Ayhan KÜFLÜOĞLU

Ayhan KÜFLÜOĞLU

Bilim, Tanrı’ya neden inanmaz?! (2)

Sadece Pozitivist–Fizikalist–İdeolojik Bilim (Scientism) değil; ‘normâl’ Bilim de, Tanrı’ya inanmaz!

Fakat yanlış anlaşılma olmasın: Burada, Tanrı’ya inanmadığını söylediğimiz ve “ateist – deist ve materyalist, natüralist ve determinist” olduğu tespitini yaptığımız “Bilim/sellik;” herkesin bildiği ve kabul ettiği ve müslim – gayr-i müslim farketmeksizin, herkesin üzerinde uzlaştığı “Bilim ve Bilimsellik!”

Yani: Bilim’in yanlışa alet edilip – edilmemesi ve bazı insanların, “Bilim”i, ateist yorumlamaları; pozitivist bilimcilikleri (bilimperestlikleri) değil konumuz. Çünkü: “Bilim – Bilimsellik”in kendisi ateist ve inançsız! “Bilim/sellik;” karakteri icabı (yani Bilim’in; tanım ve yöntemi, amaç ve konusu icabı), “ateist – deist ve materyalist, natüralist ve determinist.” Bunlar, Bilim/sellik’in; “Bilimsellik Kriterleri” diye, kendi koyduğu kurallar! Yani: Bilim/sellik’in, “ateist – deist” olmasının sebebi; bazı inançsız bilimadamlarının, Bilim’i su-i istimâl etmeleri ve yanlış yorumlamaları değil; Bilim’in kendisi böyle zaten!

Yani yazımızda: “Bilim’i yanlış anlayıp – yorumlayan, bazı ateist bilimadamı ve filozoflar var. Bunlar, Bilim’i inançsızlıklarına alet ediyor” demiyoruz! Dediğimiz şu: “Bilim; onunla ilgilenen kişiden bağımsız olarak, Tanrı’yı kabul etmiyor; yani Bilim’in kendisi, dinsiz ve inançsız!” Yani “Bilim/sellik”in, inançsızlığa alet edilmesi durumu yok ortada; çünkü “Bilim/sellik”in yapısı, kendisi zaten inançsız! Çünkü: “Bilim/sellik”in, kendi kitaplarındaki tanım ve ta’rifi bu. Bilimsel Yöntem (Bilim’in izlediği yöntem), zaten bu!

Bilimsel Yöntem derken, yani: Evren gözlem – ölçümlerini; “Tanrı yok(muş); varsa ve olsa bile, karışmıyor(muş)” şeklinde, bir “ateist – deist” şablonda anlatmak! Ve güya bunu, Bilim’in, inanç ve inançsızlıklara “tarafsız ve objektif” olduğu ve güya inanç – inançsızlıktan “bağımsız ve ayrı” olduğu ve güya, evren hakkında “olgusal ve nötr” bilgi verdiği iddiasıyla yapmak! Bu iddiasına inandırmak için de; Bilim’in, “seküler ve lâik” olduğu gibi, “soft ateistik” maske ve kavramların arkasına sığınmak!...

Biz bu yazımızda; evrendeki “Bilgi”nin (ilim / veri – data – information – knowledge), Bilimsellik Kriterleri tarafından manüple edilmiş ve filtrelenmiş şeklinin, “Bilim(science) olduğunu söylüyoruz. Yani: Burada, “Bilim”in değil, “Bilgi”nin yanlışa alet edilmesi sözkonusu! Yani: “Bilim/sellik” denilen şey ve bunun ürettiği / verdiği “Bilimsel Bilgi;” bir filtrasyon ve manüplâsyon ve dezenformasyonun sonucu olarak ortaya çıkan ve “ateist – deist” kodlara göre işlem görmüş bir ürün!

