Biz amelce güzel olanın mükâfâtını zâyi etmeyiz

Biz amelce güzel olanın mükâfâtını zâyi etmeyiz

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Kehf Sûresi 30-31. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

30-Îmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, şüphesiz ki biz, amelce güzel olanın mükâfâtını zâyi‘ etmeyiz.(*)

31-İşte onlara, altlarından ırmaklar akan Adn Cennetleri vardır; (onlar) orada tahtlar üzerinde yaslan(arak otur)an kimselerdir; altından (yapılmış) bilezikler takınırlar; orada ince ipekten ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerler (**) O ne güzel mükâfâttır! Ve (o Cennet) ne güzel olmuş bir kalma yeridir!

(*) “Ey bîçâreler! Mezaristana göçtüğünüz zaman: ‘Eyvah! Malımız harâb olup, sa‘yimiz hebâ oldu (çalışmamız boşa gitti); şu güzel ve geniş dünyadan gidip, dar bir toprağa girdik!’ demeyiniz, feryâd edip me’yûs (ümidsiz) olmayınız. Çünki sizin herşeyiniz muhâfaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfâtını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ı zü’l-Celâl (celâl sâhibi olan Allah), sizi celb edip (çekip), yer altında muvakkaten (geçici olarak) durdurur. Sonra huzûruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazîfenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti, rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet meşakkati bitti, ücret almaya gidiyorsunuz.” (Asâ-yı Mûsâ, 10. Hüccet-i Îmâniye, 188-189)

(**) “Ehl-i Cennet olan bir insan, husûsan bütün duygularıyla ve cihâzât-ı ma‘neviyesi (ma‘nevî hisleri) ile ubûdiyet (kulluk) etmiş ve Cennetin lezâizine (lezzetlerine) istihkak kesb etmiş (hak kazanmış) ise; her bir duygusunu memnûn edecek, her bir cihâzâtını okşayacak, her bir letâifini (duygularından herbirini) zevklendirecek bir tarzda; Cennetin her bir nev‘inden birer mehâsini (güzelliği) gösterecek bir tarz-ı libâsı (kıyâfet tarzı), kendilerine ve hûrîlerine rahmet-i İlâhiye tarafından giydirilecek.” (Mektûbât, 28. Mektûb, 236)