Bir müslüman islam dininden çıksa mahvolur

Bir müslüman islam dininden çıksa mahvolur

İslamiyet insanlığın terakkiyatına vesiledir

Risale Haber - Haber Merkezi

Yeni Eğitim-Öğretim sezonunun ilk Üniversite seminerini Arkeolog Mehmet Çelik sundu. DKM’de sunulan seminerin konusu “Din” idi.

DKM’de yılın ilk seminerini, arkeolog ve Tarih Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi, Mehmet Çelik sundu. “Din” konulu seminerini konferans salonunda, genç ve heyecanlı bir topluluk önünde sunan Çelik, seminerinde “Din nedir? Dinlerin tarihsel gelişimi, Dinin amacı nedir? ve Son Din İslam” başlıklarına yer verdi.

img_1756-(1).jpg

Din nedir, başlığı altında Çelik; "İnsanın, bütün hayvanlardan farklı mizaçla yaratıldığını bu mizaç sebebiyle insanda çeşitli meyiller ve arzular meydana geldiğini'' belirtirken ''mesela insan en güzel şeyleri ister, insaniyete layık bir maişet ve şerefle yaşamak ister. İnsan yiyecek ve giyecek gibi lüzumlu şeyler istediği gibi bunların sanatlı olmasını ister''  diyerek sözlerine devam etti. Ardından, ''Bütün bu sanatlara vakıf olmadığı için başkalarına ihtiyaç duyar. Yani teşrik-i mesai etmeye mecbur olur. Fakat insanda mevcut olan kuvve-i akliye, kuvve-i gadabiye ve kuvve- şeheviye sınırlanmadığı için başkasının hakkına tecavüz edip zarar verebilir. Bu tecavüzleri önlemek için bir adalete ihtiyaç vardır. Lâkin her ferdin aklı, adaleti idrakten âciz olduğundan, küllî bir akla ihtiyaç vardır ki; ferdler, o küllî akıldan istifade etsinler. Öyle küllî bir akıl da ancak kanun şeklinde olur. Öyle bir kanun, ancak şeriattır yani dindir'' dedi ve o şeriatın tesirini, icrasını, tatbikini temin edecek bir merci', bir sahib lâzım olduğunu ve o merci' ve o sahibin de, ancak peygamberler olduğunu” belirtti.

Çelik, ''Din'' kelimesi ve kökeninin nerden geldiğini bunlara ilaveten, Dinin, Allah tarafından Cebrail (a.s) ve peygamberler aracılığı ile insanlara ulaştırılan ilahi kanunlar manzumesi olduğunu söyledi. Allah’ın gönderdiği dinin muhatabının yalnız insanlar değil aynı zamanda cinler de olduğuna dikkat çekti.

Din kavramının ifade ettiklerinden, manasından ve ehemmiyetinden bahseden Çelik, “Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin din ile ilgili sözlerine değindi ve Risale-i Nur’dan Münazarat’ta geçen, "Zira, kemâlin cemâli dindir. Hem, din saadetin ziyasıdır, hissin ulviyetidir, vicdanın selâmetidir" ve Lemaat’daki" Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhyâ-yı dinle olur şu milletin ihyâsı. İslâm bunu anladı" sözlerini dinleyicilere aktardı.

Dinlerin tarihsel gelişimine değinen Çelik, “Dinin Hz Adem’den(a.s) beri var olan bir olgu olduğunu, insanların tarih boyunca inanma ihtiyacı duyduklarını, ortaya çıkan birçok din olduğunu ve bunların semavi ve semavi olmayan dinler olmak üzere ikiye ayrılabileceğini semavi dinlerin hak olan dinler, yani Allah’ın melek, peygamber ve kitaplar aracılığıyla gönderdiği dinler olduğunu, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet hak dinlerdir ancak Musevilik ve Hıristiyanlık zamanla bozulduğunu, İslamiyetin gelmesiyle bu dinlerin hükümlerini yitirdiğini” söyledi.

Dinin amacı nedir sorusunu cevaplayan Çelik, ‘’Dinin amacı, insanlara ve cinlere iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini bildirmek ve  onları dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşturmaktır. Dinin imandan ayrı düşünülemez ve değerlendirilemez” dedi.

