Beş vakit değil her vakit mesai
Valide-i Atik, Kuzguncuk ve Emirgan camileri, şehirlerdeki değişmeye inat büyüklerin hatıralarından tanıdığımız mahalle camileri dokusunu halen koruyor.
Sevim Şentürk'ün haberi
Hayat, bu camilerin avlusundan akarak geçiyor. Çocuklar avlusunda top oynuyor, büyükler namaz çıkışlarında serin avlularda sohbeti koyultuyor. Namaz vakitleri ise saflar mahzun kalmıyor!
Güneşin en tepede olduğu zaman. Üsküdar'daki Valide-i Atik Mahallesi'nde bir hareketlilik var. Ocakta yemeğini bırakıp gelen kadınlar, havanın güzelliğini fırsat bilip sokağa dökülmüş yaşlı dedeler, Bursa'dan kızını ziyarete gelmiş Fatma teyze, bakkal dükkânının kapısına 'namazdayım' yazan Hikmet amca... Hepsi de bir telaşla mahallenin adını aldığı Valide-i Atik Camii'ne doğru ilerliyor. Tek bir dertleri var: Namazı cemaatle kılmak. Sonunda bekledikleri an geliyor. İmam, ezanı okuyor. İşte, o andan itibaren çocukların hâlâ sokaklarında top oynadığı bu eski İstanbul mahallesinde, hayat caminin avlusunda şekilleniyor. Kimi şadırvanda abdest tazeliyor, kimi namaza durmak için imamın 'Allahuekber' demesini bekliyor. Cemaatin peşine takılıp gelen çocuklarsa, oyunlarına cami avlusunda devam ediyor! Namazın bitmesiyle imamı da kollarına takmış üç beş kişi, avludaki çayhaneye doğru ilerliyor. Rizeli Ahmet dayı, "Öğle yemeği için hanıma börek yaptırmıştım. Siz çayları hazırlayın, ben tepsiyi kapıp geliyorum." diyor. Bu mahallede hayat hep böyle akıyor. Ne camileri mahalleliyi, ne mahalleli camilerini bırakıyor. Namaz kılmayanlar bile sohbet etmeye, kahvehaneye değil evinin yanındaki bu ibadethaneye geliyor.
Camiler, yeni nesil imamların yaptığı etkinliklerle tekrar hayatın içindeki yerini almaya başlıyor. Çocukların korkarak değil de yüzlerinde gülümsemeyle oyun oynadıkları cami avluları çoğalıyor. Valide-i Atik, Kuzguncuk ve Emirgan camileri gibi... İnsanların artık buraları, kapısı sadece vakit namazlarında açılan mekanlar olarak değil, yaşam merkezi olarak düşünmesi ibadethaneliri gerçek işlevine döndürecek gibi.
Hristiyanlar da imama danışıyor
Kuzguncuk Camii: Kuzguncuk Camii, İstanbul'da mahallelisi tarafından yalnız bırakılmayan yerlerden. Özellikle akşam ve yatsı namazlarında mahalleli, safları dolduruyor. Namaz haricinde de Aydın hocanın odasından çıkmıyorlar. Akıllarına takılan soruları, ailelerindeki sorunları onunla paylaşıp çözüm istiyorlar. Kuzguncuk Camii'nin kapısı, sadece Müslümanlara değil; semtte yaşayan gayrimüslimlere de açık. Onlar da, anlatılanlara göre, Müslüman Kuzguncuk halkı gibi Aydın hocanın odasına gelip fikir alışverişi yapıyorlarmış. Hatta geçenlerde Hıristiyan bir kadın, camiye gelip Aydın hocaya komşusuyla arasındaki dargınlığı nasıl düzeltebileceğini danışmış. Üstelik, kandillerde ise bazı Museviler, Müslüman komşularıyla birlikte camiye programı dinlemeye geliyormuş. Camideki bu hoşgörü ortamı, Ramazan aylarında hemen yandaki Ermeni Kilisesi'nde verilen iftarlarla da desteklenmiş zaman zaman. Kuzguncuk Camii, bu yönleriyle hayatın daima içinde olduğu, semt sakinlerinin hiç yalnız bırakmadığı bir yer.
Tarihi: Kuzguncuk Camii, bir cumhuriyet dönemi eseri. 1952'de yapılmış. Çok büyük değil. Yapımı için, caminin sırtında yer alan Ermeni Kilisesi o dönemin parasıyla 500 lira yardımda bulunmuş.