Yani: Bilimsellik Felsefesi ve ürünü olan Bilim, Tanrı’ya inanmaz derken; burada eleştirdiğimiz “Bilim ve Bilimsellik;” radikal ve fanatik Bilim anlayışı değil! “Bilim, Tanrı’ya inanmaz” derken, kasdettiğimiz şey; “Pozitivist Bilim” anlayışı ve “Fizikalizm” değil! Veya “Bilimcilik İdeolojisi (scientism) ve bilimperestlik” de değil! Veya, başlangıcını Marx ve Engels’e dayandırabileceğimiz, “Bilimsel Materyalizm” de değil!

Yazımızın konusu: Müslüman veya dindar olsun – olmasın, herkesin kullandığı ve anlattığı; bilim ve ders kitaplarında geçen, “Bilimsel Bilim.” Bu kitaplarda anlatılan, verilen Bilim ve Bilimsel Bilgiler. İşte bu kitaplarda geçen, tanım ve ta’rifi yapılan; yani ideolojik ve fanatik olmayan “Bilim”in, ateist – deist ve materyalist olduğunu söylüyoruz biz. Yani: Bilimsellik”in; üzerine temellendiği aksiyom ve kodlar, “ateist – deist!” Bu kodlar sebebiyle Bilim/sellik; yaptığı gözlem – ölçümlerini; bu “inançsızlık” aksiyom ve paradigmalarına göre; yani ateist ve natüralist bir dille inşa eder.

Diğer deyişle: “Bilim/sellik;” bunu kabul eden ve yöntemlerini kullanan kişiden bağımsız olarak, “Tanrıtanımaz”dır! Çünkü: Bilim/sellik’in; konu ve tanım, amaç ve yöntemi; Bilim/sellik’in, eşyaya baktığı açı ve evrenden bilgi etmede geçerli kabul ettiği Bilimsel Yöntem; “ateist – deist” zemin üzerine kurulmuştur. Yani: Bilim/sellik’in; inançsızlık tarafında olması, Tanrı’ya inanmaması; Bilim’e sonradan eklenen bir şey değil! Bilim’in, kendi yapı ve karakterinde var, bu inançsızlık! “Bilim”in, bu ateist – natüralist karakteri; bilgi edinme biçimi olarak Bilimsellik’i benimseyen filozof veya bilimadamlarının, bilim’i su-i istimâlinden kaynaklanmıyor.

Ya nereden kaynaklanıyor? Bilim’in; “Kilise”ye karşı çıkma zemininde, 1700’lü yıllarda ilk kurulup – doğduğu zamanlardan kaynaklanıyor. Yani: Bilim/sellik’in, kendi ‘doğasından’ (yapısından) ve tüm dünyaya da dayattığı, “Ateist – Natüralist Bilimsellik Kriterleri”nden kaynaklanıyor! Bilim/sellik’in, Avrupa’da doğan ve etkileri günümüze kadar gelen “Rönesans – Reform – Aydınlanma (Bilimsel Devrim)” üçgeninin, asrımıza çarpan dalgaları bunlar! Bu üçlü sacayağından; “Aydınlanma”nın diğer adına, “Bilim – Bilimsellik / Bilimsel Devrim” deniyor. Bu konuya, sonra geleceğiz.

“Bilimsellik Felsefesi”, sistemleşmeye başladığı tâ o zamanlarda: “Tanrı’ ve ‘melek, kader, ahiret’ gibi varlık ve kavramların; gözlem-deney – ölçümü mümkün değil. Bunların; ne evrende ve ne de laboratuvar ortamında, gözlenip – incelenmesi mümkün değil. Bu konularda; ne bilimsel ve ne de mantıksal olarak, doğrulama ve yanlışlama yapılamaz!” diyerek; kendisinin, tüm “teist ve deist” inançlardan ayrı ve bağımsız çalışacağını; yani “inançsız” olacağını; yani evren gözlem – ölçümlerini, bir “ateist” gibi bize sunacağını ilân etmişti zaten! Kendisinin “ateist” inançsızlıklara taraf olacağını ve olduğunu; zaten daha başlangıçta (doğduğu 1700’lü yıllarda) ilân etmişti! Hem de bunu; “inanç ve inançsızlık”tan ayrı ve bağımsız, tarafsız ve nötr olacağı, iddiasıyla yapmıştı!

