Birinci ağabeyin Bediüzzaman'dan aldığı ilk görev

Birinci ağabeyin Bediüzzaman'dan aldığı ilk görev

Ona haber verdiklerinde büyük bir heyecana kapılmıştı. Titriyordu; ürkerek ve çekinerek Üstad’ın odasına girdi

Risale Haber-Haber Merkezi

1952 yılında; İstanbul’da Deniz Astsubay okuluna girmek için girişimde bulundu Mehmet Birinci. Ne çare ki burada da kader hükmünü icra edecekti.  Tansiyonunu bahane ederek okula almadılar. “Tevekkeltü alellah” dedi hakkındaki kaderin hükmünü bilemeden. Bir otelde çalışmaya başladı.

Kendisine karşı derin bir sevgisi olduğu Bediüzzaman’ın mahkemesinin olduğunu ise Hür Adam Gazetesi’nde okudu. Onu bir heyecan tuttu. O saati zor bekledi. Hemen yerini ve saatini öğrendiği mahkemeye erken bir saatte gidip bekledi. Koridor hınca hınç doluydu. Mahkeme salonu herkesi alamazdı. Koridorun başında son derece vakur halde gördüğü Üstadını seyre daldı Mehmet Emin Birinci. Acayip duygular içindeydi. İyi ki mahkeme kapısı kapanınca içeride kalmıştı. Yoksa giremeseydi çok ağırına gidecekti. Kader burada da onu adım adım davanın içine içine çekiyordu.

Görüşmek istiyordu; ama utancından ısrar da edemiyordu. Sanki onu görmeye kendini layık görmüyordu. Bir tevazuuydu Mehmet Birinci’nin, kendini genç yaşta bile bir hiç görüyordu. Bu genç yaşta onun için bir erdemdi bu tutumu.

Akşehir Palas’taydı Üstad, kaç kez gitmişse görüşme nasip olmamıştı. Onu görmek Reşadiye Oteli’nde gerçekleşti. Ona haber verdiklerinde büyük bir heyecana kapılmıştı. Titriyordu; ürkerek ve çekinerek Üstad’ın odasına girdi. Sonunda hayatının sonuna kadar emrinde ram olacağı Üstadının elini büyük bir saygı içinde öptü. Ona nereli olduğunu ve ne yaptığını sorarken heyecandan dili tutulmuştu Mehmet Birinci’nin. Tanıyanlar onun adına cevap verdiler. Üstad’ın “ Seni, hem Zübeyir, hem Bayram, hem Ceylan, hem Hüsnü, hem Tahirî, hem Abdülmuhsin gibi kabul ediyorum. Risale-i Nur’a hizmet eyle!” hitabını işitince, duygularının sanki baştan aşağı yıkandığını hissetti. Bu ne bahtiyarlıktı! Birden o gözde talebelerinin içinde kendini kabul ettiğini bizzat Üstadının ağzından duyması hayatının bir dönüm noktası olmuştu elbette.

Üstadından bu müjdeyi duyduktan sonra artık içinde hizmet aşkı da tutuşmuştu. Oteldeki işini bıraktı. Biriktirdiği birkaç lirası da vardı. “Tevekkeltü alellah” diyerek, Süleymaniye’de, 50 numaralı evdeki dava adamlarıyla birlikte kalmaya başladı. Üstad’ın “Ben dünya yükümü bir elimle kaldırabilirim” sözünü dava arkadaşlarının birinden işitince geçim kaygısı da zihninden silindi. Kader hükmünü icra edecekse, dünyayı öyle inceden inceye düşünmeye de değmezdi. Dava vardı; yarın, ahiret, ebedî hayat vardı.

Hüseyin Kara'nın Mehmet Birinci Ağabey Paneli'nde yaptığı konuşmanın tamamı için TIKLAYINIZ