"Bir Yılda Bir Ömrü Tükettim"
Soma'daki maden faciasında yaşamını yitiren madencilerin geride bıraktıkları eşleri, ailelerini ayakta tutma mücadelesi veriyor.
Eynez Kömür Ocağı'nda geçen yıl mayıs ayında yaşanan felaket, geride 250'ye yakın acılı kadın ve 442 yetim çocuk bıraktı.
Faciada hayat arkadaşlarını kaybeden kadınlar için son bir yıl, katlanması güç acılarla geçti. Ailelerini ayakta tutmak için mücadele veren Somalı anneler, bir yanda çocuklarının hayalleri için mücadele ediyor.
Faciada eşlerini kaybeden Serpil Aldemir ve Gülcan Eser kardeşler de aynı kaderi paylaşan Somalı iki anne. 7 aylık maden işçisi Süleyman Aldemir'in eşi Serpil Aldemir, facia yaşandığı sırada 14 aylık olan ve bugün artık 2 yaşını dolduran kızı Meryem Naz ile, kardeşi Gülcan Eser de 5 yaşındaki Leyla ve 8 yaşındaki Ayşe'ye yeni bir hayat kurabilmenin mücadelesi içinde.
Gülcan Eser'in çocukları olumsuz etkilendiği için psikologların tavsiyesiyle olayla ilgili açıklama yapmaktan kaçınması nedeniyle Serpil Aldemir, iki ailenin son 1 yılda yaşadıklarını anlattı.
Eşi Süleyman Aldemir'in fotoğraflarının asılı bulunduğu evinde AA muhabirine açıklamalarda bulunan Serpil Aldemir, yaşadıklarını anlatmadan önce Akhisar'da devam eden davaya dikkati çekti.
Davada yapılan savunmalarda suçun ölenlerin üzerine atılmasına çok üzüldüklerini söyleyen Aldemir, "Öyle bir anlatıyorlar ki sanki 301 kişi kendiliğinden ölmüş" dedi.
"2 ay boyunca kapıda eşimi bekledim"
Aslen Balıkesirli olduklarını, eşiyle severek evlendiklerini, Soma'ya yeni bir hayat kurmaya geldiklerini dile getiren Aldemir, eşinin madende iş bulması ve kızlarının doğmasıyla mutlu bir hayata adım attıklarını söyledi. Henüz 7 aylık maden işçisi olan eşinin 25 yaşındayken madenin karanlığına gömüldüğünü anlatan Aldemir, facianın kendisine 23 yaşında kaldırılması çok güç bir acı yüklediğini ifade etti.
"Geçen bir yıl size göre bir sayıdır ama benim için bir ömürdür" diyen Aldemir, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Kendimi bir ömür tüketmiş gibi hissediyorum. Bir yılda bir ömür tükettim. Çektiğim acıyı anlatacak bir kelime yok. Çocuğum çok küçüktü, ayakta kalmaya çabaladım. İlk aylarda eşimin ölümünü kabullenemedim. 2 ay boyunca kapıda eşimi bekledim. Ölüsünü gördüğüm halde öldüğünü kabullenemedim. Çünkü benim tek hatırladığım, eşimi madene sağ bir şekilde gönderdiğimdi. 2 ay önce artık yokluğunu kabullenmeye başladım ama bu bana daha çok acı verdi. 23 yaşında bu yük çok ağır geldi. Bir yandan da çocuğumla ilgilenmek zorundaydım.
Kızım babasına çok düşkündü. Çok küçük olmasına rağmen babasının yokluğunu fark etti. Babasına sarılan bir çocuk gördüğünde bana babasının nerede olduğunu soruyor. 'Gelecek kızım' diyordum ama artık o da inanmaz hale geldi. Bize 'yalan söylüyorsunuz' diyor. Kendi üzüntümüz bir yana çocukların bu durumunu görmek bizi yıkıyor. Babasını hiç tanımadan büyümek kadar acı bir şey olamaz."
Kızı Meryem Naz'ın yaşıtlarından daha çabuk konuşmaya başladığını, bunun eşinin ölümü sonrası çevrelerinde çok insan olması nedeniyle erken sosyalleşmenin bir sonucu olduğunu düşündüklerini belirten Aldemir, "Kazadan bu yana evde çok ağıt yakıldığı için kızım ağlamaya karşı duyarlı hale geldi. Nerede bir ağlayan görse o da korkuyor ve ağlamaya başlıyor" diye konuştu.
"Çocuklar, babaları okusun diye mezarına mektup bırakıyor"
Yaşı daha büyük olan çocukların faciadan daha çok etkilendiğini, hiçbirinin babalarının artık gelmeyeceğini kabullenemediğini anlatan Aldemir, kardeşi Gülcan Eser'in bu nedenle çok daha zor günler geçirdiğine işaret etti.
Çoğu zaman kendi acısını bir yana bırakarak kardeşinin acısını teselli etmeye koştuğunu söyleyen Aldemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birbirimize nasıl teselli verebilirdik ki? Onun çocuklarından biri 5, diğeri 9 yaşındaydı. Onun durumu daha kötüydü. Halen psikiyatrist yardımıyla ayakta duruyorlar. Büyük kızı Ayşe babasının ölümünü kabullenemedi. Babalarının ölümü sonrası annesine 'sen de mi bizi bırakıp gideceksin' diye sormaya başladılar. Hatta 'babamın mezarını kazıp çıkaralım' demeye başladılar. Kardeşim çocuklarının acısından kendi acısını yaşayamadı bile. Eşine ağlasa çocukları da ağlayacak diye içine atıyor. Psikiyatristlerin desteğiyle artık çocuklar da kabullenmeye başladı. Çocuklar, babalarının onları gördüğünü söylüyorlar. Babalarının mezarına içsin diye sigara, okusun diye mektup bırakıyorlar. Kendi üzüntümüz bir yana çocukların bu durumunu görmek bizi yıkıyor."
İlkokula devam eden 9 yaşındaki yeğeni Ayşe'nin kaza sonrası derslerinin kötüye gittiğini, bir süre sonra özel öğretmen tutmak zorunda kaldıklarını kaydeden Aldemir, son aylarda okuldaki durumunun daha iyiye gitmesinin kendilerini bir nebze olsun sevindirdiğini anlattı.
Kaza sonrası kendisine 810 lira, çocuğuna 340 lira maaş bağlandığını, yardım kampanyasından AFAD kanalıyla 156 bin lira aldıklarını, futbol kulüplerinden gelen yardımın da 20 bin lira civarında olduğunu dile getiren Aldemir, aldıkları yardımların bazı kesimler tarafından dedikodu malzemesi yapılmasından dolayı çok üzüldüklerini ifade etti.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.