vazifesindeyim. Dergi ve Yeni Asya gazetesinde yazı çalışmalarım yayınlanmakta. Seminer çalışmalarım var. 104.4 Bizim Radyo’da program yapıyorum. Evliyim, iki çocuk annesiyim.
Sizin bir köşe yazınızı okurken (Şefkat Kahramanları - Ümmühan Ünlü ) yazının son kısmında Şahide Ana'yla ilgili bilgilere de yer verdiğinizi fark ettim. Ben daha önce birkaç kitap ve ağabey vasıtasıyla Şahide Ana'yla ilgili bilgi sahibi olmuştum. Ancak sizden daha geniş ve doyurucu bilgiler alma fırsatını kaçırmak istemedik. Şahide Ana kimdir?
Şahide YükselŞahide Yüksel (1921–5 Şubat 1984) Risâle-i Nur tarihinde “saff-ı evvel”ler içinde yer alan çalışkan şefkat kahramanlarından biridir. Bediüzzaman Hazretleri tarafından Emirdağ ve Bolvadin hanımlarının yetiştirilmesi için vazifelendirilmiştir. Risale-i Nur Külliyatında yer alan Hanımlar Rehberi isimli eserde “İmana fedakârâne hizmet eden bir hanım” olarak tanıtılır ve bir şiirine yer verilir.
Şahide Ana'nın hayatının Üstad ile tanıştıktan sonra değiştiğini söylemek mümkün mü? Üstad ile tanışmaları nasıl olmuştur?
Evet, Şahide Yüksel’in hayatı Üstad Hazretleri ile tanıştıktan sonra tamamen değişiyor. Onu yakından tanıyanlar bunu net olarak ifade ediyorlar.
Bediüzzaman Said Nursi ile tanışmalarının öyküsünü ise değerli kızı Ülker Ural’dan bizzat dinlemiştim.
Bediüzzaman Said Nursî 1944’ün bahar mevsiminde sürgün olarak geldiği Emirdağ’da 1947 senesinin sonuna kadar sıkı bir tarassut altında ikamet ettirilir. Halkın büyük çoğunluğu tarafından değerli bir din âlimi nazarıyla kabul görür. Şahide Yüksel de ‘Bediüzzaman diye büyük bir zat varmış, ama evine ziyaretçi almıyor’ diye hep duyar. Onu ancak kır gezisine çıktığında görmek mümkün olduğundan hep yolda bekler. Öğretmen olan eşi Abdurrahman Bey onun bu haline kızar. Bununla birlikte bir gün Üstadı ziyarete gider Abdurrahman Bey. “Şahide ile görüşmek istiyorum” der Üstad ona. Ertesi gün ailecek onun kır gezmesine çıkma saatinde yolda bekleyip, arabasını durdururlar. Üstad Hazretleri onun Şadiye olan ismini “Sen Şahide’sin. Seni bana bildirdiler” der ve ekler: “Seni kız kardeşim Âlime Hanımın yerine kabul ediyorum. Senin sülâleni kendi sülâlem kabul ediyorum. Sana görevler vermek istiyorum. Kur’ân okumayı biliyor musun?” diye sorar. “Bilmiyorum” cevabını alınca “Öğrenirsin, öğrenirsin!” der. Gerçekten de çok kısa bir zamanda eşinden Kur’ân harflerini öğrenir Şahide Yüksel.
Şahide Yüksel ve eşi öğretmen Abdurrahman Yüksel
Üstad ile tanıştıktan sonra hanımlar arasında oldukça aktif bir Şahide Ana görüyoruz. Risale dersleri veriyor, insanlara İslam'ı anlatıyor. Bu aşk ve şevkin üstada gönülden bağlılıkla alakalı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Elbette. Şiirlerinde kendisi bunu dile getirir. Şevk ve gayretle Bediüzzaman Hazretlerinin kendisine verdiği vazifeyi yerine getirmek için çalışmaya başlar.
Önce evini gözden geçirir. Evini aynen bir okul gibi düzenler. Zaten fazla eşyası yoktur. Çalışma masası benzeri birçok sehpa yaptırırlar. Risâle-i Nur sohbeti için gelen hanımlar otururlar, dinlerler, yazarlar.
O sıralarda matbaalarda basılması yasak olduğundan herkes orijinal nüshaya bakarak elle risâleleri yazar. Bittikten sonra yazılanları Üstad Hazretlerine gönderirler. O tashih ettikten sonra altına dua yazar, iade eder.
