Bir kavme olan kîniniz, sizi aslâ adâletsiz olmaya sevk etmesin!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Sûresi 7.-9. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
7-Allah’ın size olan (İslâm) ni‘metini ve “İşittik ve itâat ettik!” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı mîsâkını(1) hatırlayın ve Allah’dan sakının! Şübhe yok ki Allah, sînelerin içinde olanı hakkıyla bilendir.(2)
8-Ey îmân edenler! Allah için (hakkı) ayakta tutanlar, (ve) adâletle şâhidlik eden kimseler olun! Bir kavme olan kîn(iniz), sizi aslâ adâletsiz olmaya sevk etmesin! Âdil olun! Bu, takvâya daha yakındır. Ve Allah’dan sakının! Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.
9-Allah, îmân edip sâlih ameller işleyenlere, kendileri için bir mağfiret ve (pek) büyük bir mükâfât olduğunu va‘d etti.(3)
---
(1)Âyetteki mîsâk, yani sağlam söz; mü’minlerin Resûl-i Ekrem (asm)’a yaptıkları bîattır. Veya Allah-ü Teâlâ’nın, kālû belâ’da ruhlar âleminde, bütün ruhlara hitâben: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” suâline cevâben onların: “Evet (sen bizim Rabbimizsin)!” diyerek verdikleri sözdür. Veyâhut da Akabe ve Hudeybiye’de mü’minlerin Allah ve Resûlüne verdikleri sözdür. (İbn-i Kesîr, c.1, 494)
(2)“Zemîni (dünyayı) döndürüp, gece ve gündüz sahîfelerini yapan ve çeviren ve yevmiye hâdisâtıyla (günlük hâdiselerle) yazan ve değiştiren aynı Zât, aynı anda, en gizli ve en cüz’î olan kalblerin hâtırâtlarını (içlerinden geçeni) dahi bilir ve irâdesiyle idâre eder.” (Şuâ‘lar, 7. Şuâ‘, 141)
(3)“Hiç mümkün müdür ki: Alîm-i Mutlak ve Kadîr-i Mutlak (sonsuz ilim ve kudret sâhibi) olan şu masnûâtın Sâni‘i (san‘atlı varlıkların san‘atkârı), bütün enbiyânın (peygamberlerin) tevâtürle (yalan olması aklen imkânsız bir şekilde) haber verdikleri ve bütün sıddîkīn ve evliyânın icmâ‘ (fikir birliği) ile şehâdet ettikleri (şâhidlik yaptıkları) mükerrer (tekrar tekrar söylediği) va‘d ve vaîd-i İlâhîsini (mükâfât ve cezâ va‘dlerini) yerine getirmeyip, hâşâ, acz ve cehlini göstersin?
Hâlbuki va‘d ve vaîdinde bulunduğu emirler (işler), kudretine hiç ağır gelmez. Pek hafif ve pek kolay! Geçmiş baharın hesabsız mevcûdâtını (varlıklarını), gelecek baharda kısmen aynen, kısmen mislen (benzerleriyle) iâdesi kadar kolaydır. Îfâ-yı va‘d (va‘din yerine getirilmesi) ise, hem bize, hem herşeye, hem kendisine, hem saltanat-ı rubûbiyetine pek çok lâzımdır. Hulfü’l-va‘d (va‘dinden dönmek) ise, hem izzet-i iktidârına zıddır, hem ihâta-i ilmiyesine (herşeyi kuşatan ilmine) münâfîdir (terstir).” (Zülfikār, 10. Söz, 32)