Halbuki, önceki yazımızı hatırlayın: “İnanıp – İnanmama” ortası veya dışı, gidebileceğimiz üçüncü bir seçenek; yani tarafsız ve objektif ve nötr, bir “bilgi” ve “ifade” biçimi yok! O yazımızda demiştik ki: Bu konuda; agnostik (bilinemezci)” bir dil bile inşa edemeyiz! Ne “agnostik” ve ne de “nötr” bir dili; teori ve mantık zemininde bile, inşa edemeyiz!

Çünkü: Gözlediğimiz bir olaya, “agnostik” bakıp, “bil(e)miyorum” bile desek; incelememizi gene de: “Eğer varsa, şöyle olmalı / olmamalı” ve “Eğer yoksa, şöyle olmalı / olmamalı” şeklinde yaparız. Yani: İllâ “var ve / veya yok” tarafından bakarak; birini, baştan doğru varsayarak; sonra gözlem yapar ve delil – ispat aramaya başlarız. Bunun sonucu olarak ulaştığımız neticenin kesinlilik ve sağlamasını da; gene bu iki şıktan birini, doğru kabul ederek yaparız…

Bilim/sellik ise, bize: “Tanrı’ ve ‘melek, ahiret, kader’ gibi varlık ve kavramların ve ayrıca, birşeylerin bize ‘ni’met ve rızık’ olarak verilip – verilmediğinin; Bilimsel ve mantıksal olarak, ‘gözlem ve ölçümü, doğrulama ve yanlışlaması’ yapılamaz, mümkün değil” diyor! Ama sonra; sanki bu konuda gözlem – ölçüm ve doğrulama – yanlışlama yapmış ve bu araştırma sonucunda, sanki evrende “ateizm – natüralizm”i gözlemiş ve ispatlamış gibi; bize “ateist ve materyalist, natüralist ve determinist” bir, varlık ve bilgi algısını enjekte ediyor! Zihnimize, böyle bir “Evren ve Tanrı/sızlık Tasavvuru” inşa ediyor! Bir ateist – deistin gözüyle yaptığı, bu evren tasvir ve kurgularına, bizi de inandırmaya çalışıyor! “Verdiğim bu Bilimsel Bilgi; kişilerin inanıp – inanmamasından, bağımsız ve nötr” iddiasına inanmamızı istiyor!...

“Bilim/sellik”in, çektiğimiz bu fotoğrafını, biraz daha zum (zoom) yapıp – büyütürsek; Bilimsel Makale ve Yayınlarda, “Tanrı, yaratılış” gibi varlık ve kavramların; “Bilimsel olmadığı için, yani bu konuda gözlem – deney – ölçüm yapılamadığı için, yani Bilim’in konusu olmadığı için; ‘kabul edilmemesi”nin (ve üstelik “reddedilmesi”nin!) altında; “Bilim/sellik”in, “inanç ve inançsızlıklardan bağımsız ve tarafsız, objektif ve nötr” olması değil; temelde, Rabbimiz’e inanmaması; yani “inançsızlık ve ateizm”e taraftar olması yatmaktadır!

Elhasıl: Bilimsel Bilgi ve Bilim, Bilimsel Yöntem denilen şey; Bilim/sellik’in başlangıcında, yani Bilim’in kurulup – sistemleşmeye başladığı 1700’lü yıllarda; seçtiği konu ve izlediği amaç, kullandığı yöntem ve belirlediği kavramlarıyla; yani Bilim/sellik’in; yapısı ve karakteri icabı; “ateist ve materyalist, natüralist ve determinist” zemin üzerine kurulmuş ve tanımlanmıştır.