Tayinleri Bolvadin’e çıktığında Üstad Hazretleri bu defa da, “Bolvadin hanımları için seni vazifelendiriyorum. Onlara Risâle-i Nur’u, dinî vecibelerini öğreteceksin!” diyerek ona yine vazife verir. Bolvadin’deki hanımların Kuran ve iman eğitimi ile ilgilenir.
Geçen bunca zamana rağmen onun Bolvadin Emirdağ hanımları arasında yaptığı sohbetler, hizmetler unutulmamıştır. Üç yıl kadar önce bir program vesilesiyle Emirdağ’a gittiğimizde oradaki hanımların Şahide Yüksel ismini büyük bir hasret ve hürmet ile ağlayarak hatıralarını yâd ettiklerini ibretle gördüm. Aradan geçen yıllar muhabbet bağını eskitmiyor!
Şahide Yüksel ve eşi öğretmen Abdurrahman Yüksel
Şahide Ana'nın şairlik tarafının olduğunu biliyoruz. Şiire nasıl başlamıştır?
Şahide Yüksel’in dedesi Posoflu halk şairi Yusuf Zülâli’dir. Babası da şairdir. Bir gün babasından kendisine şiir yazmayı öğretmesini ister. Aldığı cevap şudur: “Bu iş öğretilmez, insanın kalbine doğar”
Gerçekten de Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile tanıştıktan, Risaleleri okuduktan sonra, babasının ifadesiyle “kalbine doğan” ilhamlarla şiirler yazmaya başlar. O şiirler bugün Bolvadin- Emirdağ havalisindeki kadınların dilinde halen ilahi olarak söylenmektedir.
Risale-i Nur hakikatlerinin kadınların dünyasında nasıl kökleştiğini ifade etmesi açısından bu ilahilerin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
İşte ilahi halinde söylenen onlarca şiirinden bir tanesi:
"Diktim kapına gözümü
Yaktım Üstadım özümü
Tutamadım ben sözümü
Himmetin çoktur Üstadım
Hizmetim yoktur Üstadım.
Nur yolunda koşamadım,
Yandı gönlüm coşamadım
Dağlar yüksek aşamadım
Himmetin çoktur Üstadım
Hizmetim yoktur Üstadım.
Şan şeref perdesi kaldır,
Canla başla Nur'a daldır
Şahide nefsini kandır
Himmetin çoktur Üstadım
Hizmetim yoktur Üstadım."
Bu çağda Şahide Ana'yı anlamanın özellikle genç hanımlara ve genelde tüm müslümanlara ne gibi faydaları olabilir?
Şahide Yüksel harf inkılâbıyla bir gecede cahil kalıveren insanımıza, kadınımıza iman ve Kuran hakikatlerini talim etme, onları eğitme, aydınlatma noktasında önemli çalışmaları olan bir isim. Kadına kendi potansiyellerini keşfetme ve inkişaf ettirme konusunda da hayatı ile örnek bir model olduğunu düşünüyorum. Allah’ın güzel bir kulu, iyi bir eş, anne, samimi bir dost, arkadaş…
Risale-i Nurlarla tanıştıktan sonra Kuran harflerini eşinden kısa zamanda öğrenip, etrafındaki hanımlara da öğretmesi, bildiklerini onlarla paylaşması, evini adeta bir okul gibi kullanması, dostlarının her anlarında, doğumlarında, sıkıntılarında, hastalıklarında yanında olması, teselli etmesi, inancında sebat etmesi, güzel evlatlar, torunlar yetiştirmesi, ölümünden yıllar sonra bile hayırla ve rahmetle anılması…
Bunlar günümüz kadınının ihtiyacı olan özellikler. Ben bu yönleriyle Şahide Yüksel’i Asr-ı Saadet’teki Sahabe hanımların izinden giden bir örnek kadın modeli olarak görüyorum.
Risale-i Nur ağacının yetiştirdiği güzel meyvelerden biri Şahide Yüksel…
Modern çağın maddeci yaklaşımı içinde boğulan, hayatın koşuşturmaları içinde ihmal edilen, unutulmaya yüz tutan hakikatleri yaşantıya aktarma noktasında örnek isimlerden biri o.
Teşekkürler.
Not: Bediüzzaman Hazretlerinin “imana fedakârâne hizmet eden” hanım talebesi Şahide Yüksel, aynı zamanda gazeteci yazar Nuriye Akman ve Ali Ural’ın da anneanneleridir.
Dünyabizim.com