Ve bu bağlamda “Sekizinci Söz” ü değerlendirdi.

Dinin insan ruhuna ve toplum hayatına olan tesirini anlata ve hakiki saadetin ancak İslam Dini ile olabileceğini söyleyen Çelik, “Dinsiz bir hayat azaptan ibaret ve mutluluk ta görünüşte kalmaktadır. Zaten dinden yoksun birçok kişi dünyadaki geçici mutluluklardan bıkar ve çok kötü neticelere sebep olur, hem dünyasını hem ahiretini mahveder’’ dedi. Çelik, buna örnek olarak, Henri Ford’un oğlunu verdi. “O kadar maddi zenginliğe rağmen intihar ettiğini, din perspektifi olmadan bu dünyadaki zenginliklerin ebedi olmadığı için tam manasıyla mutluluk ve huzur veremeyeceğini söyledi. Çelik “Üstad Hazretleri dinin gerekliliğini yerine getirdiğimizde lezzet-i ruhaniyi yaşayacağımızı söylemektedir. Biz de dünyada ve ahirette mutlu olmak istiyorsak dinde olan emirlere uymalıyız ve dinin ırkların bir arada kardeşçe yaşamasına vesile olan bir bağ olduğunu, farklı ırkların beraberliğinin ve tek vücut olmalarının ancak din ile ve din sayesinde olabileceğini” kaydetti.

Son Din İslamiyet, başlığında Çelik, İslamiyet’in bütün dinlerin son ve en harika halkası olduğunu, insanlık tarihi süresince medeniyetin geliştiğini, zamanla dinlerin bazı gereksinimlere cevap veremez olduğunu, bununla birlikte semavi dinlerin tahrifata uğradığını, bazı kesimlerin menfaatlerine göre şekillendirdiğini, ihtiyaçlara cevap veremeyen ve bozulan bu dinler yerine, hiç bozulmayacak olan, Allah’ın koruması altında olan İslam dininin geldiğini, yani İslamiyetin yeryüzü insanlığına lutfedildiğini” söyledi. Çelik, “Nasıl ki öğrenim sırasıyla ilkokul, ortaokul, lise ve en son üniversitede uzmanlaşıyorsak insanlık da bu şekildedir. Yani insanlık son döneminde üniversite düzeyine gelmişti Allah da gönderdiği son dinle bu düzeydeki insanların ve ileriki yüz yıllarda yaşayacak olan insanların bütün ihtiyaçlarına cevap verecek olan insaniyet-i Kübra olan İslamiyet’i indirdi’’ dedi.

Çelik, “İslam dininin ve onun kendisine indiği Zatın (a.s.m) bütün güzellikleri barındırdığını ve bütün güzelliklere kaynaklık ettiğini” belirtti ve “İslamiyet’in diğer dinlere benzemediğini, onlara inananların en azından başka bir peygambere inanabileceğini veya başka güzel hasletlere sahip olabileceğini” söyledi. Ancak İslamiyet’in bütün dinleri kapsayan ve güzellikleri içeren özelliğinden ve bir Müslümanın da bunları İslamiyet ile öğrenmiş olmasından, İslamiyet’ten çıksa, büsbütün mahvolacağını ve onda hiçbir güzellik kalamayacağını açıkladı. İslamiyet’in insanlığın terakkiyatına vesile olduğunu, Bediüzzaman Hazretlerinin, ‘’Ehl-i İslâm ne vakit dinine tam temessük etmiş ise, o zamana nisbeten terakki etmiş. Ne vakit salabeti terketmişse, tedenni etmiş. Hristiyanlık ise, bilakistir. Bu da, mühim bir fark-ı esasîden neş'et etmiş’’ demiş olduğunu söyledi.

Son olarak Doktor Moris’in şu sözleri ile seminerini bitiren Çelik, “Bizans Hristiyanlarını, içine düştükleri bâtıl itikadlar ancak Arabistan'ın Hira Dağı'nda yükselen ses kurtarabilmiştir. İlahî kelimeyi en ulvî makama yükselten ses, bu ses idi. Fakat Rumlar bu sesi dinleyememişlerdi. Bu ses, insanlara en temiz ve en doğru dini talim ediyordu.’’ Dedi.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.