Caner KUTLU
Bilgi ve romanvari şehvet
Bilginin şehvetine fazlaca kapıldığımızda savrulmamız da kolaylaşıyor.
Aslında her yeni bilgi yeni bir sınanmadır.
Bilgi almak hele de bilgiyi kullanmak çok riskli bir şeydir. Büyük dikkat ister.
Bediüzzaman'ın 'hazer et!' dediği bir batma noktası da bilginin şehvetidir. Muhakemat adlı eserinde anlatıldığı üzere, İslâmın teşrifinden sonraki dönemlerinde bir kısım Hıristiyan ve Yahudi alimleri İslamla şereflenince bilgileri de onlarla birlikte geldi. Sözleri çokca dinlenir olduklarından Kur'anın ve dinin hakikatlerini anlatırken eski bilgilerini de kullanmak istediler. Çoğu hikayât nevinden bu bilgiler gerçekle yoğrulduğunda fazlaca yer kapladılar ve dinleyenlerin merak duygularını tatmin ettiler, onlara neşe de verdiler.
İnsanlar çok bilgiye meftun olduğundan çok bilenler de sevildiler. İsrailiyat denen bu 'aşırı bilgiler' zamanla Müslümanlar için bir kültür öğesi haline geldi.
Hakikatin üzerine tatlı bir mecaz sosu olması gerekirken, kırkta bir ancak yer tutan içindeki özün üzerini tamamiyle sardığından, hakikate ulaşıncaya kadar avamın tembel beyinleri doymuş oluyordu. Sadece birer tat ve neşe olarak kullanılmaya başlanan mecaz yerindeki bilgiler hakikatin yerini aldığından, avam, zamanla hakikatin özüne gelmeyi gereksiz gördüler.
Bilgiye aşık insanlar İsrailiyat ile hayrete müşteri oldular. Hakikate yabancı kaldılar. İslamın hakikatleri de bunun üzerine küstü, kendini geri çekti.
Tâ ki, çok sevdikleri hikayât ve İsrailiyat onları geri bıraktı, bilgi şehvetinden sarhoş olan Müslümanlar bilgisiz ve cahil kaldılar. Hakikat de onları terk ettiğinden bütün bütün rezil oldular.
**
Her bilgi, felsefesinin de taşıyıcısı olduğundan, felsefesiyle birlikte bilgi sahiplenildiğinde bu durum getireceği yeni bilgilere bakışı da, kuşkusuz etkileyecektir.
Müslümanların hakikatten geri kalması ile birlikte bilgilerinin de eskimesi; Batının, aşırı ayrıntıcı ve teşhirci malumatları bilgi olarak kullanmasıyla, sözkonusu malumatlar, Müslümanlar arasında revac bulmaya başladı. Eskiyenin yerine gelen romanvarî malumat hakikati Müslüman için de bir tüketim aracına dönüştürdü. Hakikat yine süsün ve bozulmuş taklidlerinin arasında sıkıştırıldı. Kalabalık arasında kaybedildi.
Batı, insaniyete faydalı hakikatlerin özünü bir şekilde Müslümanların elinden almakla kendi medeniyetine basamak yaparken, İsrailiyatı Müslümanlara bıraktı. Yerine, insanın maddesini birer malzemeye dönüştürerek, teknolojiyi de kullanarak, tekrar kendi süs ve şehvetini, alınan özün üzerine kapladı. Bu yeni ürünleriyle tekrar Müslümanları etkisi altına aldı.
Romanvari bu yeni bilgi bakışı ile; yeme, içme ve cinselliğin sınırlarını kaldırarak insanlığı şişirmesi gibi 'çok bilmeyi' de aynı şekilde kutsallaştırdı. Hakikatin mahremini fazlaca açtığından İnsanlığı yalana mecbur etti.
**
Müslümanların içine giren Batının bu yeni İsrailiyatları romanları ve sinemasıyla insanın mahremini de çok konuşulacak bir merak ve neşe unsuruna çevirmiştir. Bu vesileyle hakikat yine küsmüş ve kendine bu fazlalık içinde yer vermemiştir.
Müslümanları tekrar bu boşluktan kurtaracak, hakikatle buluşturacak olan 'hakikatle barışık' bilgi felsefesidir. Bilginin 'nötr' özelliği, hakikate akacak bir araca dönüşmesiyle bilgiyi kullanacaktır. Bunun için Bediüzzaman, bilginin aslının lisan-ı hâli olduğunu ve bilginin lisan-ı hâlinin de fıtratın dili olarak mutlaka hakikati tanıttıracağı, zira fıtratın Esma'nın tecellisinden ibaret olduğunu hatırlatmaktadır.
Evet, bilginin kabuk ve tortularından temizlenmeden kullanılması caiz değildir.
Bilginin mukteza-i hakikati, hâle mutabık olması, hakikati bozan tafsilattan ayrı tutulmasıdır.
Bediüzzaman'ın yine Muhakemat'a isim olarak seçtiği tanımlamasına benzer, dinin üzerindeki yeni romanvarî bilginin tozlarına üfleyip, tekrar, hakikate cila vurmak gerekecektir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.