Asker ve sünnet yemekleri cami avlusunda yapılıyor
Valide-i Atik Camii: Üsküdar'daki tarihî Valide-i Atik Camii'nin vakit namazlarında, cemaati bir hayli kalabalık. İmamı Ramazan hocanın söylediğine göre; öğle ve ikindide 60?70, akşam ve yatsı namazlarında 100 kişiyi buluyormuş cemaat. 20 yıldır burada vazifeli Ramazan hoca da, mahallelinin camiye olan ilgisini artırmak için çabalamış. Sabah namazlarının ardından Kur'an dersleri başlatmış; kandillerde gençlerin bile ilgisini çeken programlar hazırlamış. Tabii, cami, asıl güzelliğini bütün bunların yanında hayatla iç içe olmasından alıyor. Kapısı, sadece namaz vakitlerinde değil; günün her saatinde açık. Avlusunda insan sesi eksik olmuyor. Mesela, Murat Taşan eşiyle birlikte, ikizleri Selim ve Zehra'yı oyun oynamaları için çoğunlukla caminin avlusuna getiriyormuş. Ahmet ve Ömer amca ise pek çok mahalleli gibi namaz çıkışlarında burada hasbihal ediyormuş. Öyle ki, cami derneği bu muhabbetlere katkıda bulunmak maksadıyla revakların altına, çay ocağı bile yaptırmış. Mahalleli de buna oldukça ilgi göstermiş; akşam yemeği sonrası çay içmeye buraya gelmişler hep. Sadece o da değil; Valide-i Atik Mahallesi sakinleri; askere gidecek bir gencin, sünnet olan bir çocuğun yemeğini bile bu caminin avlusunda vermeye başlamış bir süre sonra. Hacı adayları da yine buradan uğurlanmaya başlanmış kutsal topraklara. Ayrıca, Ramazanlarda verilen toplu iftarlar caminin olmazsa olmazları arasına girmiş. Şimdilerde ise bu birliktelikleri halen devam ettiriyorlar. Yer yer imamı da aralarına alıp 30 yıldır muhitte oturan Çanakkaleli halk şairi Hikmet Taşkıran'dan zafer ve vatan şiirleri bile dinliyorlar. Dini sohbetler, ilmihal dersleri ise cabası...
Tarihi: Valide-i Atik Camii, mimarisi ve tarihi bakımından da oldukça dikkat çekici. 1570 yılında III. Murad'ın annesi Nurbanu Valide Sultan tarafından Mimar Sinan'a külliye şeklinde yaptırılmış.
İlmihal bilgisi seansları
Emirgan Hamid-i Evvel Cami: Emirgan sahilindeki Hamid-i Evvel Camii, hayata daima şahitlik eden ibadethanelerden bir başkası. Emirgan Mahallesi sakinleri, daha çok hatıralarda kalan cami-cemaat ilişkisini burada yaşatmaya devam ediyor. Cami imamı Şemsettin hocadan öğrendiğimize göre, vakit namazlarında kalabalık oluyormuş cami. Mesela emekli amcalar sabah namazını burada kılıyormuş. Akşam ve yatsı namazlarında ise gündüz çalışanlar dolduruyormuş safları. Namazların ardından, mahallelinin deyimiyle 'ilmihal bilgisi yenileme seansları' düzenleniyormuş camide. Bazı günlerde, Şemsettin hocayı da alıp meşhur Çınaraltı'na çay içmeye gidiyormuş cemaat. Yazları ise bu fasıllar, daha çok avluda devam ediyormuş. Hatta bir semaver bile almışlar aralarında, avluda keyfini tamamlamak için... Ama camiye farklılık katan bunların dışında, muhitteki kadınların da cuma namazı kılabileceği bir özelliği olması. Caminin bir üst sokağında oturan Meryem teyze, kadınlarla toplaşıp her cuma namaza geldiklerini söylüyor. Hatta misafir bile çağırıyorlarmış, "Bize gel de Emirgan'da cuma namazı kılalım!" diye. Görünen o ki, Emirgan Camii için bu doku mahalleli buraya ilgi gösterdikçe değişmeyecek.
Tarihi: Emirgan Camii, 1781'de I. Abdülhamit tarafından, oğlu Şehzade Mehmet ve onun annesi Hümaşah Hatun için yaptırılmış. Köşk mimarisini andıran cami bu yönüyle Boğaz'daki tüm camilerden ayrılıyor. Üst katı kadınlar için yapılmış ve küçük küçük odalara ayrılmış.
Zaman