Bazen yazılarımızda, Bilim/sellik’in “ateist” olmakla birlikte, bazı konularda “deist” de olduğunu söylememizin nedeni; yani Bilim/sellik için, “ateist – deist”  kavramlarını birlikte kullanmamızın nedeni: Bilim/sellik’in; “Eğer evrenler sonsuz sayıda değil ise veya evrenimiz, sonsuz değişim – dönüşüm içinde değil ise; yani evren/ler, ezelî ve ebedî (başlangıçsız ve sonsuz) değil ise; yani bir noktada, yok’ken varedilmiş, yani ‘yaratılmış’ ise; ancak o şartlarla, bir ‘İlk Neden Tanrısı’nın olabileceğinin, imkân ve ihtimâl dairesinde olduğu”nu söylemesinden (imâ etmesinden) kaynaklanmaktadır. Yani: Bilim/sellik’in deistliği; “evren/ler sonsuz değilse” gibi şartlarla ancak, imkân dahilinde gördüğü; zayıf ve naif, flû ve kararsız bir “deistlik!”

Elhasıl: Bilim yapan, bilimle ilgilenen kişinin; radikal ve ideolojik Bilimci, yani fanatik ve uç Bilimperest (scientist) veya Pozitivist Bilimci ve Bilimsel Materyalist veya Fizikalist ve Metodik Natüralist olup – olmamasından bağımsız olarak, “Bilim/sellik”; tanım, amaç ve yöntem, konu ve kavramları icabı, ateist – deist ve materyalist, natüralist ve determinist!

Buradan çıkan sonuçlardan biri: “Bilim/sellik’in, inanç ve inançsızlıklardan bağımsız ve ayrı olduğu; yani nötr ve objektif olduğu; dolayısıyle Bilim/sellik’in, inançlı veya inançsız olmasının mümkün olmadığı; inanç – inançsızlık gibi durumların, ancak insanlar için geçerli olabileceği…” gibi itirazların; “Bilim/sellik”in, ne olduğunu ve ne olmadığını bilmemekten kaynaklandığı oluyor! Bu itiraz; evrenden bilgi etmenin eksik ve yanlış ve zararlı bir yöntemi olan Bilim/sellik (science / scientific) ile Bilgi – İlim (data – information – knowledge) kavramları arasındaki, farklılık ve ayrılığı bilmemekten kaynaklanıyor!

Yani: Yazılarımızda, Tanrı’ya inanmadığını ve ateizme taraftar olduğunu söylediğimiz ve ingilizce karşılığı “science” olan “Bilim”; “İlmi, Çin de olsa bile alınız… Hikmet; mü’minin yitiğidir, nerede bulursa alır… Âlimin uykusu, abidin ibadetinden hayırlıdır… Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum…”da anlatılan; “bilgi ve ilim, hikmet ve irfan(veri / data – information – knowledge – wisdom) değil!

Ateist ve natüralist olduğunu söylediğimiz “Bilim/sellik”; güya “tüm din ve inanç ve inançsızlıklardan bağımsız ve ayrı olacağım” diye; “inançsızlık ve ateizm”e taraf olmuş, “Bilim (science)! Gözlem – ölçüm – deneylerini, bir “ateist (inkâr) ve / veya deistin (şirk)” gözüyle anlatan “Bilim/sellik!” Rönesans – Reform hareketlerinin bir açıdan nedeni, bir açıdan da sonucu olan “Aydınlanma – Bilimsel Devrim” ismiyle, 1700 – 1800’lü yıllarda, Avrupa’da yaygınlaşıp, sonra da tüm dünyayı istilâ eden “Bilimsel Bilim!” Epistemolojik baskı ve şiddetine; çağımız ve tüm dünyanın ma’ruz kaldığı, mahkûm olduğu “Bilim/sellik!” Gözlem – ölçüm ve keşiflerini; “Tanrı yok(muş); varsa ve olsa bile karışmıyor(muş)” gibi; “Failsiz Yatay Deterministik Şablon” ve paradigmalar eşliğinde sunan “Bilim!” Evrenden elde ettiği “Bilgi”yi; “Ateist – Natüralist “Bilimsel Bilgi”ye çeviren “Bilimsellik!” Bilimsellik Felsefesi’nin ürün ve sonucu “Bilim” derken; bir manüplâsyon ve dezenformasyondan bahsediyoruz yani!

Gelecek yazımızın konusu: Bilimsellik Epistemolojisinin Baskısı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum