Ahmet AY
Bir Nur talebesini bekleyen en büyük tuzak nedir?
Bir Nur talebesini bekleyen en büyük tuzak nedir?
(Küçük Sözler Risalesi notları, 1. yazı)
Kanaatimce, bir Nur talebesini bekleyen en büyük tuzaklardan birisi (ve belki birincisi); külliyatın metinlerine karşı duyacağı ülfet meselesidir. Zira Risale-i Nur, en basit (!) metinleriyle dahi, keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir. Bu hazineyi, alışkanlık perdesi altında keşfetmekten mahrum kalmak, müellifin ifadesiyle, mehirleri dikkat olan o nazenin hakikatleri görememek demektir. Bu ise, terakkisinin dört öğesi “acz, fakr, şefkat ve tefekkür” olan bir Nur talebesi için, düşülebilecek en büyük vartadır. Çünkü ülfet bizzat bu dört rükünden “tefekkürün” yara almasıdır.
Bu vartanın tam tarifinden acizim… Fakat bazı derslerde, daha kapıdan girerken dersin konusunu soran kardeşlerimin; “Yine Birinci Söz mü?” ya da “Herkes de Haşir Risalesi’nden ders yapıyor kardeşim” demesine şahit oluyorum ki, bu durum beni, Nur hizmetinin geleceği adına endişeye sevk ediyor. Elbette bu hususta tek sorumlu bu kardeşler değil… Böyle bir ülfetin olabileceği ihtimalini görmezden gelen hocalarımızın da, bu işte biraz payı var. Ülfet edilen usullerinden vazgeçmeyişleri; yenilenmekten, açılımlar yapmaktan yoksun kalışları, yaralarımızın üzerine yenilerini eklemekle kalmıyor, olanların üzerine de tuz basıyor.
Ders usulleri üzerine yapılabilecek bir eleştiriyi başka yazıya erteleyerek, bu yazıda, özellikle dışarıya tebliğ aşamasında yaptığımız bir hatayı nazara vermek istiyorum. Hassaten gençlere ve yeni yeni bize yakınlaşan insanlara çağrı yaparken kullandığımız ifadeler, sanıyorum ilerde onların Risale-i Nur’u ele alışlarını bir hayli etkiliyorlar. Örneğin; Nur Risaleleri’ne nereden başlaması gerektiğini soran bir talebeye veya kardeşe; “Önce Küçük Sözleri oku, onlar daha basittir” dememiz; onun ilerleyen dönemde bu Risaleleri basit eserler olarak algılamasına ve bir kez üstünden geçip gittikten sonra geri dönmek ihtiyacı hissetmemesine neden oluyor.
Halbuki, kanaatimce, Küçük Sözler, Risale-i Nur’un kalbi olan eserlerdendir. Evet, anlatımları ilk mertebede basittir. (İlk mertebede olanlar için basittir, bu iyidir, hissesiz kalmazlar.) Fakat aynı metinde farklı farklı anlam mertebeleri olabileceğini gösteren Yirmi Beşinci Söz’ün ilgili yeri, çok enteresan bir noktaya dikkat çeker. “Bir metin, okurunun anlayışına göre, birden fazla metin olabilir.” Hem aynı bölüm, bence çok anlamlı bir şekilde, birkaç paragraf sonrasında şu ifadeye yer verir: “Birinci Söz’den tâ Yirmi Beşinci Söz’e kadar olan muvazeneler ve mizanlar ve o Sözlerin hakikatleri ve başları olan âyetler, iki kere iki dört eder derecesinde, medeniyete karşı Kur’ân’ın i’câzını ve galebesini ispat eder.”
Buradan da anlaşılacağı üzere, Bediüzzaman’ın, vaktiyle müstemlekat nazırının sözüne itiraz ile söylediği; “Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu göstereceğim” cümlesi, bu Risalelerle vücut bulmuştur. Bediüzzaman’ın Eski Said’den Yeni Said’e geçerken üzerinde büyük tefekkürler yaptığı “Ahirzamanda hakikatlerin tebliğ usulü nasıl olmalıdır?” sorusu, işte bu eserlerle en somut şeklini almış ve Bediüzzaman bu usulle, ahir ömrüne kadar devam etmiştir. Bu nedenle Küçük Sözler, elbette, bu davanın ilk adımları olmak adına, çok kıymetlidir.
Geçtiğimiz hafta İkram Aslan kardeşimin yaptığı Besmele konulu derste yaptığı bir açılım, bu konu hakkında ne kadar yanıldığımızı bir kez daha tüm çıplaklığıyla gösterdi bana. Orada İkram ağabeyimin, Birinci Söz ve külliyatın geri kalanındaki Besmele bahisleriyle kurduğu bağıntılar, hakikaten çok ilginçti. Bu yönüyle Birinci Söz, benim açımdan sanki ilk kez okunuyor gibiydi. O zaman kendi kendime şöyle dedim:
“Bu eserleri açamıyorsak, bu bizim mehri vermekten kaçınmamızdan. Bu eserler çaba istiyor, gayret istiyor, özel itina istiyor. Fakat biz, gazete okur gibi onları okuyoruz. Bu da ülfetin kapısını açıyor.”
Bu noktadan hareketle Küçük Sözler’i okumaya başladım, ama yeni bir gözle okumaya başladım. Bu okumalarım sırasında da bazı notlar aldım. İnşallah, bundan sonraki yazılarımda da bir süre onları yazacağım. Hakikaten o yazılar sırasında beraber göreceğiz ki, Küçük Sözler, daha hakkıyla okunabilmiş değil. Daha hakkıyla incelenebilmiş değil… Yazılar boyunca bana katılacağınızı tahmin ediyorum. Ne diyelim? Cenab-ı Hak, bu hakikatlerden hissemizi ziyade eylesin. Diğer yazılarda görüşmek, yorumlarınızda hakikati ortaya çıkarmak temennisiyle...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.